Anasayfa   İletişim  
Reklam  
-->
   
 
 
   
Google
   
   
    
 
 
 

 
 
 
 
 

İttihadcılar ve Makedonya İhtilal Komiteleri: İttihad ve Terakki Hükümetinin Başlamasına Kadar İlişkiler, Pazarlıklar ve Sonuçları

MAKEDONYA CUMHURİYETİ

“Bulgaristan’da Bağımsızlıktan Günümüze Yer İsimlerinin Değişimi”

Historische Feindbilder in Griechenland und in der Türkei als Hindernis für eine griechisch-türkische Verständigung

Türkiye-Avrupa İlişkilerinde Tarihsel Mirasın Önemi

 

Türkiye-Avrupa İlişkilerinde Tarihsel Mirasın Önemi

Günümüz Avrupasında tarihteki çelişkiler yerine birleştirici unsurlar özellikle vurgulanmaktadır. Bunun sonucunda ortak bir Avrupa tarihi yazmak giderek daha büyük bir önem kazanmaktadır. Gerçekleşmekte olan Avrupa Birliği sırf orta çağ veya yeni çağ Avrupa tarihinde yaşanan ilişkilerle açıklanabilecek bir olgu değildir. Nitekim II. Dünya Savaşı sonrasında oluşan yeni siyasal şartlar ve ekonomik bağlar bu bütünleşmenin temelini oluşturmaktadır. Hatta aynı şartlar Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinde de başlıca etkenler olacaktır. Her ne kadar tarih kendi başına belirleyici olmasa da, bütünleşen Avrupa’nın tarihinde Türkiye’nin yeri de ayrıca irdelenmesi gereken bir konudur. Doğal olarak ‘ortak Avrupa tarihi’nde Türkiye’nin rolünü de tanımlamak gerekecektir. Burada sorulacak başlıca soru şudur: Türkler Avrupa tarihinde ‘öteki’ olarak mı tanımlanacak, yoksa Avrupa’nın ‘biz’ini oluşturan bir topluluk olarak mı görülecektir. Bununla bağlantılı bir diğer soru da önem kazanmaktadır: Türklerin Avrupa medeniyetine gerek tarihte gerekse günümüzde olumlu katkıları var mıdır? Varsa bunlar nelerdir?
Tarihsel ilişkileri Attila dönemine kadar geri götürmek mümkündür. Gerçi bu ilişkiler Avrupalı halklar tarafından fetih ve işgal olarak değerlendirilmiştir. Türklerin Avrupa devletleriyle ilişkilerinde savaşların ve fetihlerin önemli bir yere sahip olduğu şüphesizdir. Fakat Avrupa devletleri arasında da aynı sıklıkta savaşlar olduğu bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla savaşlar Türklerin Avrupa medeniyetine sağladıkları veya sağlayabilecekleri katkıyı göz ardı etmek için yeterli bir dayanak teşkil etmez.
Burada Türklerin Avrupa ile tarihsel ilişkilerinin ne tür birleştirici miraslar bıraktığını birkaç örnekle tartışmak istiyorum.

Bilindiği gibi Avrupa Birliği yerel anlamda çok kültürlülüğü, bütünleşme anlamında ise ortak kültürü hedefleyen bir yapıdır. Fakat birkaç yıl öncesine kadar özellikle Güneydoğu Avrupa’da etnik ve dinsel farklılıklara dayanan kanlı çatışmalar yaşanmıştır. Bu, Avrupa Birliğinin Avrupa’nın bütünleşmesini sağlarken çözmeyi amaçladığı ve çözmesi gereken başlıca sorunlardan birisi olarak görülmektedir. Oysa aynı topluluklar 500 yıla varan Osmanlı yönetimi altında kayda değer hiçbir dinsel veya etnik çatışma yaşamamış, iyi sayılabilecek ilişkiler içinde bulunmuşlardır. Tabii ki Osmanlı dönemi günümüz için siyasal anlamda bir model oluşturamaz. Ayrıca Osmanlı idaresinin farklı topluluklar için bir ‘cennet’ olduğu da düşünülmemelidir. Osmanlı idaresi Müslümanlarla Hristiyan ve Yahudileri eşit tutmamış ve Müslümanlara özellikle devlet yönetiminde öncelikler tanımıştır. Buna rağmen Osmanlı devleti aynı dönemde engizisyonların yaşandığı Batıyla kıyaslandığında gerçek anlamda bir dinsel tolerans ülkesidir. Etnik ve dinsel farklılıklar yüzünden düşmanlık içinde bulunan günümüz Güneydoğu Avrupa topluluklarına, bu toplulukların tarihin başlangıcından beri düşman olmadığını, en azından Osmanlı idaresi altında barış içinde yaşadıklarını göstermek açısından Osmanlı dönemine işaret etmek son derece önemlidir. Osmanlı devletinin Avrupa medeniyetine en önemli katkılarından başlıcası dinsel tolerans olarak görülebilir. 1490’larda Katolik İspanya’dan kaçan Yahudiler Osmanlı devletine sığınmıştır. Avrupa’da Protestanlar ve Katolikler arasında yaşanan kanlı çatışmalar döneminde, Osmanlı devletinde Protestanlık hiçbir baskı yaşanmadan gelişebilmiştir. Yakın dönemlere kadar birbirine tahammül edemeyen Ortodokslar, Katolikler ve Protestanlar Yahudiler ve Müslümanlarla birlikte Osmanlı idaresinde uyum içinde yaşamışlardır. Örneğin günümüz Bulgaristanı’nın başkenti Sofya’da şehrin merkezinde Osmanlı döneminden kalma bir cami, bir kilise ve bir sinagog birbirine yaklaşık 50şer metre uzaklıkta bir üçgen çizmektedir. Buna benzer tabloları çoğu Osmanlı şehrinde görmek mümkündür. Üç farklı dinin tapınakları aynı merkezde yer alabilmiş ve bu da yadsınmamıştır. Bu, Osmanlı idaresinin bir mirasıdır ve Osmanlı dışında kalan Avrupa’da başka bir örneğini günümüzde bile görmek mümkün değildir. Sofya gibi bir çok şehir dinsel tolerans müzesi gibidir ve bu örnekleri, hala Müslümanlarla Hıristiyanların bir arada yaşayamayacağını düşünenlerin görmesi gerekir. Çünkü Avrupa’nın bütünleşmesi için dinsel tolerans son derece önemlidir.

Türkiye’yi Avrupa’ya bağlayan bir diğer nokta bugün Balkan ülkelerinde yaşayan Müslümanlardır. Bunlar esasen Osmanlı döneminde Balkanlara yerleşen Türkler ve Müslümanlığı kabul eden Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar gibi yerli Balkan topluluklarıdır. Bu topluluklar Türkiye ile sıkı ilişkiler içinde olup Türkiye Cumhuriyeti ve Türk toplumu bu toplulukların kaderiyle yakından ilgilenmektedir. 19. yüzyılın başlarından beri Balkanlardan Türkiye’ye önemli bir göç hareketi vardır. Özellikle siyasal nedenlerden dolayı Balkan Müslümanları değişik dönemlerde Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmışlardır. Bunun en son örneklerinden birini 1989’da Jivkov rejiminden kaçan 300 bini aşkın Bulgaristan Türkü oluşturur. Göçlerin yönünün Batıya, yani Batı Avrupa’ya doğru olduğu günümüzde Türkiye’nin Güneydoğu Avrupa’dan zoraki göç alması dikkate alınması gereken önemli bir özelliktir. Türkiye’nin bu özelliği elbetteki tarihsel ilişkilerin bir mirasıdır. Türkiye’yi Avrupa ile kenetleyen bu Müslüman toplulukların kaderi belirlenirken Türkiye’nin dışlanması da söz konusu olamayacaktır.
Balkanlardan Türkiye’ye süregelen bu göçler sonucunda yerli Avrupalı halklar olarak kabul edilen Arnavutlar veya Güney Slav toplulukları bugünkü Türkiye’de önemli bir nüfusa ulaşmışlardır ve kısmen Balkanlardaki akrabalarıyla ilişkileri sürmektedir. Balkan göçmenlerinin kuşaklar sonraki torunları dahi kendilerini tanımlarken ‘eski göçmen’ veya ‘muhacir’, hatta ‘Selanik göçmeni’, ‘Kosovalı’, ‘Bulgaristan göçmeni’, ‘Yunanistan göçmeni’, ‘Giritli’, ‘Dobrucalı’, ‘Arnavut’ ve ‘Boşnak’ şeklinde tanımlarlar ve bu onların kimliğinde önemli bir yer tutar.
Balkan ülkelerinde bulunan Osmanlı mimari eserleri (camiler, hanlar, hamamlar, köprüler) de Türklerin Avrupa ile tarihsel ilişkilerinin kalıntılarıdır. Tarihsel mirasın tahrip edilmesi veya korunması sorunu gündeme geldiğinde yine Türkiye’nin konuyla doğrudan ilgili olduğu görülür. Sanırım burada Mostar köprüsü örneğini hatırlatmak yeterli olacaktır.  
Bunların da ötesinde Türkiye’yi Avrupa’ya olduğu gibi, Avrupa’yı da Türkiye’ye bağlayan tarihsel miraslar bulunmaktadır. Burada öncelikle Osmanlı Arşivlerini anmak gerekir. İstanbul’da bulunan Osmanlı Arşivi’nde 150 milyon civarında kayıt defteri ve belge mevcuttur. Bunlar Osmanlı idaresinde değişik kurumlarda oluşmuştur ve yaklaşık 400 yıllık bir dönem için Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ, Bosna-Hersek, hatta Romanya ve Macaristan hakkında ayrıntılı bilgiler içermektedir. 15. ve 19. yüzyıllar arasında yalnızca birkaç Avrupalı seyyahın tahmini bilgiler verdiği Güneydoğu Avrupa şehirlerinin, Osmanlı belgelerinde nüfusunu, mahallelerini, cami, kilise ve sinagoglarını, din görevlilerini, idarecilerini, her mahallede bulunan hane reislerinin isimlerini, mesleklerini, her hane reisinin sahip olduğu arazi miktarını, meşgul olduğu tarım türünü, hayvanlarını, hatta arı kovanlarının sayısını ve bunlardan elde ettiği yıllık geliri tam olarak öğrenmek mümkündür. Bu bilgiler özellikle sosyal ve ekonomik tarih çalışmaları için son derece değerlidir. Bu nedenle Osmanlı Arşivlerinin tarihçiler için önemi ve bununla birlikte Balkan ülkelerinden ve Batı Avrupa’dan Osmanlı Arşivine gelen araştırmacıların sayısı gittikçe artmaktadır. Osmanlı kaynaklarına dayanarak yürütülen tarih araştırmalarının gelişmesi özellikle Balkanlar için son derece önemlidir. Ulusal efsanelerle tarihin tamamen tek yanlı yazıldığı Güneydoğu Avrupa ülkelerinde geçmişi aşma (Vergangenheitsbewaeltigung) süreci henüz tamamlanmamıştır. 90larda yaşanan çatışmalarda ulusal efsanelerin rolü unutulmamalıdır. Osmanlı kaynaklarının kullanımı ile ulusal efsaneler yerine objektif bir tarih anlayışı gittikçe egemen olacak ve böylelikle aşılmaz gibi görünen tarihsel düşmanlıklar da zeminini kaybedecektir. Bu, Avrupa içinde barışın sağlanması için son derece önemlidir. Osmanlı Arşivleri örneği Türkiye’nin Avrupa’ya tek taraflı bir bağımlılık içinde olmadığını, bir çok Avrupa halkının da olumlu anlamda Türkiye’ye bağlandığını ortaya koymaktadır.

Ayrıca bir Avrupa devleti olarak kabul edilen Doğu Roma (Bizans) imparatorluğunun merkezi İstanbul günümüz Türkiye’sinin en büyük şehrini oluşturmaktadır ve Ortodoks kilisesinin en büyük dini lideri günümüzde de bu şehirde oturmaktadır. Bunlar yanında Osmanlı idaresi altında yaşanan kültürel etkileşim ve kaynaşma, etkilerini günümüzde de gerek siyasal gerekse sosyoekonomik yaşamda sürdürmektedir. Bu örnekler Türkiye tarihinin daha Cumhuriyet öncesi ilişkiler sonucunda Avrupa tarihinin bir parçası ve Türklerin de Avrupa milletler ailesinin bir üyesi haline geldiğini ortaya koymaktadır. Gerek siyasal sistem gerekse kültür alanında tam bir Avrupalılaşmayı amaç edinen Cumhuriyet Türkiyesi, Türklerin Avrupa ile bütünleşmesi tarihinin son ve en önemli halkasını oluşturur. Tanzimat döneminden beri yoğun olarak sürdürülen Avrupa’yla bütünleşme hedefi tarihsel ilişkilerin bir mirası olarak görülebilir ve Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğiyle bu hedef son safhasına ulaşacaktır. Ancak bu son aşamanın başarısı ortak bir çabayı ve sorumluluğu zorunlu kılmaktadır. Bunun için Avrupa kamu oyunun Türkiye’ye karşı ön yargılardan kurtulması gerekmektedir.  

 

 

 

 

.....
sayfa başına dön


 

 
Nutuk (Sesli ve Görsel)
 
Etkinlik Takvimi
Mart , 2024
PzrPztSalÇrşPrşCumCts
1 2
3 4 5 6 7 8 9
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
31
 
 
 
 
 
Copyright Aralık 2002 © balkanpazar.org
tasarım ve uygulama Artgrafi.net