EĞİTİM
• Balkan Ülkelerinde Türkçe Eğitim
• Rumeli'den Türkiye'ye bakınca... Sedat ERGİN 4 Ekim 1998, Pazar Hürriyet
• Toplantilar
• 1839-1876 YILLARI ARASINDA MAKEDONYA SLAV UNSURUNUN EĞİTİM VE KÜLTÜR YAŞAMINDA TANZİMAT ISLAHATLARININ YANKILARI http://www.egitim.aku.edu.tr/yhamza.htm
• Kosova'da Türkçe Eğitim
• Balkanlı öğrenciler, Ereğli Gazeteciler Derneği'ni ziyaret etti 14-09-2004
• [RÖPORTAJ - Prof. Erkan Türe] Balkanlar'ın ilk Türk üniversitesi, 29-07-2005
• Tarih baştan yazılacak Milliyet 15-03-2000
• Balkanlar Tarihi Barışıyor
• Ders kitaplarında ırkçılık temizliği Ersin KALKAN 16-09-2001 Hürriyet
• II. ULUSLARARASI TARİH KONGRESİ TARİH EĞİTİMİ VE TARİHTE "ÖTEKİ" SORUNU
• BALKAN TARİH KİTAPLARININ İYİLEŞTİRİLMESİ
• Balkanlar Tarihi Barışıyor
BALKAN ÜLKELERİNDE TÜRKÇE EĞİTİM
MAKEDONYA
İrfan Okulu Üsküp
Tefeyyüz Okulu Üsküp
Lütfü Türkkan Anaokulu
Yahya Kemal Koleji
Üsküp Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü
Pedagoji Akademisinde Türk ilkokullarına Türkçe öğretmeni yetiştirmek üzere eğitim veren bir bölüm.
1995-1996 öğretim yılına gelindiğinde Türk ilkokullarının sayısı 50, Türk öğrencilerin sayısı 5612, Türkçe eğitim öğretim veren öğretmenlerin sayısı ise 229 olarak tespit edilmiştir.
1998-99 öğretim yılında Makedonya'da 8 yıllık 55 ilköğretim okulu, 4 lise Türkçe eğitim-öğretim yapmaya başlamıştır.
MOLDOVA
Kişinev'de Moldova Bilimler Akademisine bağlı bir Gagavuz bölümü ve Moldova Devlet Üniversitesine bağlı bir Gagavuz Dili bölümü bulunmaktadır. Dionis N.Tanasoğlu'nun önderliğinde kurulan Mihail Çakır Kütüphanesi, son yıllarda artan kitap sayısıyla ve öncülük ettiği kültürel faaliyetlerle Kişinev'deki Gagavuz ve Türkiye Türkçesi eserlerin toplandığı önemli bir merkez haline gelmiştir. Gagavuz Yerinin tek yüksek öğretim kurumu olan Komrat Devlet Üniversitesi, 1991 yılından beri eğitim veren bir yüksek öğretim kurumudur. Üniversitede 2500 öğrenci Ekonomi, Milli Kültür, Hukuk ve Ziraat Fakültelerinde öğrenim görmektedir. Milli Kültür Fakültesine bağlı bir Gagavuz Dili Bölümü bulunmaktadır. Diğer fakülte ve bölümlerde de haftada iki saat Gagavuz dili dersi görülmekte, diğer bütün dersler Rusça okutulmaktadır. Türkiye'nin Kongaz'da açtığı Süleyman Demirel Türk Lisesi, İngilizce, Rusça ve Moldovanca öğretmekte, Türkiye Türkçesi ve Gagavuz Türkçesi eğitim vermektedir.
Gagavuz Yeri'nde, son on yıllık dönemde 47 kreş, 3 ilköğretim okulu, 26 orta okul, 13 lise 2 kolej açılmış, ancak Sovyet döneminde 1961 yılında başlayıp 1963'de son verilen bütün derlerin Gagavuz Türkçesiyle okutulduğu bir eğitim düzeni henüz gerçekleştirilememiştir.
ROMANYA
1991'de Köstence Ovidius Üniversitesine bağlı bir Türkoloji bölümü ile Türkiye ve Romanya'nın anlaşmasıyla 1994 yılında Mecidiye'de Mustafa Kemal Atatürk İlahiyat ve Pedagoji Lisesi açılabilmiştir. Yeni dönemde Türk azınlığa mensup öğrenciler Türkçe derslerini ilk ve orta öğretim seviyesinde Romen okullarında oluşturulan özel sınıflarda alabilmektedir. Bükreş ve Köstence Üniversitelerine bağlı Türk Dili, Edebiyat ve Tarih bölümlerinde ise, Türkoloji öğretimi ve çalışmaları yapılmaktadır.
YUGOSLAVYA
1972-73 öğretim yılında Priştine'de Filoloji Fakültesine bağlı Türk Dili ve Edebiyatı Kürsüsü açılmış, 1985-86 öğretim yılından itibaren Yüksek Pedagoji Okuluna bağlı Türkçe sınıf öğretmenliği bölümü eğitime başlamıştır. Bugün Yugoslavya'da bir yüksek okul ve Priştine Filoloji Fakültesine bağlı dört yıllık bir Türk Dili ve Edebiyatı Kürsüsü Türkçe yüksek öğretim programı yürütmektedir.Bazı derslerin Sırpça yapıldığı bu bölümlerde Türk dili, Türk edebiyatı, Osmanlı Türkçesi, Türk Halk Kültürü dersleri verilmektedir.
YUNANİSTAN
Bugün Batı Trakya'da 241 Türk ilkokulunda 12 ini aşkın Türk çocuğu Türkçe eğitim görmektedir. 1952 yılında Gümülcine'de açılan Celal Bayar Lisesi. 1968 yılında Türk ilkokullarına öğretmen yetiştirmek için üç yıllık bir eğitim veren Selanik Özel Pedagoji Akademisi açılmış, Yunan hükümeti1983 yılında Türk azınlık çocukların eğitimi için İskeçe bölgesine 4, Gümülcine bölgesine 4 devlet ortaokulu yaptırmıştır.
Rumeli'den Türkiye'ye bakınca...
Sedat ERGİN 4 Ekim 1998, Pazar Hürriyet
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Makedonya'nın başkenti Üsküp'te Türkçe eğitim veren Tefeyyüz İlköğretim Okulu'nun konferans salonuna girdiğinde, kız öğrencilerden oluşan koro marşa başlıyor:
‘‘Dağ başını duman almış,
Gümüş dere durmaz akar...''
Cumhurbaşkanı Demirel, kendini tutamayarak kız öğrencilerin arasına girip, marşa katılıyor.
Bir kadın öğretmen gözyaşlarını tutamıyor. Salondaki herkes, duyguların hükümranlığını ilan ettiği bir zaman diliminde yürüyor.
FEYZ ALMA OKULU
Tefeyyüz Okulu, Tito döneminde açılmış; 1946 yılından bu yana Makedonya'da yaşayan Türkler'e kendi dillerinde eğitim imkânı sağlıyor. Okulun 1368 öğrencisi var. Balkanlar'daki Türk varlığının dünü ve yarını Tefeyyüz Okulu ile simgeleşiyor. Osmanlı ile cumhuriyet bu okulun koridorlarında buluşuyorlar, barış içinde el ele tutuşuyorlar.
Cumhurbaşkanı Demirel, konuşmasına ‘‘Tefeyyüz, feyz almak demektir, ilim, irfan almak, aydınlanmak demektir'' diye giriyor. Rumeli'de ‘‘Geride kalanlar'' yani, ‘‘Evladı Fatihan''ın Rumeli'deki bugünkü temsilcileri, şimdi feyz almak için Türkiye'ye bakıyorlar. Cumhurbaşkanı Demirel'i önceki akşam ziyaret eden Üsküp'teki Türk cemaatinin liderleri ‘‘Elimizdekileri satıp çanak anten alıyoruz, Türk televizyonlarını seyredebilmek için'' diyorlar. Ancak evlerinin çatısına koydukları çanak antenlerin taşıdığı görüntüler, onları feyz almak konusunda cesaretlendirmiyor. Bu görüntülerde istikrarsızlık içinde yerinde sayan, içine kapanmış, çetelerle boğuşan, pisliklerini temizleyemeyen bir ülke buluyorlar karşılarında.
TARİHE SAYGISIZLIK
Türkiye, işte bu görüntüsüyle yalnızca kendisine, kendi insanına haksızlık etmiyor; tarihine de saygısızlık ediyor. Geleceği konusunda ellerini bağlıyor. Üsküp'teki Mustafa Paşa Camii'nin imamı, önceki günkü cuma hutbesinde Asah Suresi'nin anlamını anlatırken, ‘‘Kuran-ı Kerim hiç inmemiş olsaydı bile, tek başına indiğinde Asah Suresi onun bütün anlamını içine alır'' diye vaaz ediyor. Asah Suresi, imanın boyutlarını tanımlarken, ‘‘Dünyada ne yaptın? Sana verilenleri hayra mı kullandın?'' sorusunu yönelterek, kulu muhasebeye, kendisiyle hesaplaşmaya davet ediyor.
İnsanlar gibi, ülkelerin de zaman zaman kendileriyle hesaplaşmaları gerekir.
Türkiye, tarihi ve geleceği arasına sıkışan bu muhasebeden alnı ak çıkmak zorunda.
TOPLANTILAR
• -Orta dereceli Balkan Okulları Ağı Toplantısı Sofya Bulgar Balkan Koleji 13-3-2000
• "Uluslararası Balkan İngiliz Dili ve Eğitimi" Konferansı, Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi, 14-16 Haziran 2002, Türkan Sabancı Kültür Merkezi http://www.trakya.edu.tr/Haberler/100602.htm
• -1.Kosova Türk Eğitim Kurultayı, Kosova Türk Öğretmenler Derneği
• -Avrupa Öğrencileri Forumu AEGEE Balkanlar Toplantısı Eskişehir 25-27 Ekim 2002
• -2.Kosova Türk Eğitim Kurultayı, 22-23 Aralık 2003, Kosova, Kosova Türk Öğretmenler Derneği
Kosova'da Türkçe Eğitim
PROF. DR. OKTAY SİNANOĞLU
"Trakya (Paşaeli) Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği" yetkilileri Sayın Cumhurbaşkanımıza açık bir mektup yazmışlar. TC Devleti'nin Balkanlarla nasıl meşgul olduğunu, daha doğrusu olmadığını belirtmesi açısından bazı bölümlerini aktarıyorum: "Kosova'da Türkçe eğitim 1950'lerde başladı. Bugün öğrenci sayısı çok azalarak birkaç bölgede (Piriştine, Pirizren, Mamuşa, Gilan, Dobruca, ve Mitroviça) devam ediyor.
"Pirizren ve Mamuşa'da Türkler daha kalabalık olduğu için ve Türk Taburunun bulunmasından dolayı bu bölgede eğitim sorunları daha az.
"Gilan'da eğitim sorunları ciddî. Son iki yıldır lise düzeyi öğretim yapılamıyor. Arnavutların baskısı ve Avrupa ve BM temsilcilerinin umursamazlığı birleşince bu eğitim durduruldu. Bu yıl Gilan'daki öğretmenlerin olağanüstü çabası ve mücadelesi sonucu Türkçe dilinde orta öğretim (sağlık teknisyen meslek okulu) rekor sayıda öğrenci ile (32) yeniden başladı. Bu eğitim Piriştine'den destek veren öğretmenler sayesinde gerçekleşiyor. Yalnız şunu vurgulamak gerekiyor: Gilan'daki, Türkçe ile eğitim veren, öğretmenlere yerel yönetim ve BM eğitim encümeni maaş ödemiyor; bu öğretmenler iki yıldır maaşsız çalışmaktadırlar. Ayrıca, Piriştine'den gelen öğretmenler de ücret almadıkları gibi, masraflarını da (Gilan'a gidiş-dönüş) kendileri karşılamakta.
"Dobruca ve Mitroviça'da Türkçe eğitim 'can çekişiyor', ancak bir iki öğretmenin olağanüstü çabası ile sürdürülebiliyor.
"Hâl böyle olunca oradaki (TC) Türk Eşgüdüm Merkezi'nin müdahalesi gerekirdi. Aslında bu merkezdekilerin, üç senedir orada oldukları hâlde bu konuda ne yaptıkları hakkında hiç kimsenin bilgisi yok. Öğretmenlere hiçbir destek yok; halbuki eğitim oradaki Türk toplumu için hayatî önem arz etmektedir. Özellikle savaştan sonraki ilk iki yıl (1999/2000), Kosova'da bir hükümranlık boşluğunun bulunduğu bu süre zarfında Türkiye, Türkçe ve eğitim konusunda diğer ülkelerde yapamadığını Kosova'da yapabilirdi. Kitap, araç gereç, müfredat programları, öğretmen ve uzmanlar gönderebilir, bu suretle etkisini, gücünü, ve o topluma bağlılığını göstermiş olurdu. Özellikle Mitroviça ve Dobruca ile kimse ilgilenmiyor; kendi kaderine terkedilmiş bir Türk toplumu manzarası sergilenmekte."
Yüksek öğretime gelince (atlayarak devam ediyorum) :
"Türk dilinde eğitim veren tek yüksek öğretim kurumu Kosova'daki Eğitim Bölümcesi (Fakültesi) bünyesindeki Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü [Türkbilim (Türkiyat, Türkoloji) adında]."
Burada da eğitimin yetersiz olduğu söyleniyor ve bazı önerilerde bulunuluyor:
"Piriştine Evrenkenti ile Trakya (Paşaeli) veya İstanbul Evrenkenti arasında bir anlaşma imzalansın. TC'den öğretim görevlileri belirli sürelerle oraya gönderilsin. Kosovalı ikinci, üçüncü sınıf öğrencileri arasından seçilenler dikey geçiş ile TC evrenkentlerinde Türkbilimi bitirsinler, yüksek lisanslarını alsınlar; sonra Kosova'ya gönderilsinler."
Ders kitapları sorunu: Mektupta deniyor ki: "İlk ve orta öğretim (lise) için Türkçe ders kitapları [Fen, matematik, fizik, kimya, biyoloji (dirilbilim), coğrafya, din eğitimi] Türkiye'den sağlanabilir. Kosovalı ile Türkiye'den uzmanlar ortaklaşa Türkçe ders kitapları yazabilirler."
Derneğin mektubundan bu kadarını aktarmakla yetineceğim. Şimdi, Türkiye'de bu yazımızı okuyanların ne düşüneceğini tahmin etmek zor değil. İçimiz burkularak "Vah!" diyoruz. Türkiye'dekiler olsun, Kosova'da, Balkanlar'ın diğer bölgelerinde, Kıbrıs'ta, Musul-Kerkük'te, Batı Paşaeli'nde olsun, yazık Türk gençlerine. Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti'ni emanet ettiği gelecek nesiller için, ve onun gösterdiği yolda, her dalda Türkçe ile eğitim için seferberlik yapması, Türkçe ders kitapları hazırlatması, teşvik etmesi gereken TC yetkili kurumları, Türkçe ile eğitimi, Türkçe ile bilimi ve yayınları yok etmekle meşgul; gençliği Tarzanca yokuşuna sürmüş, onu eğitimsiz, üstelik de kimliksiz bırakmak yolunda. Türkçe ders kitapları da ne oluyormuş; 50'şer dolara İngiltere'den, ABD'den ithal İngilizce ders kitapları ne güne duruyor. Veliler, öğrenciler, öğretmenler! Artık bu ihanetin durdurulması için toplu hâlde varlığınızı ortaya koymanız, sesinizi duyurmanız gerekmektedir. Önce Türkiye içinde toparlanalım, kendimize gelelim ki, dünyanın dört bir yanında yok edilmekte, en azından köleleştirilmekte olan Türk gençlerine de sahip çıkabilelim. Kadıköy, İstanbul. 4 Nisan 2002 07 Nisan 2002 Sayı: 768 AYDINLIK'dan alınmıştır.
Balkanlı öğrenciler, Ereğli Gazeteciler Derneği'ni ziyaret etti
14-09-2004
Zonguldak'ın Ereğli İlçesi'ne, AB Gençlik Programı çerçevesinde 8 ülkeden gelen 20 öğrenci, Ereğli Gazeteciler Derneği'ni ziyaret etti. Zonguldak'ın Ereğli İlçesi'ne, AB Gençlik Programı çerçevesinde 8 ülkeden gelen 20
öğrenci, Ereğli Gazeteciler Derneği'ni ziyaret etti. Ereğli Gazeteciler Derneği Başkanı Ali Suat Eser, Balkanlar'dan Gelen Öğrencilere Yardım Derneği'nce düzenlenen ''Karadeniz Ereğli: Karadeniz Kıyısında Avrupa'' gençlik programı kapsamında ilçeye gelen öğrencilerin ziyaretinden sevinç duyduklarını dile getirdi. Balkanlardan Gelen Öğrencilere Yardım Derneği Başkanı Abdullah Uluyurt da Bosna-Hersek, Bulgaristan, Makedonya, Yunanistan, Hollanda, Sırbistan-Karadağ, Moldavya ve Romanya'dan gelen öğrencilerin 17 Eylül Cuma gününe kadar Ereğli'de kalarak ziyaretlerde bulunacaklarını ifade etti.
[RÖPORTAJ - Prof. Erkan Türe] Balkanlar'ın ilk Türk üniversitesi
RÖPORTAJ 29.07.2005 CUMA
Prof. Erkan Türe, Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nde görev yaparken Balkanlar'daki ilk Türk üniversitesinin rektörü olma teklifi aldı.
Saraybosna Eğitim ve Öğretimi Geliştirme Vakfı, Uluslararası Sarajevo Üniversitesi'ni kurmuştu. Bünyesinde Mühendislik ve Doğa Bilimleri, İktisadi ve İdari Bilimler, Sanat ve Sosyal Bilimler fakülteleri bulunuyordu, eğitim dili İngilizceydi, yanı sıra Türkçe ve Boşnakça da öğretilecekti. Liseden itibaren TÜBİTAK bursuyla okuyan, matematik lisansını ODTÜ'den, istatistik doktorasını bir Fulbright burslusu olarak Kaliforniya'da Berkeley Üniversitesi'nden alan Türe, yurtiçi ve yurtdışında çeşitli üniversitelerde ve bilim kurumlarında öğretim üyeliği, koordinatörlük, yöneticilik ve danışmanlık görevlerinde bulunan, verdiği ulusal ve uluslararası konferanslar, seminerler, eğitimlerle ve yaptığı bilimsel yayınlarla vakfın tam aradığı insandı. Üstelik fakültesinin Avrupa Kalite Ödülü finalisti olmasında çok önemli bir görev üstlenmişti. Türe, özel yaşamını altüst edecek bu teklifi kabul etti. Osmanlı mirasının genlerine yüklediği borç duygusu ateşlenmişti. Bosna'daki eskimiş üniversite sisteminin yanına çağdaş bir eğitim modeli koymanın heyecanı da cabasıydı... İlgilenenler için web adresi www.ius.edu.ba
Bosna'da Türkler öncülüğünde bir üniversite kurulma projesi nasıl başladı?
Bosna savaşı bittikten sonra Eğitim Bakanı, Türkiye'ye bir geldiğinde bazı bürokratlara “Türkiye bize söz vermişti. Bosna'da bir üniversite kuracaktınız. Sözünüzü yerine getirmediniz.” diye sitem etmiş. Bizimkiler de demişler ki: “Üniversiteleri hükümetler değil, sivil toplum örgütleri daha kolay kurar. Bir vakıf bunu yapsın. Siz Bosna'da vakfın mevzuat tarafını araştırın. Biz de buradan hayırseverleri bulmaya çalışalım.” Böyle başlamış ve çok zorluklar aşılarak bugüne gelinmiş.
Kim bu hayırseverler?
Vakfın Başkanı Abdülkadir Taçyıldız, Malatyalı bir işadamı. 2001'de kurulan vakıf çalışmalarını yürüten diğer isimler Hasan Topaloğlu, Alija Rizvanbegoviç, A. Selçuk Berksan, A. Yahya Kiğılı, A. Kemal Baysak, Nevzat Kor, Mehmet Köse, Remzi Gür, Mustafa L. Bilge, Mehmet Alacacı, Orhan Özyurt, Yusuf Kaya, Şemsuddin Erkoviç, Bekir Kargiç ve Ejup Hot. Ben projeye mayıs ayında dahil oldum. Üniversite geçen sene kasım ayında alınan geçici izinle İngilizce Hazırlık Okulu'nu açmış ve 75 öğrenci almışlar. Tabii açılış geç olduğu için öğrencilerin önemli bir kısmı Türkiye'den. Bosna'dan, Avrupa'dan ve Afrika'dan da öğrencilerimiz var. Bu sene başında da Uluslararası Sarajevo Üniversitesi (IUS) resmî olarak tanındı ve tescil edildi. Sonbaharda fakültelerimizde eğitim-öğretim başlıyor. Öğretim üyelerimiz ABD, Avusturya, Kanada, Bosna ve Türkiye'den geliyor, ileride öğretim üyesi sayısı arttıkça temsil edilen ülkeler de genişleyecektir.
Türk öğrencilerin burayı seçme nedeni katsayı problemleri mi?
Evet. Çoğu bu sıkıntıyı yaşayan meslek liseleri mezunları. İlk yıl Bosna'dan 10 öğrenci bulmuşlar. Çünkü Bosna'da üniversite tercih ve yerleştirmeleri büyük ölçüde temmuzda bitiyor. Her bölüm ayrı ve klasik bir sınav yapıyor. Bu sene öğrenci kitlemizin çoğunlukla Bosna-Hersek ve Balkan coğrafyasından olmasını bekliyoruz ama Türkiye'den ve dünyanın her yerinden öğrencilere açığız. Bu bölgedeki üniversitelerin çok eski yapıları var. IUS'un etkisi çok büyük olacak. Biz Amerikan usulü geçişken kredili sistemi, esnek akademik müfredatı, gelişmiş hoca öğrenci ilişkisini; sınıf içi takım çalışmasını, sunumların, bilgisayar becerilerinin çok iyi verildiği günümüz üniversite anlayışını getiriyoruz.
Bosna'daki üniversite yapısını değiştireceksiniz yani?
Evet. Orada fakülteler birbirinden bağımsızdır. Talebe, hocayı pek görmez. Derse devam gerekliliği yoktur. Yılda bir kere sınav yapılır. İki dersten kalan öğrenci tüm sene bu iki ders için beklemek zorundadır. Girmesi kolay, çıkması çok zor kurumlardır. Bu eski yapıyı değiştirmek, en azından AB'nin belirlediği Bologna kriterlerine uymak zorundalar.
Bosna'daki değişiklik için tek başına IUS'un Bologna kriterlerine uyması yeterli mi?
Bosna'da Bologna kriterlerine uyum projesi başladı, projenin başında da sonbaharda IUS'ta görev yapacak Bosnalı bir profesör var. Fakat çok yavaş gidiyor; çünkü akademisyenler çok muhafazakâr insanlardır. Akademik değişim projeleri her yerde büyük dirençlerle karşılaşır. Biz teşvik edici, hatta zorlayıcı bir faktör olacağız. Öğretim üyelerine iyi ücretler vereceğimiz için bizi tercih edecekler, diğer üniversitelerden yarı-zamanlı öğretim üyesi desteği de alacağız. Bize gelen öğretim üyeleri ise bizim sisteme uyacaklar. Öğrenciler diyecekler ki, orada takım çalışması, programlar arasında geçişkenlik, çok sayıda seçmeli ders alma imkanı, öğrenci asistanlık, proje ağırlıklı eğitim, sürekli ölçme-değerlendirme, yoğun bilgisayar ve görsel teknoloji kullanımı var, biz burada hâlâ klasik eğitim yapıyoruz. Bu çok güçlü bir dönüşüm etkisi yaratacak. Bosna'da etnik olarak ayrışmış üniversiteler var. Banjaluka'da Sırp, Batı Mostar'da Hırvat üniversitesi var. Böyle bir şey düşünebiliyor musunuz? Etnik yapılı bir üniversite.
Üniversitenin temel mantığına aykırı.
Evet, evrensel ve kapsayıcı değil. Gerçi oradaki büyük ve köklü Saraybosna Üniversitesi ve Tuzla Üniversitesi de var. Ama bunların hepsi arkaik yapıda. Harvard Üniversitesi'nin en meşhur profesörü gelse, orada ders vermek için önce Boşnakça öğrenmek zorunda. Bizim model tutarsa, oradaki üniversiteleri hızla dönüştürecek bir maya olacak.
Belki savaş nedeniyle göç eden akademisyenleri de geri çekersiniz?
Zaten bir amacımız da bu. Akademik beyin gücünün yarısı savaş döneminde ayrılmış Bosna'dan. Gidenler geri gelmiyor; çünkü hem ücretler düşük, hem o eski yapıya girmek istemiyorlar. Türkiye'de de var çok değerli Boşnak hocalar. Zaten IUS'un kuruluş çalışmalarını yürütenlerden biri Prof. Asıf Şabanoviç. IUS modelini de görev yaptığı Sabancı Üniversitesi'nden esinlenerek oluşturmuş. Öğrenci, fakülteler ve programlar arasında kolayca geçiş yapabilir veya seçtiği programda çok sayıda seçmeli ders alarak kendini farklı yönlerde geliştirebilir.
Bu projeye para yatıran insanların temel felsefesi ne?
Türk toplumunda hâlâ Osmanlı imparatorluk vizyonu var. Hiç ummadığınız bir kişide bile bu vizyon parlayıp çıkıyor. Çok parası olan insanlar ne yaparlar? Yeni yatırım yaparlar, hanımlarını, arabalarını, evlerini değiştirirler. Bu insanlar ise sadece paralarını değil zamanlarını bu projeye yatırmışlar. Tatillerinden, sosyal hayatlarından feda ederek, üstüne para ödeyerek, gidip orada sonuçları kendilerine maddi olarak bir şey getirmeyecek bir projeye girmelerini ancak imparatorluk vizyonu ile açıklayabiliyorum. Başka dünyalarda bir iz bırakma, hayır üretme, insanlara faydalı olma aşkı bu.
Sizi bu projede yer almaya iten temel duygu ne oldu?
Bosna'daki savaş sırasında yurtdışında idim, kendimi çok suçlu hissettim. Bir toplumun fertleri, kökenleri veya inançlarından dolayı katledildi. Çaresizce seyrettik. Hâlâ bir cendere içindeler, zor şartlarda büyük mücadeleler veriyorlar. Bu projeye girişen insanlarda büyük bir samimiyet gördüm. Maddi manevi fedakarlık yaparak insanlara kalıcı bir eser sunmak, hayırla anılmak istiyorlar. Dolayısıyla böyle bir proje beni heyecanlandırdı. Ben de bir şeyler yapabilirim o insanlar için diye düşündüm.
Üniversite olarak ne zaman bir cazibe merkezi olursunuz?
2003'te başlayan ilk beş senede, üniversitenin açılması, tanınması ve üç fakültede 12 programın faaliyete geçmesi, sonraki beş senede ise lisansüstü programlar ve araştırma enstitüleri açılması, kampüs inşaatının tamamlanması gibi aşamalar öngörülmüş. Biz şu anda farklılığımızı ve kalitemizi göstermek durumundayız. O coğrafyada bu tür bir üniversite modeline ihtiyaç çok fazla. Oradaki insanlar, çocuklarını yükseköğrenime gönderemiyorlar veya yurtdışına gönderiyorlar. Ancak yurtdışına gönderdikleri gençlerin kültürel kimliklerini koruma endişesi taşıyorlar. Biz onların bu sorununa cevap verebiliriz. Özgür bir ortamda, tanıdık bir coğrafya ve toplum içerisinde ama dünya standartlarında bir üniversite sunuyoruz. Eğitimimizin kalitesi her toplumdan öğrenciyi ve akademisyeni çekebilir. IUS farklı düşünen ve yaşayanların önyargılarından arınıp birlikte barış içinde yaşamalarına katkı sağlayabilir.
Zaten Osmanlı bakiyesi bir coğrafyadaki misyonunuz da bu olsa gerek.
Doğru. Dünyanın her yerinden gelecek öğrencilere açık, onları birbirleriyle kaynaştıracak, günümüz dünyasının gerektirdiği donanımla onları yetiştirecek bir eğitim kurumu oluşturmak istiyoruz. 2005 yılında etnik olarak yapılanmış bir üniversitenin dünyada var olduğunu bilmek bana ürkütücü geliyor.
Türk öğrenciler size ne zaman başvurabilir?
Türkiye'den ÖSS'deki 185 barajını geçenler veya SAT sınavında yeterli puan alanlar bize doğrudan müracaat edebilir. Bosna-Hersek kanunlarına göre orada 15 Temmuz'da bir seçme sınavı yapacağız. Yeterli ÖSS puanı olmayan öğrenciler için de 15 Temmuz'da İstanbul ofisimizde bir seçme sınavı yapacağız.
Okulunuzun ücretleri nedir?
İngilizce hazırlık sınıfı için eğitim ücreti 4 bin Euro. Yurtlarda kalan öğrencilerin aylık geçinme masrafı 200-250 Euro tutuyor. Fakültelerde ücretler 5.500 Euro. Bu ücretler Türkiye için çok iyi ama Balkan coğrafyası için zor rakamlar. Kısmi burslarla o bölgede kolaylaştırıcı olacağız. Yüksek puanla gelen öğrencilere özel indirim, başarılı öğrencilere burs veya öğrenci asistanlık var.
Balkanlar'da başka Türklerin önayak olduğu üniversiteler var mı?
Henüz yok. Balkanlar'da ilk Türk ağırlıklı üniversite burası. O coğrafyaya gittikçe onları ne kadar ihmal ettiğimizi anlayıp şaşırıyorum. Köylerde siz Türk'sünüz, Osmanlı'nın torunusunuz diye sarılıp ağlıyor insanlar. Boşnakçadaki Türkçe kelime sayısı şaşırtıcı.
Bu söyleşiyi okuyan insanlardan beklentiniz ne?
Heyecanımıza ortak olmaları, bizi aramaları, orada bir genci okutabilir miyiz diye sormaları. Yakınlarımızda ihmal edilmiş, ezilmiş, çok nitelikli ama fakir öğrenciler olabilir. Bu öğrencilere burs verirlerse biz onlara en iyi eğitimi sunarız. Verdikleri her kuruşu çok iyi değerlendiririz, emaneti ziyan etmeyiz. Biz o coğrafyadaki böyle insanları en iyi şekilde yetiştirirsek tekrar barışçı ve bütünleştirici Osmanlı vizyonunun sahibi olduğumuzu düşünebiliriz. Onlar için üzülmekle yetinmeyelim. Ve eğer “biz Bosna'dan değil, Arnavutluk'tan, Kosova'dan, Sancak'tan bir öğrenciye burs veririz” derlerse, biz oralara gider, en iyi öğrencileri seçer getiririz. “Ben bir genci bursla destekleyeceğim ama okul ve geçinme yılda 8000 Euro tutuyor, ben en fazla 4000 Euro verebilirim” derseniz, ben kalan 4 bin Euro'yu vakıftan alırım ve o genci okuturum. 4 çarpı 4, 16 bin Euro eder dört sene için. Ben o gencin IUS'u bitirince dünyanın en iyi üniversitelerinin yüksek lisans programlarından kabul alacağına, en iyi şirketlerde iş bulacağına eminim.
Diyelim o kadar param yok. Başka ne yapabilirim?
Ayda 200 Euro burs ile bizim öğrenim bursu verdiğimiz bir gencin barınma ve beslenme masrafı karşılanabilir. O öğrencinin bütün akademik gelişmesini, dua ve teşekkürlerimizle beraber burs verene iletiriz. Bilgisayar alıp bağışlayabilir. Bir dergiye, elektronik yayına abone yapabilir. Bir öğrencinin kitaplarını alabilir, giyim masraflarını karşılayabilir. Biz ayrıca Saraybosna'daki lise mezunlarına meslek edindirme amacıyla sertifika programları hazırlıyoruz. Yüzde 40'lara ulaşan bir işsizlik var orada. Çok fazla yatırım sözü almışlar çeşitli ülkelerden, ancak çoğu yerine getirilmemiş. Yatırım yapılmayınca iş alanı üretilmiyor, bu da aşırılıkları, ayrışmayı tetikliyor. Yatırımcıları da oraya çağırıyoruz. Tekstile mi, enerjiye mi, iletişim sektörüne mi, doğal kaynaklara mı, nereye yatırım yaparlarsa karşılığını alırlar. Avrupa'da bir merkezleri olur.
Tarih baştan yazılacak
Milliyet 15-03-2000/Serhat Oğuz Sofya
Bulgaristan'da bir araya gelen Balkan ülkelerinin ortaöğretim öğrencileri, ders kitaplarındaki düşmanca ifadelerin terk edilmesi için harekete geçti. Bulgar Balkan Koleji'nin öncülüğünde başkent Sofya'da ilk kez düzenlenen "Orta Dereceli Balkan Okulları Ağı Toplantısı"nda, Arnavutluk, Bulgaristan, Makedonya, Moldova, Romanya ve Türkiye'den öğrenci, öğretmen ve okul yöneticileri bir araya geldi. Türkiye adına Bahçeşehir Yıldızlar Koleji'nin katıldığı toplantıda, işbirliğini geliştirme, beyin göçünün önlenmesi için Balkan eğitim kurumlarını cazip haline getirme kararları alındı.
Tüm okul yöneticileri, öğrenciler ve öğretmenlerin katıldığı ortak nokta ise, tarih kitaplarındaki farklı yorumların ve barış dışı anlatımların terk edilmesi oldu. Tarih kitaplarında her ülkenin, kendi doğrularını ön plana çıkardığı ve bunun sonucunda çelişkili bilgilerin ortaya çıktığı belirtildi. Balkan Koleji Vakfı ise, ortak bir "Balkan Tarihi" kitabı yazılması için harekete geçti. Sivil toplum örgütü olarak faaliyet gösterecek olan BNSS'nin alınan kararların hayata geçirilmesi için devlet yöneticileriyle diyalog sağlayacağı bildirildi.
"Balkan Rüyası"
Öğretmen ve yöneticiler, gençlerin Avrupa ve ABD'de eğitim için ülkelerinden ayrılması sonucu beyin göçü yaşandığını vurguladılar. Yıldızlar Koleji öğretmeni Esra Yenici, "Tüm dünyayı etkisi altında bırakan Amerikan Rüyası yerine, Balkan Rüyası'nı gerçekleştirmek için harekete geçtik. Amacımız, Balkan eğitimini cazip hale getirmek. Bunun için tüm ülkeler birlikte hareket edecek. Ortak bir Balkan kültürü, 'Balkanoji' oluşturma kararı aldık" dedi. Yıldızlar Koleji Müdürü Zerrin Küçükbalaban ise, girişimin Balkan ülkelerindeki eğitim seviyesini yükselteceğini söyledi.
Öğrenciler barıştan yana
Toplantıya katılan öğrenciler, barış ortamının geliştirilmesini ve Balkan ülkelerinin birlikte kalkınmasını önerdiler. Öğrenciler görüşleri şöyle: Barış Bice (Türkiye): "Öğrencilerin birlikte hareket etmesi, bölgedeki tüm toplumlar için güzel bir örnek olacak. Tarih kitaplarında savaşlardan çok barışa değinilmesi, yararlı olacaktır."
Filiz Vely (Makedonya): "Bu tür toplantılarda siyaseti unutmak gerekiyor. Bence tüm sorunlar, siyasetten kaynaklanıyor. Biz bunu, bir gün olsa da başardık. Bizim önayak olacağımız kardeşlik ve beraberliğin, Balkanlar'daki huzurun tohumları olmasını umuyorum."
Arisa Kapedomi (Arnavutluk): "Farklı kültürlerdeki insanların bir araya gelmesi, pek çok sorunu çözmemizi sağlayacaktır."
Zhivko Nikolaev (Bulgaristan): "Tarih kitapları için, farklı bilgilerin tamamı kitaplarda yer alsın. Seçimi öğrenciler yapsın. Öğrencilerin şartlandırılması yerine, yorum özgürlüğü sağlanmalı"
Marina Stoianova (Moldova): "Bu organizasyonlar sayesinde daha hoşgörülü olabileceğimizi fark ettim. Yeni kültürleri tanıyıp zenginleşiyorsunuz."
Toplantıda alınan kararlar
* Her ülkede, ikinci bir Balkan dili seçmeli ders olarak özendirilecek.
* Öğrenci değişimleri yapılacak.
* Ortak bir internet sitesi kurulacak.
* Eğitim seminerleri ve kamplar düzenlenecek.
* ABD ve İngiltere ile öğretmen değişimi yapılacak.
* BNSS'e üye öğrencilere, vizesiz geçiş imkanı sağlanmaya çalışılacak.
Balkanlar Tarihi Barışıyor
Balkan ülkelerinden bir grup tarihçi, geçtiğimiz hafta sonu İstanbul'da bir araya gelerek, bu ülkelerde okutulan tarih ders kitaplarının gözden geçirilip karşılıklı olarak "düşmanca ifadeleri" çıkarmak amacıyla ortak bir çalışma yaptı.
------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi 21.06.2001
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Tarih Vakfı'nın "Balkan Tarih Ders Kitaplarının İyileştirilmesi" başlıklı, geniş kapsamlı projesi çerçevesinde yapılan toplantıya Arnavutluk, Bulgaristan, Hırvatistan, Romanya, Yunanistan ve Türkiye'den her biri tarih eğitimi ve ders kitaplarının iyileştirilmesi yönünde ulusal ve bölgesel çalışmalara katılmış tarihçiler ve tarih öğretmenleri katıldılar.
Bilgi bankası kurulacak
Barış için tarih perspektifiyle kuruluşundan bu yana çeşitli projeler düzenleyen ve kitaplar yayımlayan Tarih Vakfı, Balkan ülkelerindeki tarih eğitimi ve tarih ders kitaplarının iyileştirilmesi amacıyla hazırladığı projeyi geçtiğimiz hafta sonu Darphane-i Amire binalarında yaptığı toplantıyla başlattı. Projenin zaman ve iş akışının planlandığı toplantıda proje süresince yapılacak çalışmaların ve ürünlerin bir web sayfasına aktarılması ve bu web sayfasının, bu alanda yapılmış ve yapılmakta olan benzer çalışmaların bilgilerinden oluşan bir bilgi bankasını da içermesi kararlaştırıldı.
Düşmanlık eğitim dışına
Projenin Türkiye ekibini Robert Kolej, Şişli Terakki Lisesi ve Dam de Sion Lisesi tarih öğretmenleri ile, proje danışmanlığını üstlenen Bilgi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Balkan Politikası Uzmanı Prof. Dr. Şule Kut, Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü'nden Doç. Dr. Aydın Babuna ve "Yurttaş Olmak İçin" adlı kitabın yazarı sosyal psikolog Prof. Dr. İpek Gürkaynak ile Tarih Vakfı temsilcileri oluşturuyor. Balkan ülkelerinde okutulan ders kitaplarının 19. ve 20. yüzyıl Balkan tarihine ait bölümlerin incelenmesini ve nasıl daha iyi yazılabileceğine dair alternatif önerileri içeren ulusal raporların hazırlanmasını öngören 8 aylık proje; UNESCO, Heinrich Böll Vakfı ve Hollanda Başkonsolosluğu Matra/KAP Programı tarafından destekleniyor.
(NA)
Ders kitaplarında ırkçılık temizliği
Ersin KALKAN 16-09-2001 Hürriyet
Dünyanın en sorunlu bölgelerinden biri olan Balkanlar'ın tarihi yeniden yazılıyor. Bulgaristan, Yunanistan, Türkiye, Hırvatistan ve Romanya'dan tarih öğretmenleri ve akademisyenler, iki senedir ortak bir çalışma yürütüyor. Çalışmanın iki amacı var: Hem Balkanlar'ın hem de kendi ülkelerinin ortaöğretim tarih kitaplarını sivil bir bakış açısıyla yeniden yazmak. Bulgaristan'ın Türkiye sınırına yakın Pamporova kentinde geçtiğimiz hafta sonu Balkan ülkeleri tarih öğretmenleri biraraya geldi. Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)'nün desteğiyle Tarih Vakfı'nın öncülüğünde yürütülen çalışmalara Türkiye'den de tarihçiler katıldı.
İki senedir süren çalışmalar ilk mevyelerini vermeye başlamış bile. Hırvatistanlı tarihçilerin geçen sene yazdıkları ortaöğretim tarih kitabı Hırvatistan okullarında okutuluyor. Bulgar tarihçiler de tarih kitaplarında komşularına yönelik, hakaret ve kışkırtma içerikli ifadeleri çıkarmak geniş kapsamlı bir çalışma yürütüyor, geçen seneden bu yana okul tarih kitaplarından bu tür saldırgan ifadeler değiştiriliyor. Romenler de aynı şekilde komşularına yönelik şoven ifadeleri temizlemeye başladılar. Sıra Türkiye ve Yunanistan'da.
55 YILLIK GAYRET
Bu çalışmanın kaynağı 1946 yılına kadar uzanıyor. UNESCO, 2. Dünya Savaşı'nın ardından yaptığı ilk toplantısında, tarih eğitiminin iyileştirilmesi konusunu Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere, dünyanın pek çok ülkesinin gündemine soktu. Fakat aradan geçen 55 yıl içinde sadece Avrupa Birliği'ne üye olan ülkeler bu konuda mesafe aldı. 1980 başından itibaren Almanya, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere tüm AB ülkeleri okul kitaplarını tek tek gözden geçirdi. Bu kitaplarda öncelikle hamaset temizlendi. Yani gerçek dışı, sadece ajitasyona dayalı, uydurma ifadeler ve bölümler tamamen temizlendi. İkinci aşamada, cinsiyete, ırka, ulusal kökenlere yönelik aşağılayıcı ve saldırgan ifadeler değiştirildi. Bunun için iğneyle kuyu kazar gibi tek tek kelimelerle uğraşıldı. Ortak bir gelecek kurmaya kararlı olan Avrupa Birliği ülkeleri çocuklarını birbirlerine düşman yetiştirmeyi reddettiler. Ama Balkanlar'da önce Bosna-Hersek savaşı, ardından Kosova, şimdi de Makedonya çatışmaları sürerken tarih yazımının ne denli önemli olduğu anlaşıldı.
ŞİMDİ DE BALKANLAR
Tarih Vakfı iki yıl önce ‘‘Balkan tarih ders kitaplarının iyileştirilmesi'' projesini gündeme getirdi. Başta UNESCO olmak üzere birkaç uluslararası fonun da desteğini alan Vakıf, 2 Nisan 2001'de proje kapsamındaki çalıºmaları başlattı. Balkan ülkelerinde okutulan ders kitaplarının 19. ve 20. yüzyıl Balkan tarihine ait bölümlerinin incelenmesi ve bu bölümlerin nasıl daha iyi yazılabileceğine dair alternatif önerileri de içeren çalışmalar için harekete geçti. Ulusal raporların hazırlanmasını öngören 8 aylık projenin planlama toplantısı 16-17 Haziran 2001'de Darphane'de yapıldı. Bu toplantıya projeye dahil olan Arnavutluk, Bulgaristan, Hırvatistan, Yunanistan, Romanya ve Türkiye temsilcileri ile proje danışmanları katıldı. Danıºmanlar grubuna Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Şule Kut başkanlık ediyor.
İşte bu çalışlamalar son olarak geçtiğimiz 8-9 Eylül'de Bulgaristan'ın Pamporova kentinde değerlendirildi. Rodop Dağları'nda, uçsuz bucaksız ormanların ortasına kurulu bu tatil kasabasında iki gün boyunca hummalı bir çalıºma yapıldı. Burada buluşan tarihçilerin çoğu birbirini tanıyor.
HIRVATLAR'IN BAŞARISI
Toplantının ilk günü raporlar sunuldu, değerlendirmeler yapıldı. Hırvatistan ekibinin çalışması dikkat çekiciydi: Kresimir Erdelja ve Marguta Madunic'in adlı öğretmenler geçen yıl ilk baskısı yapılan kitaplarıyla ülkelerinde çok büyük bir etki yaratmış. Bir yıl içinde tüm ülke okullarının yüzde 32'sinde okutulmaya başlanan kitabı yazanlardan Kresimir Erdelja bu ilgiyi şöyle açıkladı: ‘‘Kitapta milliyetçilik ve şovenizmden uzak, nesnel bir tarih bilincinin geliştirilmesine yönelik bir söyleme ağırlık verdik. Tarih Vakfı'nın da bu projedeki düsturlarından biri olan ‘Barış İçin Tarih' perspektifini hayata geçirmeye çalıştık. Kitap için yaklaşık üç sene uğraştık. Kitap yayımlanır yayımlanmaz tüm demokrasi güçlerinin desteğini aldı. Bu, yıllarca savaşların acısını çeken ülkemizin barışa susadığının işaretidir.''
ARTIK DEMOKRAZYA GELDİ
Evsahibi Bulgar ekibin başkanlığını yürüten Dr. Kostadin Grozev, son iki yıl içinde yeniden baskıya giren ilk ve ortaöğretim ders kitaplarında önemli oranda temizlik yaptıklarını ifade etti. Disiplinli çalışması ve misafirperverlikleriyle gönül alan Bulgar ekip, çalışmalardan fırsat buldukça konuklarını Bulgaristan'ın önemli tarih alanlarına götürdüler. Bu ziyaretler sırasında Rodop Dağları'nın eteklerindeki Türk köylerini de görme fırsatı bulduk. Yaklaşık bin 200 hanelik Kayınlı Köyü'nde konaklayıp, Türk ve Pomaklarla sohbet ettik, yüzlerinin aydınlandığına, geleceğe umutla baktıklarına tanık olduk. Köylü kadınlardan Hatice Rudoğlu'nun anlattıkları durumu özetliyor: ‘‘Bizi eskiden ayırırlardı. Pomakları ve Türkleri okulların dördüncü sınıfından yukarı okutmazlardı. Çok baskılarlardı. Şimdi artık demokrazya geldi işler değişti. Bulgar da okur, Türk de, Pomak da. Müslüman da bir Hıristiyan da. Fark yapmıyorlar artık. İyilikle bakıyoruz. Sırtımızdan korkmuyoruz.''
Türkiyeli tarih öğretmenleri, ‘‘Balkanlar'da Göç'' konulu bir dersin nasıl işleneceği üzerine alternatif bir ders gerçekleştirdiler. Türk grubun yaptığı sunuş sırasında ortaya çıkardığı fotoğraflar, Bulgar ve Yunanlı öğretmenlerin tarih içindeki göçü tek taraflı olarak algıladığını gösterdi. Göçlerin tek taraflı olmadığı yüzbinlerce Pomak, Bulgar, Manav, Giritli Müslüman ve Türkler'in de tarih içinde büyük bir trajedi yaşadıklarını daha iyi anlama fırsatı doğdu.
DESTEK BEKLENİYOR
Proje çalışması bütçenin kısıtlı olmasından dolayı sınırlı tutuluyor. Projenin tüm Balkan ülkelerini kapsayacak ve ortak bir tarih kitabına kadar gidecek menzile ulaşması için Tarih Vakfı destek bekliyor. Vakıf bir yandan bu çalışmaları yürütürken diğer yandan aralık toplantısının hazırlıklarını yapıyor. Barış İçin Tarih projesinin sonuç toplantısı aralık ayının başında İstanbul'da yapılacak.
Türkiye ekibinden Nükhet Eren
(Robert Kolej Tarih Öğretmeni)
Tarihten kan da çıkarabilirsiniz gül de
Tarihin içinden çatışma da çıkarabilirsiniz uyum da; barış da çıkarırsınız savaş da; kan da çıkarırsınız gül de. Tarih olmuş bitmişlerin bir toplamı değil, duruma göre her gün yeniden kurulan bir yapı gibidir. Aynı arşive giren iki ayrı tarihçi aynı döneme ilişkin farklı tarih yazabilirler. Savaşlar hep geçmişte kaldı. Onları biz çocuklarımıza ders alsınlar diye birer kronik gibi sunabiliriz. Yani şu tarihte, ülkemizle falanca ülke arasında bir çatışma çıktı. Sebebi şuydu, savaşın sonucunda bunlar oldu. Karşı taraf şu kadar biz de bu kadar askerimizi toprağa verdik gibi bir kronikten söz ediyorum. ‘‘Kahpe Romen, gidip Macar'la birlik olarak bize arkadan alçakça saldırdı'', 'Türkler Aleksandr İpsilanti ayaklanması sonrasında Yaş kentinde kadınları ve çocukları doldurdukları kiliseyi ateşe verdiler'' gibi bir tarih yazımına son vermeliyiz. Tarihteki ayrıntıları öğrenmek isteyen yetişkinler arşivlere girebilir, spesifik araştırmalara göz atabilirler. Ama çocukları zehirlemeyelim.''
YAKINDA SİTELERİ OLACAK
Tarih Vakfı'ndan Bahar Şahin, çalışma grubunca kararlaştırılan web sitesi hakkında bilgi verdi: ‘‘Bu projenin önemli ayaklarından birini oluşturan ve Balkanlar'da olduğu kadar Avrupa ve dünya çapında tarih eğitimi ve ders kitapları alanında yapılan çalışmaları, bu çalışmaların sonuçlarını ve ilgililer için bir tartışma zemini olması amaçlanan forum köşesini içerecek olan web sitesi konu başlıklarımazdan biri. Taslak çalışmasını Tarih Vakfı'nın yaptığı web sitesi, aralık ayında düzenlenecek sonuç konferansı ve ulusal raporların nihai proje raporuna dönüşmesinin ardından kamuoyuna açıklanacak.''
II. ULUSLARARASI TARİH KONGRESİ TARİH EĞİTİMİ VE TARİHTE "ÖTEKİ" SORUNU
8-9-10 Haziran 1995'te Boğaziçi Üniversitesi'nde Körber Vakfı, Boğaziçi Üniversitesi ve ESBANK'ın katkılarıyla Tarih Vakfı Tarafından düzenlendi.
AÇILIŞ KONUŞMALARI
İlhan Tekeli
Tarih Vakfı Başkanı
Üstün Ergüder
Boğaziçi Üniversitesi Rektörü
Selçuk Esenbel
Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı
ARKAPLANLAR: GENİŞ BAKIŞ
Halil Berktay
Bir Tarihçiden, Tarihe Karşı Aklın Savunusu
Stephanos Pesmazoğlu
"Öteki"liğin Okunması Üzerine Bazı Metodolojik Gözlemler
Robert Maier
Otoriter veya Totaliter Bir Geçmişle Nasıl Başedilir: Ders Kitabı Yazarlarının Önündeki Sorunlar
ARKAPLANLAR: ULUSÇULUK, BALKANLAR VE OSMANLI İMPARATORLUĞU
Bozkurt Güvenç
Tarihsel Perspektif İçinde Kimlik Sorunları: Kimlik Belirleme Sürecini Etkileyen Faktörler
Murat Belge
Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Ulusçuluk ve Ötekileşme
Çağlar Keyder
İmparatorluğun Sonu ve Ulusal Kimliğin Dayatılması
Paschalis Kitromilides
Aydınlanma ve Yunan Politik Geleneği
Maria Todorova
Bulgar Tarihçiliğinde Osmanlı Dönemi
ORYANTALİZM, ULUSÇULUK VE TÜRKLERİN YANITI
Raia Zaimova
XVI.-XVIII. Yüzyıllarda Batıda Doğu Dilleri ve Kültürü Öğretimine İlişkin Eserler
Maria Sacallis,
Lady Marks Osmanlı Rum Basınında Türk/Müslüman İmajı, 1832-1862
Christoph Neumann
XIX. ve XX. Yüzyıl Osmanlı Tarih Ders Kitaplarında Avrupa ve Avrupalılar
Salih Özbaran
Çağdaş Türk Ders Kitapları ve Tarih Eğitimi: Genel Bir Bakış
Etienne Copeaux
Türk Tarih Ders Kitaplarında "Öteki"liği Arayış
Arus Yumul
Ermeniler: Millet-i Sadıka mı, Beşinci Kol mu, Geçmişin Kalıntıları mı?
ULUSAL EĞİTİM SİSTEMLERİNDE "BENLİK" VE "ÖTEKİLİK": YUNANİSTAN ÖRNEĞİ
Anna Frangudaki
Ulusal "Benlik" ile Ulusal "Öteki"liğin Yunan Eğitim Sistemindeki Gösterimleri: Okul Kitapları
Gerassimos Kouzelis
Yunan Eğitim Sisteminde Öğretmenlerin Ulusal "Benlik" ve Ulusal "Öteki"liği Algılayışları
Thalia Dragonas
Ulusal "Benlik" ile Ulusal "Öteki"liğin Yunan Eğitim Sistemindeki Gösterimleri: Tehdit Algılamalarına Karşı Savunma Stratejileri
Chryssi Inglessi
Ulusal "Benlik" ile Ulusal "Öteki"liğin Yunan Eğitim Sistemindeki Gösterimleri: Öğretmenlerle Mülakatların Nitel Analizi
Pinelopi Stathis
Yunan ve Türk Tarih Ders Kitapları ve "Öteki" İmajı
Nikiforos Diamantouros
Yunan ve Türk Sosyal Bilimcileri İçin Bir Ortak İşbirliği Önerisi
ULUSAL EĞİTİM SİSTEMLERİNDE "BENLİK" VE "ÖTEKİLİK": GÜNEYDOĞU AVRUPA
Nadia Danova
Tarihselliğn İdeolojik Boyutları: XIX.- XX. Yüzyıl Bulgar Ders Kitapları
Ligia Livada-Cadeschi
Romenlerin Tarihine İlişkin XIX.-XX. Yüzyıl Ders Kitaplarında "Öteki" İmajı
Fikret Adanır
Güneydoğu Avrupa Ders Kitaplarında Osmanlı Yönetimine Bakış: Gelenekler ve Yeni Yaklaşımlar
Sophia Vouri
Slav Okul Tarihçiliğinde Balkan Savaşları, 1982-1993: Tarih Bilgisinin Araçsallaştırılması
Didem Erpulat
Türk Ders Kitaplarında Balkan Savaşları
Wolfgang Höpken
Etnik Kalıpyargılar, Tarih Eğitimi ve Ulusal Çatışmalar: "Yugoslavya" Örneği
TARİHTE VE OSMANLI / TÜRK TOPLUMUNDA MİLLİYET DIŞI MARJİNELLEŞTİRME ÖRNEKLERİ
Metin Kunt
Osmanlı Dirlik-Kapı Sistemi ve Kul Kimliği
Hakan Erdem
Osmanlı Toplumunda Köle Kimliğini Kuşatan Uygulama ve Zihniyet Yapıları
Fikret Yılmaz
Osmanlı İmparatorluğu'nda Eşcinseller ve Eşcinsellik Görüntüleri
James Fentress
Suçlu "Öteki"ler: XIX. Yüzyıl Avrupası'nda Bilim ve Toplumsal Bellek
Jitka Maleckova
Kadın ve Ulusun Bahtı: Ulusal Bilincin İlk Aşamalarında Türk ve Türk Olmayan Kadınların Gösterim Biçimi
SOVYET SONRASI ORTA ASYA'DA TARİH EĞİTİMİNİN YENİDEN BİÇİMLENDİRİLİŞİ
Büşra Ersanlı-Behar
Siyasal Aidiyet Hakkı ve Tarih Eğitimi: "Osmanlı Sonrası" ve "Sovyet Sonrası"
Hüsamettin Mehmedov
Azerbaycan'da Tarih Eğitimindeki Akademizmin Siyasal Nedenleri
Orazpolat Ekayev
Türkmenistan'da Tarih Öğretimi ve Ders Verilişi
Satimcan Halbayoğlu
Bağımsız Özbekistan'da Yeni Tarih Eğitimi ve Sınıflar Oluşturma Sorunları
YUVARLAK MASA: GELECEĞE BAKIŞ
Bodo von Borries
"Gençlik ve Tarih": Lise Gençliğinde Tarih Bilincine İlişkin Karşılaştırmalı Avrupa Projesi
Gabriel Piterberg
Türkiye, Siyonizm/ İsrail ve Mısır: Ulusal Bilinç ile Tarih Yazımı ve Öğretimi Arasındaki İlişki
Herkül Millas
Türk Ders Kitaplarında "Yunanlılar": Bütünleştirici Bir Yaklaşımın Önü Nasıl Açılabilir?
Selçuk Esenbel
Tarih Öğretimine Global Yaklaşım Örneği Olarak Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü
Orhan Silier
Tarih Bilincini Geliştirme Alanında Bir Toplu Müdahale Projesi Olarak Tarih Vakfı
BALKAN TARİH KİTAPLARININ İYİLEŞTİRİLMESİ Balkanlar Tarihi Barışıyor
Balkan ülkelerinden bir grup tarihçi, geçtiğimiz hafta sonu İstanbul'da bir araya gelerek, bu ülkelerde okutulan tarih ders kitaplarının gözden geçirilip karşılıklı olarak "düşmanca ifadeleri" çıkarmak amacıyla ortak bir çalışma yaptı.
BİA (İstanbul) - Tarih Vakfı'nın "Balkan Tarih Ders Kitaplarının İyileştirilmesi" başlıklı, geniş kapsamlı projesi çerçevesinde yapılan toplantıya Arnavutluk, Bulgaristan, Hırvatistan, Romanya, Yunanistan ve Türkiye'den her biri tarih eğitimi ve ders kitaplarının iyileştirilmesi yönünde ulusal ve bölgesel çalışmalara katılmış tarihçiler ve tarih öğretmenleri katıldılar.
Bilgi bankası kurulacak
Barış için tarih perspektifiyle kuruluşundan bu yana çeşitli projeler düzenleyen ve kitaplar yayımlayan Tarih Vakfı, Balkan ülkelerindeki tarih eğitimi ve tarih ders kitaplarının iyileştirilmesi amacıyla hazırladığı projeyi geçtiğimiz hafta sonu Darphane-i Amire binalarında yaptığı toplantıyla başlattı. Projenin zaman ve iş akışının planlandığı toplantıda proje süresince yapılacak çalışmaların ve ürünlerin bir web sayfasına aktarılması ve bu web sayfasının, bu alanda yapılmış ve yapılmakta olan benzer çalışmaların bilgilerinden oluşan bir bilgi bankasını da içermesi kararlaştırıldı.
Düşmanlık eğitim dışına
Projenin Türkiye ekibini Robert Kolej, Şişli Terakki Lisesi ve Dam de Sion Lisesi tarih öğretmenleri ile, proje danışmanlığını üstlenen Bilgi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Balkan Politikası Uzmanı Prof. Dr. Şule Kut, Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü'nden Doç. Dr. Aydın Babuna ve "Yurttaş Olmak İçin" adlı kitabın yazarı sosyal psikolog Prof. Dr. İpek Gürkaynak ile Tarih Vakfı temsilcileri oluşturuyor. Balkan ülkelerinde okutulan ders kitaplarının 19. ve 20. yüzyıl Balkan tarihine ait bölümlerin incelenmesini ve nasıl daha iyi yazılabileceğine dair alternatif önerileri içeren ulusal raporların hazırlanmasını öngören 8 aylık proje; UNESCO, Heinrich Böll Vakfı ve Hollanda Başkonsolosluğu Matra/KAP Programı tarafından destekleniyor.
(NA)
Dünyanın en sorunlu bölgelerinden biri olan Balkanlar'ın tarihi yeniden yazılıyor.
Bulgaristan, Yunanistan, Türkiye, Hırvatistan ve Romanya'dan tarih öğretmenleri ve akademisyenler, iki senedir ortak bir çalışma yürütüyor. Çalışmanın iki amacı var: Hem Balkanlar'ın hem de kendi ülkelerinin ortaöğretim tarih kitaplarını sivil bir bakış açısıyla yeniden yazmak. Bulgaristan'ın Türkiye sınırına yakın Pamporova kentinde geçtiğimiz hafta sonu Balkan ülkeleri tarih öğretmenleri biraraya geldi. Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)'nün desteğiyle Tarih Vakfı'nın öncülüğünde yürütülen çalışmalara Türkiye'den de tarihçiler katıldı.
İki senedir süren çalışmalar ilk mevyelerini vermeye başlamış bile. Hırvatistanlı tarihçilerin geçen sene yazdıkları ortaöğretim tarih kitabı Hırvatistan okullarında okutuluyor. Bulgar tarihçiler de tarih kitaplarında komşularına yönelik, hakaret ve kışkırtma içerikli ifadeleri çıkarmak geniş kapsamlı bir çalışma yürütüyor, geçen seneden bu yana okul tarih kitaplarından bu tür saldırgan ifadeler değiştiriliyor. Romenler de aynı şekilde komşularına yönelik şoven ifadeleri temizlemeye başladılar. Sıra Türkiye ve Yunanistan'da.
55 YILLIK GAYRET
Bu çalışmanın kaynağı 1946 yılına kadar uzanıyor. UNESCO, 2. Dünya Savaşı'nın ardından yaptığı ilk toplantısında, tarih eğitiminin iyileştirilmesi konusunu Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere, dünyanın pek çok ülkesinin gündemine soktu. Fakat aradan geçen 55 yıl içinde sadece Avrupa Birliği'ne üye olan ülkeler bu konuda mesafe aldı. 1980 başından itibaren Almanya, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere tüm AB ülkeleri okul kitaplarını tek tek gözden geçirdi. Bu kitaplarda öncelikle hamaset temizlendi. Yani gerçek dışı, sadece ajitasyona dayalı, uydurma ifadeler ve bölümler tamamen temizlendi. İkinci aşamada, cinsiyete, ırka, ulusal kökenlere yönelik aşağılayıcı ve saldırgan ifadeler değiştirildi. Bunun için iğneyle kuyu kazar gibi tek tek kelimelerle uğraşıldı. Ortak bir gelecek kurmaya kararlı olan Avrupa Birliği ülkeleri çocuklarını birbirlerine düşman yetiştirmeyi reddettiler. Ama Balkanlar'da önce Bosna-Hersek savaşı, ardından Kosova, şimdi de Makedonya çatışmaları sürerken tarih yazımının ne denli önemli olduğu anlaşıldı.
ŞİMDİ DE BALKANLAR
Tarih Vakfı iki yıl önce ‘‘Balkan tarih ders kitaplarının iyileştirilmesi'' projesini gündeme getirdi. Başta UNESCO olmak üzere birkaç uluslararası fonun da desteğini alan Vakıf, 2 Nisan 2001'de proje kapsamındaki çalışmaları başlattı. Balkan ülkelerinde okutulan ders kitaplarının 19. ve 20. yüzyıl Balkan tarihine ait bölümlerinin incelenmesi ve bu bölümlerin nasıl daha iyi yazılabileceğine dair alternatif önerileri de içeren çalışmalar için harekete geçti. Ulusal raporların hazırlanmasını öngören 8 aylık projenin planlama toplantısı 16-17 Haziran 2001'de Darphane'de yapıldı. Bu toplantıya projeye dahil olan Arnavutluk, Bulgaristan, Hırvatistan, Yunanistan, Romanya ve Türkiye temsilcileri ile proje danışmanları katıldı. Danışmanlar grubuna Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Şule Kut başkanlık ediyor. İşte bu çalışlamalar son olarak geçtiğimiz 8-9 Eylül'de Bulgaristan'ın Pamporova kentinde değerlendirildi. Rodop Dağları'nda, uçsuz bucaksız ormanların ortasına kurulu bu tatil kasabasında iki gün boyunca hummalı bir çalışma yapıldı. Burada buluşan tarihçilerin çoğu birbirini tanıyor.
HIRVATLAR'IN BAŞARISI
Toplantının ilk günü raporlar sunuldu, değerlendirmeler yapıldı. Hırvatistan ekibinin çalışması dikkat çekiciydi: Kresimir Erdelja ve Marguta Madunic'in adlı öğretmenler geçen yıl ilk baskısı yapılan kitaplarıyla ülkelerinde çok büyük bir etki yaratmış. Bir yıl içinde tüm ülke okullarının yüzde 32'sinde okutulmaya başlanan kitabı yazanlardan Kresimir Erdelja bu ilgiyi şöyle açıkladı: ‘‘Kitapta milliyetçilik ve şovenizmden uzak, nesnel bir tarih bilincinin geliştirilmesine yönelik bir söyleme ağırlık verdik. Tarih Vakfı'nın da bu projedeki düsturlarından biri olan ‘Barış İçin Tarih' perspektifini hayata geçirmeye çalıştık. Kitap için yaklaşık üç sene uğraştık. Kitap yayımlanır yayımlanmaz tüm demokrasi güçlerinin desteğini aldı. Bu, yıllarca savaşların acısını çeken ülkemizin barışa susadığının işaretidir.''
ARTIK DEMOKRAZYA GELDİ
Evsahibi Bulgar ekibin başkanlığını yürüten Dr. Kostadin Grozev, son iki yıl içinde yeniden baskıya giren ilk ve ortaöğretim ders kitaplarında önemli oranda temizlik yaptıklarını ifade etti. Disiplinli çalışması ve misafirperverlikleriyle gönül alan Bulgar ekip, çalışmalardan fırsat buldukça konuklarını Bulgaristan'ın önemli tarih alanlarına götürdüler. Bu ziyaretler sırasında Rodop Dağları'nın eteklerindeki Türk köylerini de görme fırsatı bulduk. Yaklaşık bin 200 hanelik Kayınlı Köyü'nde konaklayıp, Türk ve Pomaklarla sohbet ettik, yüzlerinin aydınlandığına, geleceğe umutla baktıklarına tanık olduk. Köylü kadınlardan Hatice Rudoğlu'nun anlattıkları durumu özetliyor: ‘‘Bizi eskiden ayırırlardı. Pomakları ve Türkleri okulların dördüncü sınıfından yukarı okutmazlardı. Çok baskılarlardı. Şimdi artık demokrazya geldi işler değişti. Bulgar da okur, Türk de, Pomak da. Müslüman da bir Hıristiyan da. Fark yapmıyorlar artık. İyilikle bakıyoruz. Sırtımızdan korkmuyoruz.''
Türkiyeli tarih öğretmenleri, ‘‘Balkanlar'da Göç'' konulu bir dersin nasıl işleneceği üzerine alternatif bir ders gerçekleştirdiler. Türk grubun yaptığı sunuş sırasında ortaya çıkardığı fotoğraflar, Bulgar ve Yunanlı öğretmenlerin tarih içindeki göçü tek taraflı olarak algıladığını gösterdi. Göçlerin tek taraflı olmadığı yüzbinlerce Pomak, Bulgar, Manav, Giritli Müslüman ve Türkler'in de
tarih içinde büyük bir trajedi yaşadıklarını daha iyi anlama fırsatı doğdu.
DESTEK BEKLENİYOR
Proje çalışması bütçenin kısıtlı olmasından dolayı sınırlı tutuluyor. Projenin tüm Balkan ülkelerini kapsayacak ve ortak bir tarih kitabına kadar gidecek menzile ulaşması için Tarih Vakfı destek bekliyor. Vakıf bir yandan bu çalışmaları yürütürken diğer yandan aralık toplantısının hazırlıklarını yapıyor. Barış İçin Tarih projesinin sonuç toplantısı aralık ayının başında İstanbul'da yapılacak.
Türkiye ekibinden Nükhet Eren / (Robert Kolej Tarih Öğretmeni)
Tarihten kan da çıkarabilirsiniz gül de
Tarihin içinden çatışma da çıkarabilirsiniz uyum da; barış da çıkarırsınız savaş da; kan da çıkarırsınız gül de. Tarih olmuş bitmişlerin bir toplamı değil, duruma göre her gün yeniden kurulan bir yapı gibidir. Aynı arşive giren iki ayrı tarihçi aynı döneme ilişkin farklı tarih yazabilirler. Savaşlar hep geçmişte kaldı. Onları biz çocuklarımıza ders alsınlar diye birer kronik gibi sunabiliriz. Yani şu tarihte, ülkemizle falanca ülke arasında bir çatışma çıktı. Sebebi şuydu, savaşın sonucunda bunlar oldu. Karşı taraf şu kadar biz de bu kadar askerimizi toprağa verdik gibi bir kronikten söz ediyorum. ‘‘Kahpe Romen, gidip Macar'la birlik olarak bize arkadan alçakça saldırdı'', 'Türkler Aleksandr İpsilanti ayaklanması sonrasında Yaş kentinde kadınları ve çocukları doldurdukları kiliseyi ateşe verdiler'' gibi bir tarih yazımına son vermeliyiz. Tarihteki ayrıntıları öğrenmek isteyen yetişkinler arşivlere girebilir, spesifik araştırmalara göz atabilirler. Ama çocukları zehirlemeyelim.''
YAKINDA SİTELERİ OLACAK
Tarih Vakfı'ndan Bahar Şahin, çalışma grubunca kararlaştırılan web sitesi hakkında bilgi verdi: ‘‘Bu projenin önemli ayaklarından birini oluşturan ve Balkanlar'da olduğu kadar Avrupa ve dünya çapında tarih eğitimi ve ders kitapları alanında yapılan çalışmaları, bu çalışmaların sonuçlarını ve ilgililer için bir tartışma zemini olması amaçlanan forum köşesini içerecek olan web sitesi konu başlıklarımazdan biri. Taslak çalışmasını Tarih Vakfı'nın yaptığı web sitesi, aralık ayında düzenlenecek sonuç konferansı ve ulusal raporların nihai proje raporuna dönüşmesinin ardından kamuoyuna açıklanacak.''
(Ders kitaplarında ırkçılık temizliği, Ersin KALKAN, Hürriyet 15.09.2001)
Çocuklar aziz vatan malıdır
Kimsesiz çocukların bakım ve büyütülmesi sadece gönüllü kuruluşlar ve gönüllü annelerle çözümlenecek bir sorun değildir. Eğitimcilerin yetiştirilmesi gerekir
Bir haftadır Malatya'daki çocuk yuvası gündemde; bakanlar, valiler şiddetle tenkit ediliyor. Hiç şikayetçi değiliz. Ehliyetsiz bakıcılar beş-altı çocuk bir arada oldu mu kendi çocuklarını da terbiye etmek değil, bu şekilde sindirir. Nihayet bakıcı zulmü edebiyatını tamamlayarak çocuklarla ilgilenmeye başladık. Tabii ilginin yakın bir bilgiyle tamamlandığı söylenemez. Hele bazı sürekli tedbirlerin nasıl ve ne derecede uygulanacağını zamanla göreceğiz.
Rahmetli Nimet Arzık'la bir cümle üzerinde mutabıktık: "Biz milletçe çocuk çok severiz ama yalnız kendi çocuğumuzu..." Başkasının çocuklarıyla bir ilgimiz olamaz ve çoğunlukla bunu kabaca belli ederiz. Kimsesiz çocuk yuvalarının feci hali sadece Türkiye'ye değil, bütün Balkan ülkelerine özgüdür. Bulgaristan'da üç yaşında bir çocuğu evlat edinen meslektaşımız profesör hanımı çok kutlamıştık. Bir otomobil kazasında dünyayı terk eden mühendis ebeveynin yuvaya düşen çocuğuymuş. Yuvadaki şartların feci olduğu belliydi. Arnavutluk'ta bu durumdaki birçok çocuğun yuvadan sokağa kaçtığını görmüştük. Ben arkadaşlarımla ortaokul sıralarındayken okulun yanındaki çocuk yuvasının içine sızar ve yürek sızlatıcı manzaraları görürdük. Kimsesiz çocuklara şefkatli diyemeyiz ama adaletli bir davranışı ancak Avrupalı rahibelerin gösterdiği oldukça doğru bir gözlemdir; ama orada bile rahibe Teresa örneğinin fazla yaygınlaştırılamayacağını bilmemiz gerekir.
Pedagog yetiştirmekte başarısızız
Ebubekir Hazım Tepeyran merhumun "Küçük Paşa" adlı bizdeki ilk köy romanı sayılabilecek eserinde bir paşanın evlatlığı olarak konakta el bebek gül bebek büyürken paşanın vefatı üzerine getirildiği köye sürülen ve mahvolan yavrucağın dramı anlatılır. Paşanın yakınları onu konaktan köye kovalarlar. Üstünde bırakılan küçük paşa üniforması ile doğduğu köyde yarı aç ve ruhen yıkılmış bir halde gezinir. Ebubekir Hazım, Anadolu köyünün feci halini küçük paşanın geldiği dünyaya tezat olarak sergiler. Şu günlerde birdenbire herkesin üstüne titremeye başladıkları Malatyalı bebeler de inşallah aynı akıbete uğramazlar. Hediyelerimizi alarak bayram ziyaretlerimizi yapalım. Çocukları evlere de davet edelim. Ama bir ay sonra ortada kalan müziç birtakım insanlardan başkası yuvalara uğramayacaksa bu heyecan neye yarar? Türkiye'de kimsesiz çocuklar yurdu, çocuklara gerçek anlamda bir eğitim vermez. Cami avlusunda bulunup buralarda büyütülenler 18 yaşına gelince kapının önüne konur. Üzeyir Garih'in öldürülmesi olayında açığa çıktı ki bu yavruların bazıları mezarlığa fahişe ve hırsız olarak dönüyor. Toplum olarak onlara verebildiğimiz bu.
Geçen Osmanlı asırlarında cami avlusunda bulunan veya sokağa atılan bebeleri küçük bir aylıkla dul veya yalnız bir kadının eline verirlerdi. Çocuk yurdu talihsiz bir yavrunun yaralarını sarmaya yetmez. Derhal gönüllü aileler bulmalıdır. Bunlar aslında var; fakat formalitelerin uzunluğu ve manasızlığından bu gibi sahipsiz çocukları evlat edinemiyorlar. Gözlemci ailelerin veya hayırseverlerin çocuk yuvası ziyaret etmeleri fazla derde deva olmaz. Kaldı ki böyle bir zümrenin içinde gerçekten iyi niyetliler çoğunlukta olsalar bile, az miktarda kavga çıkarmayı ve reklamı seven tipler de vardır, ve bunlar yavruların da tadını kaçırır, idareceleri de haksız yere hırpalar. Hiç kuşkusuz pedagog yetiştirme konusunda hiç iyi imtihan veremedik. Kimsesiz çocuklar sadece dayak değil başka tehditlerin de altında. Ama bunları bilir bilmez tekrarlamak da çocuk bakıcılığını ve eğitimciliği de istenmeyen meslek haline getiriyor. Duygusallık saygı gösterilecek itici bir faktördür; insanların iyilik ve adalete olan susuzluğunu ifade eder. Ama mantık ve kanunla meczedilemeyeni zararlı olur ve başka saçmalıklar doğurur.
Çocuklara karşı ilgisiziz
Türkiye toplumunun kendine has meziyetleri ve her toplum gibi kendine has kusurları vardır. Kusurların başında kendimizin olmayan çocuklara karşı gösterdiğimiz ilgisizlik gelir. Sokakta 100 binin üstünde Türk çocuğu var; sayıları artıyor; güya bir damın altına alınanlara da hayatta dik durmalarını sağlayacak zanaat eğitimi verilemiyor. Çok yetenekli olanları toplumda mutena yerlere gelebiliyor ama onların da gönül yaralarının kabuk bağlamadığı son günlerdeki demeçlerden anlaşılıyor.
Kimsesiz çocukların bakım ve büyütülmesi sadece gönüllü kuruluşlar ve gönüllü annelerle çözümlenecek bir sorun değildir. Eğitimcilerin yetiştirilmesi gerekir; bu çocukların bir an önce sağlıklı aile çevreleriyle bütünleştirilmesi için ciddi envanter çalışmaları yapılmalıdır. Evlat edinecek ailelerin konumları tahkik edilir. Yuvadaki çocuk; kendisi rehabilitasyona muhtaç ailelerin yanında rehabilite edilemez. Dünyada ilk resmi çocuk bayramını biz ihdas ettik ama çocuk bakımı konusunda en ilkel düzeyde çok geri kalmış bir ülkeyiz. Toplumun bütün kesimlerinin bu kampanyalara destek olması umulur.
|