BALKANLAR 'DA TÜRK KÜLTÜRÜ - Berlin Kongresi'nden 125 yıl geçti

Bulgaristan'daki Türk azınlığı

Dr. Bilâl N. ŞİMŞİR-Büyükelçi, tarihçi-yazar

Bulgaristan'daki Türkler, devletler hukuku ve an­laşmalar bakımından azınlık statüsündedirler. Konu­ şurken ve yazarken Bulgaristan Türk Azınlığı, demek lâzımdır. Azınlık, çoğunluktan ayrı özellikleri ve özel hak­ ları olan topluluktur. Bulgaristan'da Bulgarlar çoğun­ luk, Türkler ise azınlıktır. Türk azınlığının Bulgar ço­ ğunluğundan ayrı özellikleri vardır. Türklerin soyu ayrıdır, dili ayrıdır, dini ayrıdır, geleneği, göreneği ay­ rıdır. Anlaşmalar, azınlığın bu ayrılıklarını tanır, bun­lara saygı gösterilmesini ister, azınlığın hak ve özgür­ lüklerini güvence altına alır. Bulgaristan Türk azınlığının haklarını ve özgür­ lüklerini anlaşmaların güvencesi altındadır. Bulgaris­ tan, kurulduğu günden beri bir Türk azınlığının hak ve özgürlüklerine saygı göstermeyi taahhüt etmiş, bu uğurda bir dizi anlaşmaya imza atmıştır. Bulgaristan Türklerinin azınlık haklarını güvence altına alan bir düzine kadar anlaşma vardır. Şöyle ki: Berlin Antlaşması (1878), İstanbul Protokolü ve Sözleşmesi (1909), Türkiye-Bulgaristan Barış Ant­ laşması (1913), Müftülüklerle ilgili sözleşme (1913), Neuilly (Nöyyi) Barış Antlaşması (1919), Türkiye- Bulgaristan Dostluk Antlaşması (1925), Türkiye-Bul­ garistan İkamet (Oturma) Sözleşmesi (192), Bulgar Barış Antlaşması (!947), İnsan Haklarıyla İlgili Bel­geler (1945-1973), Türkiye Bulgaristan Göç Anlaş­ ması (1968)... İnsan haklarıyla ilgili çeşitli Avrupa Anlaşmaları. Bütün bu ahdi belgelerde, anlaşma ve antlaşma­ larda Bulgaristan Türk azınlığının haklarını ve özgür­ lüklerini koruyan hükümler yer almaktadır. Birkaçı­na kısaca değinelim.

Berlin Barış Antlaşması (13 Temmuz 1878)

Bulgaristan, 13 Temmuz 1878 günü, Almanya'nın başkenti Berlin'de imzalanan çok taraflı barış antlaş­masıyla "Padişaha bağlı ve vergi veren bir prenslik" (Knajestvo) olarak kuruldu. Bu antlaşmanın 3. mad­ desi, Bulgaristan Prensinin "ahali tarafından serbest­ çe seçileceğini ve... Osmanlı Hükümeti (Babıâli) ta­ rafından tasdik olunacağını" belirtiyordu. Aynı mad­ denin 2. paragrafı, gerek prensin seçiminde, gerekse Bulgar anayasasının hazırlanmasına Bulgaristan'daki Türklerin "hak ve çıkarlarının gözetileceğini" vur­ guluyordu. Anlaşmada Türk-Müslüman azınlığı için "Türk" kelimesi kullanılmıştı. Berlin antlaşmasının 5. maddesi, Bulgaristan'da­ki azınlıkların hak ve özgürlüklerine ilişkin ilkeleri koymuştu. Bulgaristan'daki azınlıklar denince, önce­ likle Türk-Müslüman azınlığı anlaşılır. Çünkü Bul­ garlardan sonra en kalabalık nüfus Türk-Müslüman nüfusu idi. Anlaşmanın 5. maddesi, Türk-Müslüman azınlık göz önünde tutularak kaleme alınmıştı. Bu maddeye göre, Bulgaristan'daki Türk-Müslüman azın­ lık, tıpkı Bulgar çoğunluk gibi bütün medeni ve siya­ si haklardan yararlanacaktı. Bulgar hükümeti, ülkede yaşayan azınlıklara bütün azınlık haklarını ve özgür­lüklerini sağlamakla yükümlüydü. Bulgar yasalarıy­la, azınlık haklan kısıtlanamayacak, ortadan kaldırıl- mayacaktı.

Berlin antlaşmasının 12. maddesi, Bulgaristan Türklerinin taşınmaz mallarıyla ilgilidir. Buna göre, mal sahibi Türkler, Bulgaristan'dan ayrılmış ve göç etmiş bile olsalar, geride bırakacakları mülklerini ko­ ruyabilirler ve bunları üçüncü kişiler aracılığıyla iş­ letebilirler. Sahipleri Bulgaristan'dan ayrılınca bu mülklere Bulgar makamlarınca el konulamayacaktı. Demek ki, Bulgaristan daha devlet olarak doğar­ ken, 1878 Berlin antlaşmasıyla, ülkesinde yaşayan Türk-Müslüman halkın azınlık haklarını ve özgürlük­ lerini tanımış, bu hak ve özgürlüklere saygı göster­ meyi, hem Türkiye'ye, hem de Avrupa'ya taahhüt et­ mişti. Berlin antlaşması iki taraflı değil, çok taraflı bir antlaşma idi. Avrupa büyük devletleri de bunu imza­ lamıştı. Dolayısıyla Bulgaristan antlaşmayı imzala­ yan bütün devletlere karşı yükümlülük altına girmiş­ tir... Bu konuda benim Bulgaristan Türkleri, adlı kita­ bımda daha fazla bilgi vardır. Bunları antalayarak şim­ di daha yakın tarihlere geliyorum.

Neully (Nöyyi) Barış Antlaşması (27 Kasım 1919)

Bulgaristan, Birinci Dünya Savaşı'ndan (1914- 1918) yenik çıktı. 27 Kasım 1919 günü Paris yakının­ daki Neully (Nöyyi okunur) kentinde, galip devletler Bulgaristan ile barış antlaşması imzaladılar. Bu ant laşmamn dokuz maddeden oluşan dördüncü bölümü, Bulgaristan'da yaşayan azınlıkların korunmasıyla il­gilidir. Bulgaristan, bu bölümdeki maddeleri anaya­sa değerinde saymayı kabul etmiştir. Yani azınlıkla­ rın korunmasıyla ilgili hükümler anayasa gücünde, Bulgar yasalarının ve kararlarının üstünde sayılmış­ tır. Neully antlaşmasının azınlıklarla ilgili başlıca mad­ deleri şöyledir: Madde 50-Bulgaristan, doğum, milliyet, dil, ırk ve din ayrımı gözetmeksizin Bulgaristan'ın bütün ahali­ sinin hayat ve özgürlüklerin tam ve eksiksiz olarak korumayı yükümlenir. Bulgaristan'ın bütün ahalisi, kamu güvenliğine ve iyi ahlaka ters düşmeyen iman, dinç ve inançlarını apaçık veya özel olarak yerine getirme hakkına sahip­ tir... Madde 53-Bütün Bulgaristan vatandaşları yasa önünde eşittir ve ırk, dil veya din ayrımına bakılmak­ sızın aynı medeni ve siyasi haklardan yararlanırlar.

Medeni ve siyasi haklardan yararlanma, özellikle kamu görevlerine alınma veya çeşitli mesleklerde ve işlerde çalışma bakımından din, inanç ve mezhep ay­ rılığı hiçbir Bulgar vatandaşına zarar veremez. Bulgar vatandaşlarının gerek özel ve ticari işlerin­ de, gerek din, basın veya her türlü yayın konusunda ve gerekse açık toplantılarda herhangi bir dili serbest­ çe kullanmalarına hiçbir kısıtlama konamaz. Bulgar Hükümeti resmi bir dil kabul etmiş olsa da, Bulgar vatandaşlarının Bulgarca'dan başka bir dili mahkemeler önünde gerek sözlü, gerek yazılı olarak kullanmalarına gereken kolaylıklar gösterilir. Madde 54-Irk, din veya dil azınlıklarından olan Bulgar vatandaşları, diğer Bulgar vatandaşlarının fi­ ilen ve hukuken yararlandıkları aynı maddelerden ve güvencelerden yararlanırlar. (Azınlıklardan olan Bulgar vatandaşları) özellik­le, masrafları kendileri tarafından karşılanacak hayır kurumları, dini ve sosyal kurumlar, okullar ve diğer eğitim kurumları açmak, bunları yönetmek ve denet­ lemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullan­ mak ve serbestçe ibadet etmek bakımından eşit hak­ lara sahip olacaklardır.

Madde 55-Eğitim, öğretim konusunda Bulgar Hü­ kümeti Bulgarca'dan başka bir dil konuşan Bulgar va­ tandaşlarının önemli oranda yaşadıkları şehir ve böl­ gelerde bu Bulgar vatandaşlarının çocuklarına ilko­ kullarda kendi dillerinde eğitim öğretim verilmesi için gereken kolaylıkları sağlar. Irk, din veya dil azınlıklarından olan Bulgar vat andaşlarının önemli oranda bulundukları şehir ve böl­ gelerde eğitim, din ve hayır amacıyla Devlet ve bele­ diye bütçeleriyle diğer bütçelere konmuş olan kamu fonlarından (ödeneklerden) bu azınlıklara da adil bir pay ayrılır... Madde 57-Bulgaristan işbu bölümdeki maddele­ rin, ırk, din veya dil azınlıklarından olan kişileri etki­lediği ölçüde, uluslararası nitelikte yükümlülükler ol­ duklarını ve bu hükümlerin Milletler Cemiyeti'nin güvencesi altına alınmasını kabul eder..." Görülüyor ki, azınlıkların korunmasıyla ilgili hü­ kümler, Bulgaristan için uluslararası bir yükümlülük­ tür. Bunlar aynı zamanda Milletler Cemiyeti'nin gü­vencesi altındadır, yani bunları Bulgaristan tek yanlı olarak bozamaz, çiğneyemez, ortadan kaldıramaz. Bulgaristan'da korunması gereken azınlıkların ba­ şında Türk azınlığı gelir, çünkü Türk azınlığı nüfus bakımından en büyük, en önemli azınlıktır.

Türkiye-Bulgaristan Dostluk Antlaşması ve Ekli Protokol (18 Ekim 1925)

(Dogovor za Priyatelstvo mejdu Bıgariya i Turtsi- ya i prilojen kim nego protokol) (18 oktomvri 1925 g-) Türkiye'nin imzaladığı Lozan Barış Antlaşması'nda da (24 Temmuz 1923) azınlıkların korunma­ sıyla ilgili hükümler vardır; tıpkı Neully antlaşmasın­da olduğu gibi. Lozan antlaşmasından sonra Türkiye, çeşitli ülkelerle barış ve dostluk antlaşmaları imzala­ dı. Bu arada 18 Ekim 1925 tarihinde, Ankara'da, Tür­ kiye ile Bulgaristan arasında bir Dostluk Antlaşması ve ona bağlı bir Protokol imzalandı. Bunun tam res­mi adı şudur: Türkiye ile Bulgaristan arasında imza olunan muhadenez mukavelenamesi ve umumi pro­ tokol (Dogovor za Priyatelstvo mejdu Bıgariya i Turt- siya i prilojen kim nego protokol). İki yıl kadar süren çetin müzakereler sonunda im­ zalanmış olan Türkiye-Bulgaristan Dostluk Antlaş­ ması bugün de geçerlidir ve yürürlüktedir. Türkiye - Bulgaristan ilişkilerinin en kötü günlerinde bile bu dostluk antlaşması fesh edilmemiş, yürürlükten kal­ dırılmamıştır. Türk-Bulgar Dostluk Antlaşmasına ek­li Protokol, Bulgaristan Türk azınlığı bakımından çok önemlidir. Buna kısaca parmak basalım.

Türkiye ile Bulgaristan Arasında münakit Mu- hadenet (Dostluk) Muahedenamesine merbut Pro tokol (Protokol prilojen kam Dogovara za priyatelst­ vo mejdu bılgariya i Turtsiya) Bu protokol, dostluk antlaşmasının ayrılmaz par çasıdır. Dostluk antlaşması bugün de yürürlükte ol­duğuna göre buna bağlı Protokol da yürürlüktedir. Protokolün (A) Paragrafı şöyle kaleme alınmıştır: "İki hükümet, azınlıkların korunmasına ilişkin ola­ rak, Neuilly Antlaşmasında yazılı hükümlerin tümün­ den Bulgaristan'da oturan Müslüman azınlıklarını ve Lozan Antlaşmasında yazılı hükümlerin tümünden Türkiye'de oturan Bulgar azınlıklarını yararlandırmayı, karşılıklı olarak yükümlenirler. Neuilly ve Lozan antlaşmalarından herhangi biri­ ni imzalayan devletlerin azınlıklar konusunda sahip oldukları tüm hakları Bulgaristan Türkiye'ye, Türki­ ye de Bulgaristan'a karşılıklı olarak tanır..."

Demek oluyor ki, Neuilly Antlaşmasının azınlık­ ların korunmasıyla ilgili bütün hükümleri, 1925 tarih­ li Türk-Bulgar Dostluk Antlaşması'nm ayrılmaz par­çası, mütemmim cüz'üdür ve geçerlidir. Neuilly Ant­ laşmasında yazılı olan azınlıklarla ilgili tüm hüküm­ lerden Bulgaristan'da yaşayan Müslüman (yani Türk) azınlığı yararlandırmayı Bulgar Hükümeti Türk Hü­kümetine karşı taahhüt etmiştir. 1925 Türk-Bulgar Dostluk Antlaşması süresiz ola­ rak yapılmıştır. O günden beri bozulmamış, ortadan kaldırılmamıştır. Yani bugün de geçerlidir. Dolayısıy­la, Dostluk Antlaşmasının bir parçası durumunda olan azınlıklara ilişkin Neuilly hükümleri de geçerlidir.

Protokolün B paragrafı

Bu paragrafta bugün bazı göçmenleri de doğrudan ilgilendiren bir hüküm yer almaktadır. Bu hüküm, o zamanki ifadeleriyle, sadeleştirilmeden aşağıya akta­rılmıştır. Aynen şöyledir: "...Türkiye arazisinde tevellüt edip de Bulgaris­ tan'a hicret ile Kraliyet'te meri kavanini dahiliye mu­ cibince Bulgar tabiiyetini iktisap eylemiş bulunan bil­ cümle Bulgarları, Türk Hükümeti Bulgar tebaası ola­ rak tanır. Bulgaristan guduru dahilinde tevellüt edip de Tür­ kiye'ye hicret ile Cumhuriyet'te mer'i kavanni dahi­ liye mucibince Türk tabiiyetini iktisap eylemiş bulu­ nan bilcümle Müslümanları Bulgar Hükümeti, Türk tebaası olarak tanır..." Bu hükmün Bulgarcası da şöyledir: "Turskoto Pravitelstvo priznava kaçestvo na Bıl-garski poddanitsi na vsiçki bılgari, rodeni vırhu teri- toriyata na Turtsiya... koito ca se izseleni v Bılgarı- ya... i sa pridobili bılgarskoto podanstvo vız osnova na vıtreşnoto zakonodatelstvo v sila v Tsarstvboto.

Bılgarskoto Pravitelstvo priznava kaçestvoto na turski podanitsi na vsiçki müsülmani, rodeni v granit- site na Bılgariya koito sa se izseleli v Turstiya... i sa redobili turskoto podanstvo vız osnova na vıtreşno­ to zakonodatelsvo v sila v Republikata." Bu hükmün anlamı açıktır. Türkçesinin dili biraz eski olmakla beraber anlamı gayet açıktır. Deniyor ki, Bulgaristan'da doğmuş ve Türkiye'ye göç edip Türk vatandaşlığını almış olan bütün Müslümanları Bulgr Hükümeti Türk vatandaşları olarak tanır. Aynı şekil­ de Türkiye'den göç etmiş ve Bulgar vatandaşlığını al­ mış olan bütün Bulgarları da Türk Hükümeti Bulgar vatandaşları olarak tanır. Bu hüküm 1925 yılından be­ ri değiştirilmemiştir ve bugün de geçerlidir.

Bu hükme göre, Bulgar Hükümeti, Türk yasaları­ na göre Türk vatandaşlığını kazanmış olan eski Bul­ gar vatandaşlarını artık Bulgar vatandaşı sayamaz. Es­ki Bulgar vatandaşları Türk vatandaşı olmuşlarsa, Bul­ gar hükümeti artık onlar benim de vatandaşımdır di­ yemez, böyle bir iddiada bulunamaz. Bulunmaya kal­ kışırsa, altına imza atmış olduğu bu protokolü çiğne­ miş olur. Yani Türkiye ile Bulgaristan arasında çifte vatandaşlık söz konusu olamaz. Bulgar Hükümeti, Türk vatandaşlığına geçmiş, Türk nüfus cüzdanı, ay- yıldızlı Türk pasaportu almış olan göçmenlerimizi Bulgar vatandaşı sayamayacağı gibi, bu durumdaki vatandaşlarımız da çifte vatandaşlık iddiasında bulu­ namazlar. Bulunurlarsa anlaşmayı ve yasaları çiğne­ miş olurlar. Türk hükümeti, bu gibi kimseleri vatan­ daşlığa aldığı gibi aynı şekilde vatandaşlıktan çıkara­ bilir. Hukuki durum budur. Bu durumda olanlar var­ sa, durumlarını yeniden gözden geçirsinler.

Türkiye ile Bulgaristan Arasında İkamet Mu kavelenamesi (18 Ekim 1925)

(Konventsiya za ustanovyavane mejdu Bıgariya i Turtsiya, 18.X.1925g.)

Türkiye-Bulgaristan Dostluk Antlaşmasının yapıl­ dığı 18 Ekim 1925 günü, yine Ankara'da bir de Türk- Bulgar İkamet Mukavelenamesi (yani Oturma Söz­ leşmesi) imzalandı. Bu sözleşmenin 1. Maddesine gö­ re, Türk vatandaşları Bulgaristan'da veya Bulgar va­ tandaşları Türkiye'de oturup yerleşebileceklerdir. Ta­ raflardan birinin vatandaşları diğerinin ülkesine ser­ bestçe gidip gelebilecekler ve o ülkede dolaşabileceklerdir. Türkiye-Bulgaristan İkamet Mukavelenamesinin 2. Maddesi doğrudan Bulgaristan Türk azınlığını il­ gilendirmektedir. Bu madde, sadeleştirilmiş olarak şöyledir: Madde 2-Akit taraflar, Bulgaristan Türklerinin ve Türkiye Bulgarlarının isteğe bağlı göçlerine hiçbir en­ gel çıkarılmamasını kabul ederler. Göçmenler, taşınabilen mallarını ve hayvanlarını yanlarında götürmek hakkına sahip olacaklar, taşın­ maz mallarını ise göç ettikten sonra iki yıl içinde tas­ fiye etmek zorundadırlar.

Mallarının tasfiyesinden elde edecekleri meblağı nasıl yurtdışına çıkaracakları konusunda iki hükümet arasında bir anlaşma yapılacaktır. Bu madde Bulgaristan Türk azınlığı için çok önem­ lidir. Hele kriz zamanlarında bu madde soydaşlarımız için yaşamsal önem kazanmıştır. Çünkü, bu madde­ ye göre Bulgar makamları, Bulgaristan Türklerinin Türkiye'ye göç etmelerine engel olmayacaklardır, oy­ sa Bulgar Hükümeti, Türklerin göçlerine zaman za­ man engel olmuşlar, hatta bazı yıllarda göçü büsbü­ tün yasaklamışlardır. Öyle dönemlerde Bulgarlar'a bu madde hatırlatılmıştır. Yine bu maddeye göre, göçmenler taşınabilen mal­larıyla hayvanlarını yanlarında getirebileceklerdir. Ta­ şınmaz mallarını serbestçe elden çıkarılmasına da Bul­ gar makamları engel çıkarmayacaklardır. Bu konuda göçmenlere daha da kolaylık sağlanmıştır. Göçmen­ ler, Türkiye'ye göç ettikten sonra iki yıl içinde taşın­maz mallarını, yani evlerini, tarlalarını v.s. satabile­ ceklerdir.

Bu anlaşma Atatürk döneminde yapılmış ve o dö­nemde oldukça düzgün biçimde uygulanmıştır. Yerel Bulgar makamları, o dönemde Türk göçmenlere yi­ne çeşitli güçler çıkarmışlarsa da, anlaşma uyarınca Bulgaristan'dan Türkiye'ye düzgün bir göç akını baş­ lamıştır. 1930'lu yıllarda her yıl Bulgaristan'dan Tür­ kiye'ye 15-20 bin kadar göçmen gelmiştir. Yıllık or­ talama 17 bin kadar olmuştur ki bu miktar, Bulgar ekonomisinde bir sarsıntı yaratmadığı gibi Türkiye'ye de fazla yük olmamıştır. Atatürk'ten sonra ve özellikle Soğuk Savaş döne­ minde ise, 1925 İkamet Sözleşmesinin göçle ilgili 2. maddesi pek uygulanamamış ve Bulgaristan'dan ül­kemize göçler çok inişli çıkışlı olmuştur... Şimdi Bulgaristan Türk azınlığının ana dilde eğitim ve öğretim davası üzerine eğilelim.

BULGARİSTAN'DA KAPATILMIŞ OLAN TÜRK AZINLIK OKULLARI SORUNU

Bugün Türkiye ile komşu Bulgaristan arasındaki ilişkiler iyidir. Ancak arada ciddi bir sorun vardır, çö­ züm bekleyen çok önemli bir sorun vardır. Bulgaris­ tan'da komünist Todor Jivkov yönetimi tarafından ka­ patılmış ve hâlâ açılmamış olan Türk azınlık okulla­ rı sorunu, Bulgaristan'da 150.000 kadar Türk çocuğ u halen Türkçe eğitim hakkından mahrum tutulmak­ tadır. Devletler hukukuna göre, Bulgaristan Türkleri azınlık statüsündedirler. Ahdi azınlıktırlar. Bulgar ida­ resi altında yaşayan soydaşlarımızın azınlık haklan, ta 1878 Berlin antlaşmasından beri imzalanmış bir dü­ zine kadar anlaşma ile güvence altına alınmış bulun­ maktadır. Jivkov yönetimi, bu antlaşmaları çiğnemiş, Türk azınlığının okullarını kapatmış, Türk azınlık ço­ cuklarını Türkçe eğitim-öğretim hakkından mahrum bırakmıştır. Bulgar komünist rejiminin çökmesinden ve Todor Jivkov'un devrilmesinden sonra da bu va­ him hata düzeltilmemiştir. On iki yıldan beri iktidara gelen Bulgar hükümetlerinin eski komünist hüküme­ tin hukuk dışı hatasını hâlâ devam ettirmesini anlaya­ mıyor ve Türk-Bulgar dostluğu ile bağdaştıramıyo-ruz. Bu sorun, Bulgaristan'daki soydaşlarımızın ge­ leceği bakımından son derece önemlidir.

Tarihçe: Osmanlı Dönemi

Bulgaristan'daki Türk okullarının köklü bir geç­mişi vardır. Bu okulların tarihi, İmparatorluk döne­mine uzanır. XIX. yüzyıla gelinceye kadar Balkan-lar'da eğitim, din esasına ve eski skolastik usule da­ yanıyordu. Türklerin camilere dayalı medreseleri ile mahalle mektepleri vardı. Bulgarların da "Bulgar ma­ halle mektebi" demek olan Kiliyni uçilişta adındaki okulları vardı. Çağdaş anlamda okullar, Balkanlar'da XIX. yüz­ yıl ortalarında açılmaya başlandı. 1835'te ilk modern Bulgar okulu, Balkan dağlarının orta yerindeki Gab- rova kasabasında açıldı ve hemen aynı tarihlerde, 1838'de bizim rüştiye okulları açılmaya başlandı. Rüş­tiyeler o zamana göre, Avrupai anlamda, modern Türk okullarıydı. Bu okulları vakıflar ve halk destekliyor­ du. Hükümet de "ıslahat" politikası çerçevesinde yeni okulları özendiriyordu.

1864 yılında "Tuna vilayeti" kuruldu. Bugünkü kuzey Bulgaristan'ı kapsayan bu vilayet, reformlar bakımından bütün Osmanlı İmparatorluğu'nun bir "pi­ lot bölgesi" durumundaydı. Bu vilayetin başına ata­nan ünlü Mithat Paşa, bu vilayette oldukça köklü re­ formlar yaptı ve bu reformların Balkanlar'da Türk eğitiminin gelişmesinde tarihi bir yeri oldu. O dönem­ de Tuna vilayetinde yeni yeni okullar açıldı. Vilayet­ te sıbyan mektepleri ve rüştiyeler ağı genişletildi. Eği­ tim bakımından Tuna vilayeti, İstanbul ve çevresin­ den sonra, İmparatorluğun en ileri bölgesi oldu. Vila­ yet salnamelerine göre, 1875 yılında Tuna vilayetin­de Türklerin 2700 sıbyan mektebi, 150 medresesi ve 40 rüştiyesi vardı. Şu şehir ve kasabalarda rüştiye okul lan vardı: Rusçuk, Şumnu, Razgrad, Eskicuma, Ziş- tovi, Plevne, Vidin, Lom, Belgradçık, Berkofça, İv-raca, Rahova, Sofya, Dupniça, Köstendil, Samakov, İzladi, Tırnova, Lofça, Osmanpazarı, Selvi, Tulça, Köstence, Hırsova, Mecidiye, Varna, Balçık, Hacıoğ- lu, Pazarcık... Tuna vilayetinde toplam 40 rüştiye oku­ lu bulunuyordu. Türk okulları yıldan yıla serpiliyor­ du.

Bulgar Prensliği dönemi (1878-1908)

Tuna ve Edirne vilayetlerinde Bulgar idaresinin kurulması yıllarında (1877-1886) oralardaki Türk eği­ timi ağır bir darbe yedi. Türkler, kitle halinde göç et­ miş, Türk mallan Bulgarlar tarafından yağma ve gasp edilmiş ve birçok Türk mektep ve medrese binası da yakılıp yıkılmış idi. Fakat Bulgaristan Türk eğitimi, 1886-1894 yıllarında kendisini toparladı. Bulgar is­tatistiklerine göre, 1894-95 ders yılında Bulgaristan Müslümanlarının 1284'ü ilkokul, 16'sı ortaokul (rüş­tiye) olmak üzere toplam 1300 okulu vardı. Bu okul­ larda 1516 öğretmen ders veriyor. 72.582 öğrenci oku­ yordu. Bu sadece bugünkü Kuzey Bulgaristan'daki durumdu. 1878'den 1908 yılına kadar Bulgaristan, tam ba­ ğımsız bir devlet değildi. Osmanlı devletine vergi ve­ ren yarı bağımsız bir prenslikti. Dolayısıyla o 30 yıl­ lık dönemde Osmanlı Devleti Bulgaristan'daki Türk rüştiyelerine yardım ediyor, rüştiye öğretmenlerinin maaşlarını ödüyor ve bu okullara İstanbul'dan araç- gereç gönderiyordu. 1908 yılında Bulgaristan tam ba­ ğımsızlığını ilan ettikten sonra Türkiye'nin Bulgar okullanna desteği kesildi ve Türk azınlık okullan tam olarak Bulgar eğitim sistemi içine girdiler ve Bulgar eğitim yasalarına bağlandılar.

1884 yılında Bulgar "Resmi ve Özel Okullar Ya­ sası" çıkanldı. Bu yasa biçimsel olarak Bulgaristan'da­ ki Türk okullannı da kapsadı, çünkü bu okulların hep­ si "özel okul" statüsündeydi. 1891 yılında Bulgar "Mil­ li Eğitim Yasası" çıkarıldı. Bu yasa ile Türk azınlık okulları üzerine Bulgar yönetimin kontrolü getirildi. 8 Ocak 1908 tarihinde Bulgaristan "İlk ve Orta Öğ­ retim Yasası" çıkarıldı. Bu yasada "Müslüman okul­ları" denen Türk azınlık okullan konusunda özetle şu hükümler getirildi: Türk azınlık okulları, Türk toplu­mu tarafından yaşatılır. Okulları yaşatmak için vakıf gelirleri yetmezse, Türk topluluğundan para toplana­ bilir. Müslüman özel okullarına devlet, vilayet ve be­ lediye bütçelerinden de yardım yapılabilir. (Md. 156). Özel okullarda Bulgarcadan başka bir dille eğitim öğ­retim yapılabilir. Ancak bu okullarda Bulgar dili, Bul gar tarihi ve Bulgaristan coğrafyası dersleri zorunlu­ dur. Bu okullarda öğretmenlik yapabilmek için Bul­gar vatandaşı olmak şarttır. Müslüman özel okullan, kendi cemaatlerince seçilen encümenlerce yönetilir ve Bulgar Milli Eğitim Bakanlığı'nca teftiş edilir. Müs­ lüman okullarda okutulan bütün ders kitapları, Bul­ gar Milli Eğitim Bakanlığı'nın onayından geçer. Ya­ sa hükümlerine uymayan okullar kapatılır...

Bulgar Krallığı dönemi (1908-1944)

Bu sistem yıllarca sürdü. Bulgar Çiftçi Hükümeti zamanında, 21 Temmuz 1921'de yeni bir Milli Eği­ tim Yasası çıkanldı. Bu yasayla Türk azınlık okulla­ rı için şu yenilikler getirildi. "Bulgaristan Türk azınlık okullan için ayrı bir baş­ müfettiş atanacaktır. Yirmiden fazla okulu bulunan Türk okul encümenlerine bir rüştiye ve bir ilkokul öğ­ retmeni seçilecektir. Seçimi Türklerin kendileri yapa­ caktır. Türk okullarında Bulgarca öğretim yapılması zorunluğu kaldırılacaktır (Md. 357). Bulgar okulları gibi Türk azınlık okulları için de "okul fonları" oluş­turulacak ve bu okullara emlak sahibi olma hakkı ta­nınacaktır (Md.361). Programları, yönetmelikleri ve öğretmenleri resmi Bulgar okullannkine uyan Türk okullarına da resmi okullar gibi yardım yapılacaktır. (Md.366). Yeni okul binaları yapımında Türklere de kredi verilecek ve inşaat malzemesi alım kolaylığı ta­ nınacaktır. (Okul inşaatı hakkında yasa, Md. 1)."

Bulgar Hükümeti, kırk yıldan beri Bulgaristan Türk azınlık okullarına karşı sorumluluğu olduğunu hatır­ lamıştı. Bulgar Milli Eğitim Bakanı St. Omarçevski, Türk azınlık okullarına ilgi gösteriyor ve, "Herkes gi­ bi devlet yükünü taşıyan Bulgar vatandaşı, kompakt bir kitleye (Türk azınlığına) karşı devlet görevini ye­ rine getirmiştir, kanısındayım" diyordu. Bu dönemde en önemli karar, Türk okulları için de okul fonları oluşturulması oldu. Türk okullanna hazine topraklarından tarla, çayır, koru vs. verilerek fonlar oluşturuldu. 1921/1922 ders yılında Şumnu ilin­ deki Türk okullanna 5000 dönüm, Varna ilindeki Türk okullarına da 2500 dönüm toprak dağıtıldı. Yine Bulgar Çiftçi idaresi zamanında Şumnu'da bir Türk Öğretmen Okulu (Darül Muallimin) açıldı. Bakan Omarçevski, Rusçuk ve Kırcaali'de de birer Türk öğretmen okulu açılacağını müjdeledi. Şumnu "Nüvvap" okulunun açılması için hazırlıklara başlan­ dı.

Halk Cumhuriyeti dönemi (1944-1991)

Yirmi yıl atlayıp gelelim Bulgaristan Halk Cumhuriyeti dönemine. 8 Eylül 1944 günü, General Tol-buhin komutasındaki Sovyetlerin Kızıl Ordu birlik­ leri, Dobruca'dan Bulgaristan topraklarına girdiler. Bulgar faşist rejimi devrildi. 9 Eylül 1944 sabahı, Bul­ garistan'da komünistlerden ve komünist sempatizan­ lardan oluşan "Vatan Cephesi" (Oteçestven Front) adında yeni bir hükümet kuruldu. Komşu Bulgaris­ tan'da bir ihtilal yapılmış oldu ve komünistler iktida­ ra geldi. Bulgaristan'da rejim değişti. Rejim değişikliği Bulgaristan Türk azınlığı için de yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Türk azınlığı, Bul­garistan'da yıllardan beri zor günler yaşıyordu. Özel­ likle, 1934-1944 yıllarında Türk azınlığı çok ağır bas­ kılar görmüştü. Bulgar faşist yöneticiler, Türkçe ga­ zeteleri, dergileri kapatmışlar, açık kalan okullarda da Türkçe eğitim-öğretime çeşitli engeller çıkarmışlar­ dı. Bulgar faşist rejiminde 1700 kadar olan Türk azın­ lık okullarının kapatılmış olduğu arşivlerimizde gö­ rülmektedir. Yalnız bizim Osmanpazan (Omurtag) il­ çesinde 159 Türk okulu kapatılmış. Bunların listesi arşivde korunmaktadır.

Devrilen rejimde Türklere yapılmış olan baskılar, özellikle eğitim alanındaki baskılar, 1944'ten sonra birer birer ortaya döküldü. 15 Mayıs 1945 günü, Sof­ ya'da Işık adlı Türkçe bir gazete çıkmaya başladı. "Va­ tan Cephesi Komitesi Türk Azınlığı Komisyonu Or­ ganı", yani yeni rejimin gazetesi olan Işık daha ilk sa­ yısında, Bulgaristan Türk azınlığının eğitim sorunla­ rına eğildi. Gazete, devrik Bulgar faşist idaresinin Türk gençlerini "kör cahil bırakmak" politikası izle­ diğini, Türk okullarını kapattığını, hatta bazı yerler­ de "Türk azınlık okullarını Türk cemaatinin elinden alıp zahire ambarına çevirdiğini" anlatıyor ve şunla­ rı yazıyordu: "Geçen faşist idaresinin bütün memlekete yaptığı fenalıklarla beraber biz, Türklere de pek çok fenalık­ lar yapıyordu... 21 sene içinde (1923-1944) bizi orta­ dan kaldırmaya hazırlanıyordu. Mekteplerimizi ka­ patıyordu. Çar fermanıyla verilen mektep tarlalarını bile alıyordu. Münevver muallimlerimizi (aydın öğ­ retmenlerimizi) memleketi terke mecbur ediyordu. Bu­ na biz Türkler büyük bir sabırla tahammül ediyorduk. Elimize alacak bir Türkçe kitap, bir Türkçe gazete­ miz yoktu. Adeta dilimizi ve milliyetimizi unutuyorduk. Fakat... Vatan Cephesi idareyi ele aldığı zaman her vatandaşa müsavi hak verdi ve bütün gayri kanuni ka­nunları kaldırdı. O vakit biz Türkler de biraz nefes al­ dık. Vatan Cephesi anadilimizi konuşmamıza müsa­ ade etti, mekteplerimizi açarak Türkçe okumamıza müsaade etti. Biz Türkler bunu takdir ediyoruz." O, İbrahim adlı "şair" de Yeni Işık'ta şöyle diyor du: "Çok çektik gidenin zalim elinden... Hürriyet havası alacağız artık, Bilgide biz de kök salacağız artık, Mektebe serbestçe dalacağız artık, Müsavat havası çalacağız artık."

27-28 Aralık 1944 tarihinde Bulgaristan Türk Azın­ lığı Vatan Cephesi Komiteleri, Sofya'da bir toplantı yaptılar. Vatan Cephesi hükümetini destekleme kara­ rı aldılar. Aynı zamanda Türk azınlığının isteklerini madde madde kağıda döktüler. İstekleri veya sorun­ ları üç ana bölümde toplanıyordu: (i) Eğitim sorunla­rı, (ii) Vakıf sorunları ve (iii) Dini sorunlar. En geniş bölüm eğitimle ilgili sorunlar ve istekler bölümüydü ve 16 madde halinde şöyle sıralanmıştı: 1- Eğitim İş­leri: 1 .Mecburi öğretimin Türk erkek ve kız çocukla­ rına da yaygınlaştırılması ve uygulanması, 2.Bulgar- ca okutulan dersler dışında Türk okullarında (ilk ve orta) eğitim ve öğretimin Türkçe olması, 3.Türk okul­ larının müdür ve başöğretmenlerinin Türk olmaları, 4. Türk öğretmenlerinin maaşlarının hükümet tarafın­ dan ödenmesi ve Türk öğretmenlerine de emeklilik hakkı tanınması, 5.Bütün Türk okullarında eğitim öğ­retimin yeni Türk harfleri (Latin harfleri) ile yapılma­ sı, ö.Haftada bir saat din dersi verilmesi, 7.Eski faşist hükümetler tarafından Türk azınlığın elinden alınan okul binalarının, okul tarlalarının ve sair mallarının Türk azınlığa geri verilmesi, 8.Türk okullarına öğret­men yetiştirilmesi için kuzey ve güney Bulgaristan'da pedagoji okulları (öğretmen okulları) açılması ve bun­ ların hükümetçe yönetilmesi, 9.Şumnu'daki "Nüvvap Okulu"nun tam bir Türk lisesine (gimnazya) dönüş­ türülmesi ve Bulgar liselerinin yararlandığı bütün hak­ lardan yararlanmasının sağlanması; Nüvvap'in âli kıs­ mının ise yüksek pedagoji enstitüsü haline getirilme­ si...

Bulgaristan Türk azınlığının, eğitim konusunda Aralık 1944'te yeni Bulgar hükümetinden başlıca is­tekleri bunlardı. Ayrıca Vakıf sorunlar başlıkları al­ tında sıralanan istekler arasında eğitim-öğretimi ilgi­ lendiren maddeler de vardı. Örneğin, istimlak edilmiş vakıf emlakinin Türk cemaatlerine geri verilmesi, va­ kıf mülklerine bazı ayrıcalıklar tanınması isteniyor­ du ki, bunlar Türk azınlık okullarını ilgilendiriyordu, çünkü o dönemde bu okullar esas itibariyle vakıf ge­ lirleriyle yaşatılıyordu.

1 2 3 4

 

.....
sayfa başına dön