TUNA
Ah o Tuna, Mavi Tuna.
Ta Almanya'dan Stutgart'tan, Münih yakınlarından çıkar da yola, Viyana'dan, Budapeşte'den bir solukta geçer. Koşarak , uçarak, akarak Karadeniz'e gider.
Hudut kapılarını tanımadan, dikenli tellere takılmadan, sınır nöbetçilerine aldırmadan memleket memleket gezer, Tuna.
Başı buradaysa, elleri orada, saçları bilmem nerededir. Bizim dilimizde "Görmedin mi aslan Alişimi Tuna boyunda" diyen bir acılı türkü olur da, Strauss 'un kemanının tellerine uçan tüllerle, bir vals ezgisi olarak takılır kalır. Mavi Tuna.
Yıllarca Batıya akan, Batıya bakan bu ulusun , biz Türklerin, sınır boylarında son çizgi olan odur. Türk akıncıların akınına dur diyen de odur, akıncılara sevda olan da.
Nehirler elbet büyük sevdaların da öyküleridir. İşte Balkan toprağının nazlı kızı, küçük prensesi.
Meriç . . . Kız kardeşi Tuna'nın.
Rumeli'den Anadolu'ya göç eden, ama hep oraları özleyen Balkan göçmenlerinin çocuklarına isim olur. Meriç ve Tuna, bugün Anadolu'da pek çok mavi gözlü küçük kızın , sarışın delikanlıların isminde yaşar . Hasretin ismi olur.
http://www.uzaklar.com/index2.php?option=content&task=view&id=84&pop=1&page=0
TUNA İMPARATORLUKLARIN ALTIN KEMERİ,
İlber Ortaylı
Tarih boyunca kimi zaman barış içinde akan, kimi zaman da kanlı mücadelelere sahne olan Tuna Nehri, beş yüzyıl Osmanlı hakimiyetinde kaldı. Bugün Tuna boylarında ayakta kalan eserler ve varlığını koruyan Türk cemaatleri bu mirasın parçası.
Tuna ve Balkanlar uğruna çıkan 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşının anısı, Osman Paşa'nın destansı savunmasıyla tarihe geçen Plevne'deki Panoramada hala dipdiri.
Türklerin tarihinde ve hafızasında Tuna Nehri çok canlı ve günceldir. Bunun en belirgin göstergesi Tuna isminin yaygınlığıdır. Tuna ismi sadece gemi, otel, lokanta, cadde ve sokaklara değil; Türk halkının kız ve erkek çocuklarına dahi koyduğu bir isimdir. Ve herhangi bir Türk şehrinin telefon rehberine baktığınızda Tuna, Tunalı, Tunaboylu, Tunasoylu gibi sayısız soyadıyla karşılaşırsınız. Osmanlı İmparatorluğunun Rumeli denen Avrupa kısımları 70 sene öncesine kadar Türklerle meskundu ve 1950 ve 1960lardaki toplu göçlere rağmen, halen özellikle Bulgaristan, Makedonya ve Batı Trakyada kalabalık Türk azınlık grupları yaşıyor.
Tuna Nehri, büyük Roma İmparatorluğu'nun barış içinde kullandığı güzel uzun nehirdi. Bulgaristan'ın Filibe'sinde, Sofya'da, bugünkü Romanya'da klasik imparatorluğun kalıntılarına rastlanır. Bugünkü Romanya, ulusal dili itibariyle Eski Roma ve Latin geleneğine en yakın ülkedir. İS birinci yüzyılda ünlü Romalı şair Ovidius'un, sürgüne gönderildiği bu yerde en bedbin ve özlem dolu şiirlerini yazdığı malum. İtalya'ya duyduğu hasret, insanlığın şiir dağarcığına önemli bir katkı yapmasını sağladı. Roma'dan sürgününün affını istedi, ama Dacia onun hayatının son perdesini teşkil ediyor.
Latin geleneğine bağlı olmakla övünen çağdaş Romanya, Roma edebiyatının bu ünlü kişiliğini misafir etmiş olmaktan onur duyuyor ve onun heykellerine, başta Bükreş olmak üzere pek çok yerde rastlanıyor. Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğu döneminde ise Tuna Nehri, kuzey kıyısındaki Barbar kabileler karşısında sınırdı. İmparatorluğun uzun ömrü kuzeydeki bu kavimlerle Tuna sınırında mücadeleyi geçti.
Büyük Bulgaristan, Sırbistan çarlıklarından sonra da nehir, Doğu Roma medeniyetinin ve Ortodoks inancın sınırı haline geldi. Tuna nehri, bu uygarlık ve inancı uzak ülkelere ulaştıran kültür yoluydu. 14.y.y. sonlarından itibaren Bulgaristan'ı (1385'te Sofya) ve Doğu Sırbistan'ı (1386'da Niş) fetheden Osmanlı Devleti bu nehir üzerine yayıldı. Bir yüzyıl sonra ise, Kanuni döneminde Macaristan bir Osmanlı eyaleti olarak teşkilatlandırıldı ve Tuna Nehri Osmanlı hakimiyetinin belindeki altın kemer oldu. Bugünkü Karadeniz limanları ve Belgrad arasında kalan Tuna'nın en geniş kısmı, Osmanlı İmparatorluğu'nun başlıca yoğun yerleşim yerlerinden biri haline geldi.
Osmanlı döneminde Tuna vilayetleri, gayet verimli arazileri ve düzgün ticari ve askeri yolları dolayısıyla tesisler kurulan ve gelişen şehirlerin olduğu bölgelerdir.
Tuna Nehri boyunca gelişen ve çeşitli dini etnik unsurlarla renklenen Osmanlı Balkanları, en ilginç ve renkli tasvirlerden birini Nobel ödüllü Sırp yazar İvo Andriç' in “Drina Köprüsü” adlı romanında bulmuştur.
Osmanlı Tuna'sının en göze çarpan kenti Belgrad' tır. Belgrad'ı Türkler 1440'da kuşattılarsa da alamadılar. Sırbistan'ın merkezi bu tarihte Macar Krallığı'nın elindeydi ve Tuna boyunda Macar-Türk rekabeti başlamıştı. Savaşın dışında Slavların, Macarların ve Türklerin karşılaştığı bu topraklarda dil, adetler, giyim kuşam ve mutfağı içeren önemli bir kültür alışverişi hasıl oldu. Türk mutfağının halen en sevilen yemeklerinden Macar gulaşı bu devirden kalmadır. Sırpça ve Macarca'da sayısız Türkçe kelime vardır ve Türkçe'de de Sırpça ve Macarca'dan gelme kelimeler bu dönemi anımsatır.
1443'te Macarlar ve Almanlar, ünlü Macar komutanı Hunyadi Yanoş' un önderliğinde, Osmanlı ordularının Balkanlar'daki mevzilerini sökerek ilerlediler. Balkan Slavları onarla katıldı ve Zlatista'da bir galibiyet elde ettiler. Bir yıl sonra ise 1444'te Varna'da bu müşterek Haçlı ordusu yenildi. Osmanlı Türkleri Varna Zaferi ile beş yüzyıllık Balkan hakimiyetini pekiştirdiler. Karadeniz'deki Sulina (Süne) ve Belgrad arası, bundan sonraki kaderini, yani tarihindeki Osmanlı asırlarını yaşayacaktır.
1950 ve 1960'lardaki toplu göçlere rağmen Bulgaristan'da kalabalık bir Türk azınlık yaşıyor.
Tuna nehri ve çevresi tarihte devletler kurmuş, milli dillerini kilisede ve kançılaryada devlet işlerinde kullanmış, yazılı edebiyatları olan halkların alanıdır. Bizans(Doğu Roma) ve Şarlman İmparatorluklarının ardından Avrupa' nın üçüncü imparatorluğu, Bulgarların birinci çarlığıydı. Sırpların Stefan Duşan İmparatorluğu da tarihe damgasını vurmuş bir imparatorluktur. Arnavutlar ise tüm bu imparatorlukların adeta yönetici sınıfını oluşturmuştur. Osmanlı başvezirlerinin 28 adet bilineni Arnavuttur.
Nihayet Osmanlı Türk İmparatorluğu bölgede teşkilatlanmış ve beş yüz yıl kadar kalmıştır. Osmanlı siyasi iktisadi birliği, çeşitli din ve dilden milletlerin renkli bir Balkan yaratmasını sağlamıştır. Bölgede Voskopoj, Köstence (Konstanza), Kalas (Galati), İsmail (İzmayil), Niş ve tabii ki Belgrad önemli ve renkli kültürü olan merkezlerdir. Rusçuk (Ruse) ve Vidin, Osmanlı tarihinde bilhassa 17.y.y. daki ilginç siyasi ve sosyal yapılanmalarıyla tanınan Tuna boyundaki liman şehirleridir. Vidinli Pazvantoğlu Osman, bölgede tarih boyunca pek çok örneği görülen diktatör yerel lordlardandır. İstanbul' a bile kafa tutmuş ve 18.y.y'da bu bölgenin kalkınmasında önemli payı olmuştur.
19.y.y.'da Osmanlı Devleti bugünkü Bulgaristan'a tekabül eden ve merkezi Rusçuk olan bir Tuna Vilayeti kurmuştu. Bu vilayetin başına da ünlü vali Mithat Paşa getirilmişti. Mithat Paşa bugünkü Bulgaristan'ın altyapısını hazırlayan vali olarak bilinir. Osmanlı Devleti'ndeki ilk bankayı kurdu, ziraati geliştirecek çeşitli tedbirler aldı, yollar ve köprüler yaptırdı. Tuna üzerinde ulaşımı geliştirmek için bir vapur şirketi kurdurdu. Halkın idareye katılmasını sağladı. Seçimlere dayalı meclisler oluşturdu. Bulgarca ve Türkçe olarak Tuna isimli bir gazete çıkarttı. Bu dönemde Rusçuk (Ruse) Bulgar kültür reformlarının önemli merkezidir, Bulgar ulusal uyanışının da öncü şehirlerindendir. Rus-Türk siyasi çatışmanın cereyan ettiği ilginç bir alandır. Nihayet Silistre 1853-54 ve Plevne, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşları'nın cereyan ettiği podyumlardır.
Tuna, kıyılarında Türk-Rus savaşlarının meydana geldiği bir nehirdir. İki taraf yiğitçe çarpışmıştır. Modern Bulgaristan işte bu savaşların sonunda ortaya çıktı. Bir gezgin Bulgaristan'ın muhtelif yerlerini gezerken bu savaşla ilgili anıtlar görecektir. Alyoşa (Rus askerlerine verilen isim) ve Rus Çarı II. Aleksandr' a dikilen heykeller bunlardandır. 1855' teki savaştan sonra sınır aynı kalmıştı, zira Rusya yenilmişti. 1878' de ise Rusya o zamanki Tuna vilayetine yani bugünkü Bulgaristan'a girdi. Bu savaş üzerine toplanan 1878 Berlin kongresine göre yarı bağımsız bir Bulgar prensliği kuruldu. Yeni idareyle bağdaşmayan yüzbinlerce müslüman bugünkü Türkiye' ye göç etti ve Türkiye'nin iktisadi ve kültürel yapısında önemli bir değişiklik meydana geldi. Anadolu halkının önemli bir kesimi buradan göç edenlerin çocukları, torunlarıdır.
Tuna nehri Viyana ve Köstence'yi birbirine bağlar. Okumuş insanlar Belgrad, Sofya ve Rusçuk'ta Almanca konuşur. Avrupa tipi cafeler'de otururlar. Bir yandan da 19.yüzyılın Batı medeniyetini temsil eden Fransa'ya dönüktürler. Balkan şehirleri, bilhassa meydancıkları ile 19.yüzyılda, Fransa taşra kentlerinin görünümüne büründü. Balkan aydınlarının günümüzde dahi, herkes gibi İngilizce değil de, çoğunlukla Fransızca ve Almanca bilmeleri, işte bu ilginç kültürel etkileşimden dolayıdır.
40 yıldan uzun süren komünizm dönemi Balkanlarda kültürel yönden bir buzdolabı etkisi yarattı. İlginç bir kültüre, giyime ve üsluba sahip bir ihtiyarın yeni dünyaya açılışını yaşıyoruz adeta. Bütün Tuna boyu ülkelerinde kalabalık milli azınlıklar var; bunlar iki Dünya Savaşı arasındaki çatışmaların ve sert politikaların nedeniydi. Bugün ise, bir yandan sözgelimi son Bulgar Çarı ve yeni başbakan Simeon'un yürüttüğü politikalarla Tuna boyunda yeni bir Rönesans, öte yandan da başka yörelerde etnik çatışmalar sürüyor. Balkanlar tezatların kıtasıdır. Bu münbit, eski köklü ve yorgun nehrin etrafında bakalım hangi politika hakim olacak. Sünne-Belgrat-Budapeşte arası yeryüzünün en güzel, en kültür fışkıran bölgesi; ama insanların burada sulh içinde yaşamasını ve ziyaretçilerin Tuna gezilerinde güleryüzlü ev sahipleri görmesini dileriz. Tuna, tatlı acı tarihiyle Balkan halklarının ortak tarihidir. Bugün çoğu Tuna ülkelerinin tarihçileri, geçmişin acılarını abartmakta, renkli ve tatlı yönleriniyse pek hatırlamamaktadırlar. Bunun aksi yapıldığı takdirde Tuna, daha sevecen, daha içimizi aydınlatan bir ortamda Karadeniz'e doğru akacak. Tarihi bilelim, ama geçmişin kinini tutmaktan çok, geleceği daha iyi kurmak için.
Kahraman Düşmana Saygı
Macaristan Osmanlılardan bağımsızlığını kazanan ilk ülke. Macarların Osmanlılara bakışı komşu Balkan uluslarındakinden çok daha dengeli. Macarlar, Budin'in son Osmanlı beylerbeyinin mezartaşını ya da Peç (Pecs) kentindeki Gazi Kasım Paşa Camisini (İçkent Kilisesi) tarihlerinin bir parçası olarak benimser.
Softa Baba
Tutrakan sırtlarındaki Softa Baba Tekkesi'ni 19. yüzyılın ilk yarısında İstanbul'da eğitim gören Buharalı bir müderris kurmuş. Tuna boylarına atanan Baba burada Bektaşi inancını benimsemiş. Hayatının son yıllarını geçirdiği evi yöre halkının ziyaretgahı olmuş. Türbesi tekkenin bahçesinde. Çocukları ve torunları yanı başında yatıyor. Beşinci kuşak torunu Sabriye Hanım da oğlu ve torunuyla birlikte burada oturuyor.
Bölgede Voskopoj, Köstence, Kalas, İsmail, Niş ve Belgrad önemli merkezlerdir.
Camiler ve türbeler Tuna boylarında en kolay fark edilen Osmanlı izleri.1853-54'teki savunmayla tarihe geçen ve Namık Kemal'e esin kaynağı olan Silistre'nin ana caddelerinden birindeki Kurşunlu Cami gibi bazıları onarıma muhtaç. Ama Delta'nın güneyindeki en büyük kent olan Köstence'deki Hünkar Camisi hem bakımlı, hem de kalabalık bir cemaati var. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, resmi ziyareti sırasında bu camiye uğradı. Silistre'de hala kullanılan Mescid'in müezzini ezanı minarede değil mescidin girişinde okuyor. Tuna'nın güneyinde kalan İsperih yakınlarındaki 16.yy dan kalma Demir Baba Türbesi, yörede yaygın olan Babai inancının anıtlarından. 1970'lere kadar, Hristiyanların ziyaret ettiği türbenin Bulgar Hanlığı'nın kurucularından Omurtag Han'a ait olduğu inanılırdı. Yapılan incelemeler bu inancı boşa çıkarttı.
Tuna Boylarındaki Küçük Türkiye
Delta'nın güneyindeki Babadağ'da, Berber Hüseyin Hasan'ın dükkanında, duvarlardaki gazeteler ve İstanbul'dan gelme berber malzemeleri yüzünden nerede olduğunuzu şaşırabilirsiniz. Delta'nın büyük kentlerinden Tulça'daki Aziziye Camisi'nin cemaati sadece Cuma ya da bayram namazlarına gelse de caminin bekçisi Mahmudi Cevcet ya da Cevcet Akay hep orada.
TUNA, alm. Donau, çekçe ve Slovakça Dunaj, sırpça ve bulgarca Dunav, macarca Duna, rumence Dunarea, rusça Dunay (Romalılar zamanında Danubius ve aşağı çığırı İster), Orta Avrupa'da nehir. Kara¬deniz'e dökülür; Avrupa kıtasının, Volga'dan sonra uzunluğu (2 850 km), havzasının yüzölçümü (817 000 km2), ortalama debisi (6 500 m3/saniye) bakımından ikinci neh¬ridir. Genellikle batı-doğu yönünde akan nehir, kıtanın büyük sıradağlarıyle tema¬sını hiç kaybetmez. Orta Avrupa'nın büyük ovalarından birkaçını (Pannonia havzası, Karadeniz ovası) aşmasına rağ¬men, deltasına kadar, Alpler'in, Dinar Alpleri'nin ve Karpatlar ile Balkan dağlarının sularını taşıyan kollarla beslenir. Yukarı nehirden Akdeniz'e kadar birçok rejim de¬ğişiklikleri kaydedilir; fakat, bunların hep¬si kar buzul rejiminin çerçevesi içinde ka¬lır; rejimin özelliği, beslenmenin ilkbahar¬da ve yaz başında azamî ölçüye ulaşması, soğuk mevsiminde azalması ama suların gene de bol olması, ilkbaharda özellikle aşağı çığırda suların oldukça azalmasıdır. Tuna sekiz devletin topraklarından geçer veya sınırlarını takip eder: Federal Alman¬ya cumhuriyeti, Avusturya, Çekoslovakya, Macaristan, Yugoslavya, Romanya, Bulga¬ristan ve S.S.C.B.
Tuna Karaorman'da (Schwarzwald) doğar; Donauescningen'de Breg ve Brigach'ın birleşmesiyle meydana gelir. Sonra Schwaben Jürası'nı (Rauhe Alp) aşarak Regens-burg'a kadar güneybatı-kuzeydoğu doğrul¬tusunda dağın sarp kenarını takip eder. Re-gensburg'dan Viyana havzasının girişine kadar Bohemya kütlesinin eteğinde akar (Şumaya, Çesky Les [Bohemya Ormanı]) ve kütleyi birçok geçitle yarar. Hersinyen Av-rupa'daki bir kütleden doğmasına rağmen Yukarı Tuna, Almanya ve Avusturya'da sularının büyük kısmı ve rejimi bakımından bir Alp nehridir. Gerçekten, sol kıyısından ancak küçük kollar alır. Tersine Bavyera yaylasından geçen yelpaze şeklindeki akar¬sular nehre Alp sularını taşır: İller, Lech, İşar, İmi. Passau'da, Inn ile birleştiği yerde nehir 1 400 m3/saniye su boşaltır ve bunun yarısı Inn'den, sadece beşte biri de hersin¬yen avrupa yaylalarından, orta yükseklikte dağlardan gelir. Nehrin sağ kıyısı, genel¬likle oldukça düzdür; fakat sol kıyıda ge¬rek Rauhe Alp boyunca, gerek nehrin Bo¬hemya kütlesinin kenarını aştığı kısımdaki tabiî tabyada, Ortaçağda birçok savunma yeri kurulmuştu: Tuna kasabaları Orta Ren kasabalarıyle ve Rhone şatolarıyle kıyasla¬nabilir. Viyana'da Tuna henüz 1 000 km'yi aşmamış olmasına rağmen, artık büyük bir nehirdir. Debisi Hollanda sınırında Ren'inkine eşittir (2 000 m3/saniye); 200 m'lik bir seviye farkı için 2 000 km'lik bir yol aşılma¬sı gerekir. Rejim, Alp rejimidir, fakat büyük buzullardan sularının ancak küçük bir kıs¬mını alır (Inn aracılığıyle). Yani beslenme karma beslenmedir: yağmur-kar ve kısmen buzul. Bu rejimin başlıca özelliği ilkbahar¬da suların en yüksek kabarma noktasına e-rişmesidir.
Güney Almanya'nın büyük şehirleri, Tuna vadisinin dışındadır (Lech kıyısında Augsburg, İsar kıyısında Münih); Ulm, Regensburg ve Passau, küçük şehirlerdir. Alman Tunası, Ludwig kanaliyle Ren nehri şe¬bekesine bağlıdır. Tuna Avusturya'da Linz şehrini sular, fakat ulaştığı ilk büyük şehir ve başkent Viyana'dır. Nehir Pannonia havzasından geçerken bir kilometrelik yol boyunca, dağ ufuklarından uzaklaşır. Su baskınları korkusundan yerleşilmeyen büyük bir yatak içinde, menderesler ve sahte kol¬lar çizerek akar. Viyana ile Estergon ara¬sında Pannonia havzasında küçük bir ara¬lığı akaçlar. Bu aralığa Kisalflöd veya «Küçük Ova» adı verilir. Estergon ile Vac arasında Macar sırtını aşan nehir, hemen sonra (güneybatıda Bakony, kuzeydoğuda (Matra dağları) güneye sapar ve bu yönü 400 km takip eder. Kara iklimi-hüküm süren bir bozkırlar bölgesinde ağır ağır akan nehir, yazın buharlaşma yüzünden sularının büyük kısmını kaybeder: sağ kıyıda Drava'dan önce hiç bir önemli kol almaz: yalnız Balaton gölünün fazla sularını boşaltan Sio, önemli bir koldur. Pannonia ovasinin güneyi, büyük bir nehir kavşağıdır: nispeten kısa bir mesafede Tuna, Doğu Alpler'den ve Dinarlar'dan doğan Drava ve Sava ile, Kuzey Karpatlar'dan gelen Tisa'yı alır; bunlar ilkbahar kabarmaları ve yaz alçalmaları şiddetli sulardır. Bu kesimde Tuna'nin rejimi Viyana'dakinden daha düzensizdir. Belgrad'da debisi 3 000 m3/saniyeyi bulan nehrin ilkbahar kabarmaları daha önemlidir. Büyük şehirler, nehre hâkim dik yamaçlarda kurulmuştur: Kisalföld'de büyük slovak şehri Bratislava, Pannonia havzasında Macaristan'ın başkenti Budapeşte ve Yugoslav ovasında Sava ile birleştiği yerde Yugoslavya'nın başkenti Belgrad. Tuna, Belgrad'ın yüz kilometre kadar aşağısında Güneybatı Karpatları'nı Balkan dağlarıyla birleştiren dağlara girer. Bu dağ¬ları, Demir Kapılar'la aşar; burada Yugoslavlar ve Rumenler büyük bir baraj ve iki santral inşasına başlamışlardır. Demir Kapılar'dan sonra nehir aşağı çığırının sula¬dığı Karadeniz çöküntüsüne girer. Balkan dağlarından yalnız Iskır kolu gelir. Sol kı¬yıdan aldığı Karpat kolları daha çok ve daha önemlidir: Jiu, Oltu, Argeş, İalomita, Seret ve Prut. Kar tipinde kara iklimiyle birlikte nehrin, delta başındaki gücü de (6 500 m3/saniye) artar. Romanya Eflakı ve Bulgar yaylasındaki büyük şehirler, nehir vadisinin dışındadır (İalomita kıyısında Ro¬manya'nın başkenti Bükreş). Tuna şehirle¬ri, nehir limanları ve köprübaşlarıdır (Ro¬manya'da Giurgiu, Braila, Galati ve Bul¬garistan'da Rusçuk şehirleri).
Tuna, büyük kısmı su altında kalan (ba¬taklıklar ve denizkulakları halinde), 3 750 km2'lik bir delta ile sona erer; burası bü¬yük bir balık avcılığı alanıdır ama düzen¬lenmiş ve taraklanmış Sulina koluna giren gemiler için bir engeldir.
Tarih. Çok eski devirlerden beri büyük bir geçit yolu olan Tuna vadisinde Tarih öncesinden kalma birçok kalıntı vardır. Tuna medeniyetinin 4 000 - 3 500 yılları arasında Akdeniz asıllı olduğu sanılan ve Tuna vadisine yerleşen köylüler tarafından getirildiği sanılır. Başlangıçta en önemli özelliği, cilâlı baltalar ve şeritlerle süslü sakız kabağı biçiminde çanaklardır. Tiber'deki birkaç castella'ya ve Claudius zamanında yapılan daha kaba savunma yerlerine rağmen nehir ancak, M.S. I. yy. sonunda, Flavius'lar zamanında Roma imparatorluğunun sınırı oldu. Ren gibi, kalelerle donatıldı ve Viyana'nın bugünkü yerine kadar uzanan limes Danubianus adındaki savunma hattını meydana getirdi. Romalılar, Trajanus'tan Aurelianus'a kadar Tuna'nın ötesinde yalnız Daçya'yı işgal ettiler. O tarihten sonra eski roma kaleleri, frank krallarının memurları tarafından yeniden teşkilâtlandırılan Tuna şehirlerinin çekirdeği oldu. Bu şehirler, stratejik yerler olarak kaldı: Ulm, İngolstadt, Passau, Linz, Viyana, Buda v.b.
Aşağı Tuna kıyısında roma hayatı istilâlar altında kayboldu. 679'a doğru Bulgarlar, Aşağı Tuna İslavları arasına yerleştiler, islavlaştılar ve sağ kıyıda Bulgar krallığını kurdular (681); sol kıyıda islav, ural-altay ve romalı unsurları, birleşerek rumen milletini meydana getirdiler ve XIV. yy.da Eflak ve Boğdan'ı kurdular. IV.yy.dan sonra Hunlar ile Avarlar tarafından istilâ edilen Karpat havzasını Macarlar işgal ederek 1000'de Szentistvan (Macaristan) krallığını kurdular, XIII. yy.da bütün bu devletleri Osmanlılar fethetti.
— Milletlerarası huk. 30 Mart 1856 Paris antlaşmasının 15. maddesi, Avusturya'nın yalnız kıyı devletlerine tanınmasını istediği sefer serbestliği hakkını bütün ülkelere tanıdı. Braila'dan Karadeniz'e kadar Aşağı Tuna, Romanya'dan alınarak, nehir rejimini ıslah etmek ve seyrüsefer aykırılıklarını tüzüğe bağlamakla görevli Avrupa Tuna komisyonunun yönetimine verildi. Milletlerarası Yukarı Tuna komisyonu, Ulm'den Braila'ya kadar Tuna'yı yönetiyordu. 23 Temmuz 1921 uzlaşmasıyle yalnız kıyı devletlerinin katıldığı yeni bir Tuna komisyonu kuruldu; Fransa, A.B.D. ve Büyük Britanya, daha önceki antlaşmaya bağlılıklarını bildirerek bu uzlaşmayı imzalamadı.
TUNA (YUKARI ve AŞAĞI); alman işgali (1939-1945) sırasında Yukarı ve Aşağı Avusturya'nın adı. (L)
TUNAHAN (Süleyman Hilmi), Süleymancılık tarikatının kurucusu (Silistre, Romanya 1888-İstanbul 1959). Romanya'dan göçmen olarak Türkiye'ye geldi. İstanbul'da Süleymaniye medresesinin ilmiye kısmını bitirdi. Nakşibendi tarikatına girdi. Diyanet İşleri başkanlığından aldığı izin belgesiyle vaizlik yapmağa başladı. Daha sonra Arapça ve Kur'an dersleri vermek için de izin aldı. Bu kurslarda Kur'anın tek bilgi kaynağı olduğunu, siyasî yönetimde de bundan başka bir kaynağın söz konusu olamayacağını söylüyor; Tanrı'nın 99 kutsal adının insanın iki el ayasında 81 ve 18 şeklinde arapça olarak yazılı bulunduğunu ileri sürüyordu. Bu yüzden ibadet sırasında avuçlann kapanmasını, beyaz takke giyilmesini istiyordu. Bu şekilci ve gerici telkinlerini, hükümeti tenkide kadar vardırınca 1943'te vaizliği kaldırıldı ve 1954'te tarikatçılık su¬çundan mahkemeye verildi. Duruşmasının devamı sırasında telkinlerini gizli olarak sürdürdü. Yetiştirdiği gençlerden gittikleri her yerde kendisinden öğrendiklerini ay¬nen öğretmelerini, Kur'an ve arapça kurs¬ları açmalarını istedi. Böylece meydana çı¬kan Süleymancılık, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde yayılmağa başladı. (M)
Tuna kazı, kıvırcık beyaz tüylü, küçük boylu kaz; kıvırcık tüylerinden dolayı süs kuşu olarak yetiştirilir. (L)
Tuna madalyası, Kırım savaşından sonra Osmanlı devleti ile Avusturya, Fransa, İn¬giltere, Almanya, Rusya arasında yapılan Paris antlaşması (30 mart 1856) dolayısıyle çıkarılan madalya. 60 mm çapında olan madalya gümüştendir. Paris'te basıldı. Ma¬dalyanın ön yüzünde içinden su akan bir testiye dayanmış ve elinde yabası olan ırmak tanrısı, konferansın toplandığı bina, su ve va¬pur resmi, çevresinde Commission Europeenne du Danube (Tuna'nın Avrupa ko¬misyonu) yazısı vardır. Arka yüzünde: Article 16 du traite du Paris du 30 Mars 1856 (30 Mart 1856 Paris antlaşmasının 16. mad¬desi) yazısı ve altta meşe ve defne yaprak¬ları arasında 1856-1906 tarihi yer alır. (M)
Tuna madalyası veya Bahr-i Siyah ma¬dalyası, Tuna kıylarının rus ordusundan temizlenmesi için 12 mart 1854'te İstanbul'¬da, 10 mayıs 1854'te Londra'da ve 14 hazi¬ran 1854'te Avusturya'da yapılan antlaş¬malar dolayısıyle Abdülmecid tarafından çı¬karılan madalya (1854). 72 mm çapında olan madalya tunçtandır, ön yüzünde, orta¬da ve süslü bir çerçeve içinde Abdülmecid Hanın büstü; üstte Abdul Medjid Han Empereur des Ottomans (Osmanlı imparatoru Abdülmecid Han) yazısı vardır. Çevresi süslü bir şekilde bölmelere ayrılmıştır. Bu bölmelerde Rıza Ömer, Napoleon, Redcliffe, St. Arnaud Raglan, Reghid Rebraslı, Dundas Lamelin, Baraguey, Cambridge ya¬zıları vardır. Arka yüzünde, oturmuş du¬rumda kraliçe Victoria, piramit şeklinde¬ki anıt üzerine elindeki kalemle şunları yazmıştır. Victoire Napoleon 1854 (1854 Napolyon'un zaferi), La Mer Noire et le/ Danube seront libres (Tuna ve Karadeniz serbest olacaktır). Çevresinde La France et L'Angleterre unies pour la defense du droii (Hukuku savunmak için birleşen Fransa ve İngiltere). Victoria'nın ayakları önünde def¬ne dalı ve yılan vardır. Altta. Dieu le veut (Allah onu istiyor). [M]
Tuna ordusu (FRANSIZ), 1918 ekiminde general Berthelot'nun kumandasında kuru¬lan ordu. Tuna nehri üzerinde Giurgiu, Sviştov ve Niğbolu'da kuvvetli köprübaşları kurarak müttefiklerin batıda Belgrad, doğuda İstanbul yönündeki harekâtını des¬teklemek amacını güdüyordu.
TUNA vilâyeti, Silistre, Vidin ve Niş eya¬letlerinin birleştirilmesiyle meydana getiri¬len osmanlı vilâyeti (1864). XIX.yy'da Balkanlar'da hıristiyan tebaanın çıkardığı çe¬şitli olaylar üzerine osmanlı devlet adam¬ları, bu bölgelerde ıslahat yapılmasını ge¬rekli gördüler. Midhat Paşa, Niş valiliği sı¬rasında yaptığı olumlu işler göz önünde tu¬tularak İstanbul'a çağrıldı. Yapılan görüş¬meler sonunda, bu vilâyet için yeni bir ni¬zamname hazırlanmasına; Vidin, Rus ve Si¬listre eyaletlerinin birleştirilerek bir Tuna vilâyetinin kurulmasına; bu yeni vilâyetin başına Midhat Paşanın getirilmesine karar verildi. Tuna vilâyetinin yönetiminde edini¬len tecrübeyle, nizamnamenin aksayan ta¬rafları giderilecek ve yeni bir nizamname bütün eyaletlerde uygulanacaktı. Midhat Paşa Tuna vilâyetini sancak, kaza, nahiye ve köy olmak üzere ünitelere böldü. Na¬hiyelerde nahiye meclisleri, köylerde ihti¬yar heyetleri kurdu. Kazalardaysa idare ve deavi meclisleri olmak üzere iki meclis meydana getirdi. Vilâyet merkezinde, bütün vilâyetin yönetimiyle uğraşan ve yılda bir kere toplanan vilâyet meclisi kuruldu. Ayrıca vali muavinliği, merkez mutasarrıflığı, ecnebi işleri müdürlüğü ve nafıa işleri mü¬dürlüğü gibi yeni memuriyetler meydana getirildi. Sonra vilâyetin imarına girişildi; 3 yılda 3 000 km yol ve 1 400 köprü yapıldı.
Vilâyetin güvenliğini tam olarak sağlamak için zaptiye teşkilâtı kuvvetlendirildi. Köy¬lülere kredi sağlamak için Menafi sandık¬ları, Tuna'da insan ve eşya ulaşımını sağ¬lamak için de bir gemi işletmesi (idarei Nehriye) kuruldu. Şehirler arasında düzen¬li posta arabası seferleri meydana getirildi. Hıristiyan ve müslüman kimsesiz çocukların bakımı için Rusçuk ve Sofya'da ıslahhane¬ler açıldı. Vergi toplama işi yeni ve sağlam esaslara bağlandı. Vilâyetin geliri yeni bir vergi konulmadığı halde, 26 000 keseden 300 000 keseye yükseldi. Tuna vilâyeti top¬rakları Berlin antlaşmasıyle (1878) Bulgaris¬tan prensliğine bağlandı. (M)
TUNAYA (Tank Zafer), türk hukukçusu (istanbul 1915). Saint Benoit lisesini, İs¬tanbul Hukuk fakültesini bitirdi (1940). Ay¬nı fakültede anayasa ve amme hukuku do¬çenti (1950) ve profesörü oldu (1959). Eser¬leri; Türkiye'de Siyasî Partiler (1952); Mil¬letvekilleri Seçimi Kanunu (1954); Hürri¬yetin ilâm (1959): İkinci Meşrutiyetin Si¬yasî Hayatına Bakışlar (1959); Siyaset İlmî Serisi (1959). [M]
TUNCA, Balkan yarımadasında Meriç ır¬mağının kolu; uzunluğu 240 km (Türkiye kesimi 61 km). Bulgaristan ortalarından geçen Balkan dağlarının en yüksek doru¬ğu olan Yumrukçal (Botev) tepesinin gü¬ney yamaçlarından iner; bu dağlarla Antibalkan sıralan arasındaki verimli ova¬dan (Kızanlık ovası) geçerek doğuya doğ¬ru akar. Yanbolu'nun kuzeyinde birden güneye döner, Türkiye sınırı yakınlarında Tunca masifi adı verilen basık ve orman¬lık sırtlar (Sakardağ ve Derbent sırtları) arasında sıkışır. Türkiye topraklarına gir¬dikten sonra tepelik araziden geçerek Edir¬ne şehrini kuzey ve batıdan kuşatarak şeh¬rin güneybatında Meriç'e kavuşur. (M)
TUNA NEHRİ İLE İLGİLİ LİNKLER
Tuna Komisyonu Temizleme Projesi Birimi
www.dunacom.org/clearance
Bu site Tuna'nın 1999 yılında Yugoslavya'da NATO bombardımanından kalan yıkıntılardan temizlenmesi için yürütülen projenin genel hatları ve son durumu hakkında bilgi veriyor.
Yeşil Balkanlar Çevre Koruma Federasyonu Sivil Toplum Örgütleri
www.greenbalkans.org/gben/gbenstp.htm
Yeşil Balkanlar'ın hedefleri, etkinlikleri ve ilişkili örgütler hakkında daha fazla bilgi edinin.
Duna-Drava Ulusal Parkı
www.ddnp.hu/angol.htm
Bu parkın tarihi ve farklılıkları hakkında daha fazla bilgiye ulaşın.
WWF Yeşil Tuna Programı
www.panda.org/europe/freshwater/initiatives/danube.html
Tuna boyunca uygulanan çevre koruma girişimlerini inceleyin.
PAN (Protected Area Network / Koruma Altındaki Alanlar Ağı) Parkları Duna-Drava Projesi
www.panparks.org/source/duna.html
Duna-Drava ve Kopacki Rit parklarının birleştirilmesine yönelik planlar açıklanıyor. Bu sitede Duna-Drava Ulusal Parkı ve Avrupa'daki diğer potansiyel PAN parkları hakkında ek bilgiler de mevcut.
Donaueschingen
www.donaueschingen.de/pagesenglish/
Tuna'nın doğduğu yer hakkında daha fazla bilgi edinmek için bu siteyi ziyaret edin.