Anasayfa   İletişim  
Reklam  
-->
   
 
 
   
Google
   
   
    
 
 
 

 
 
 
 
 

Balkan birlikteliği ruhunun canlandırılması

Cumhuriyet 14.06.2009
Prof. Dr. Prevelakis’le 75. yıldönümünde Balkan Paktı ruhunun canlandırılıp canlandırılamayacağını konuştuk:

ABD’nin zafiyeti boşluk doğurdu

SÖYLEŞİ

LEYLA TAVŞANOĞLU

Birkaç yıldır bir Balkan birlikteliği ruhunun canlandırılması çalışmaları yapılıyor. Bunun başını çekenlerden birisi de Paris’teki Sorbonne ve Sceince Po üniversitelerinin öğretim üyelerinden Prof. Dr. Georges Prevelakis. Prof. Prevelakis hem bir coğrafya hem de şehircilik uzmanı mimar. Balkanlar’da jeopolitiğin tarihçesi üzerine yıllardır kafa yoruyor. Bunun felsefesini yapıyor. Küçük oğlu Konstantinos Prevelakis İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi’nde hem Türkçe öğrendi hem de Balkanlar ve Türk-Yunan ilişkilerinin tarihi üzerine araştırmalar yaptı. Yani Prevelakis ailesinin bir Balkan Birliği ya da uzlaşısına ilgisi yüzeysel değil. Prof. Prevelakis, geçen haftalarda Atina’da, Sorbonne Üniversitesi ve Atina’daki Fransız Büyükelçiliği’nin desteğinde Balkanlar’da birlik ve uzlaşı arayışları konulu uluslararası bir sempozyum düzenledi. Sırbistan’dan Kosova’ya, Arnavutluk’tan Türkiye’ye, Yunanistan’dan Makedonya’ya kadar pek çok ülkeden katılımcılar sempozyumda bildiriler sundular; olasılıkları ve fırsatları değerlendirdiler. Ben de sempozyumun amaçlarını, bu çalışmanın sürdürülebilir olup olmadığını Prof. Georges Prevelakis’le konuştum.

- Siz Balkan Paktı’nın 75. yıldönümü nedeniyle Balkanlar’da işbirliği arayışları konulu bir toplantı düzenlediniz. Bu proje sizde nasıl oluştu?

G.P. - Son birkaç yıldır Balkan bölgesinin coğrafi ve tarihi gerçeklerini temel alan bölgesel bir çerçeve çizmemiz gerektiğini düşünüyorduk. Balkanlar gerek Bizans, gerekse de Osmanlı’nın ilk ve orta döneminde hep birlik halinde varlığını sürdürmüştür. Hep bir bütün olarak hareket etmiştir. 19. yüzyılın sonu ve 20 yüzyılda ise Balkanlar bölündü. Yeni devletler oluştu. Yeni sınırlar çizildi. Birlikte yaşamaya alışkın insanlar bölündüler. Birbirlerinden uzaklaştılar. Bu dönemler çok zor geçti. Balkanlar’da yaşayan herkes acı çekti. Bugün yeni bir çağa adım atıyoruz. Dolayısıyla ben geçen yüzyılın tarihsel gerçeklerini bir yana bırakmadan bu bölgenin birliğini yeniden oluşturmamız gerektiğine inanıyorum.

- Neden, tarihsel gerçekleri bir yana bırakmadan, dediniz?

G.P. - Çünkü bunlar yaşanmış gerçeklerimizdir. Bunlar bizim kendimizin bir parçasıdır. Ama artık açılım yapmamızın zamanı gelmiştir. Bir yanda Avrupa’ya entegrasyonla oluşan jeopolitik evrimi yaşıyoruz. Ayrıca bugün yeniden görece bir istikrarsızlık dönemine girdiğimizi düşünüyorum.

- Neden istikrarsızlıktan söz ediyorsunuz?

G.P. - Soğuk Savaş döneminde istikrar vardı. Balkan bölgemiz ve Avrupa, ABD ve Sovyetler Birliği’nin ikili hegemonyası altında kutuplaşmıştı. Moskova ve Washington’un sorumluluğu buraları istikrara kavuşturmaktı. Tabii ki ortam özgür değildi. Ama istikrarlıydı. Soğuk Savaş’ın sonunda ABD’nin etkisinin gücü çok arttı. Bunun olumsuz yanları olmadı değil. Ama yine de istikrar korunuyordu. Bugün bana göre ABD’nin Balkanlar’daki etkisinin azalmakta olduğu bir döneme giriyoruz. O nedenle de burada bir çeşit boşluk oluşacak.

Bölgemiz tehlikeli


- Peki, Balkanlar’da böyle bir boşluk oluşursa bunu kim dolduracak?

G.P. - Er ya da geç yeni bir dengeye kavuşacağız. Ama bu yeni dengeye giriş sürecinde burada istikrarsızlıklar olacaktır. Rusya’nın, etkisini yeniden güçlendirmeye çalıştığı açıktır. Ama Rusya’nın bugün Sovyet döneminde olduğu gibi bütün dünyayı etkisi altına alma hırsı olduğunu sanmıyorum. Ama hiç kuşkusuz Rusya ABD’nin zayıflamasından yararlanarak oluşan boşluğu doldurmaya çalışacaktır. Bunu Gürcistan ve Ukrayna olayları sırasında gördük. AB entegrasyonunun pek çok başarılı yanlarının yanında zafiyetleri de oldu. AB entegrasyonu ABD’nin himayesine kendini bağlamıştı. Ama bugün ABD artık eski gücünü kaybediyor. Öte yandan Ortadoğu’da, Irak’ta, Afganistan’da çözümsüz kalan pek çok sorun var. Dolayısıyla göreceli tehlikeli hale gelebilecek bir bölgede yaşıyoruz. Yani, Balkanlar’da Balkan Paktı’nın imzalandığı 1934’teki sorunların aynısı bugün yaşanıyor. O nedenle, bölgenin istikrara kavuşması için nasıl bir güç birliği oluşturabiliriz, arayışları içine girdik Ulus devletlerimizi oluşturan idealler artık eskidiği için sorunlarımız baş gösteriyor. Kendi toplumum olan Yunan toplumu için söyleyebilirim. Yunan toplumunda değerler krizi yaşanıyor. Genç kuşakları eski ulusal ideallerle sürüklemek artık çok zorlaştı.

Oluşan boşluğu doldurabilecek hiçbir şey yok. Benzer bir durum Türkiye’de yaşanıyor. Sanıyorum Kemalist ideolojide de zafiyetler ortaya çıktı. Zaten bunlar kaçınılmazdı. Çünkü insanları en etkileyen ve en peşinden sürükleyen sistemler bile sonsuza kadar ayakta kalamıyor. O nedenle bunların yerine yenilerinin oluşturulması ihtiyacı doğuyor. Türkiye’nin Kemalizmin yerine koyacağı ideolojik bir çerçeve bulup bulmadığını bilmiyorum. Görebildiğim kadarıyla gençlerimize daha geniş bir perspektif vermek zorundayız. Bana göre bir ‘fikir eski benliği’ arama yoluna girmektir. Eskiden var olan kültürel varlığımızı yeniden inşa etmek zorundayız. Osmanlı ruhunun parçalanması bir çeşit ampütasyona (vücuttan bir organın kesilmesi) benziyor. Bugün her şey değişiyor. Küreselleşmeyle birlikte tek boyutlu kimlikten uzaklaşıyoruz. O nedenle de bugün neden yeniden vücudumuzun kaybettiği parçalarımızı bulmaya çalışmayalım?

Yani Balkan Paktı için umut var


- 9 Şubat 1934’te Balkan Paktı’nın imzalanması büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk’ün girişimiyle gerçekleşmişti. O zaman bugün yeniden bir Balkan Birliği ruhunu canlandırmaya çalışırken Türkiye’de Kemalizmin ölmekte olduğunu nasıl söyleyebiliriz?

G.P. - Aslında amaç Balkan Paktı’nı yeniden canlandırmak değil. Amaç bunun olanaksız olduğunu söyleyenlere karşı Balkan Paktı döneminde yaşanan deneyimlerden yararlanmaktır.

Kimileri Türkiye’yle Yunanistan arasında sorunlar, Kıbrıs meselesi ve bölgede daha başka güç konular varken böyle bir güç birliği oluşturulmasının olanaksız olduğunu, enerjimizi baştan kaybedilecek bir dava uğruna harcamamamız gerektiğini savunuyorlar.

Bana göre buna verilecek iki cevap var. Birincisi şu: Eğer bunu, Türkiye Cumhuriyeti’nin daha sonra temellerinin atıldığı ve Yunanistan için büyük felakete dönüşen Birinci Dünya Savaşı’ndan on yıl bile geçmeden 1934’te başarabildilerse bugün bunu başarmak olanaksız değildir. Umut var. Dolayısıyla da denemeye değer. Evet, bölgemizde ciddi sorunlar var. Bunların üstesinden gelmek de öyle kolay değil. Belki de paralel çalışabiliriz. Evet, Kıbrıs sorunu çözülmedi. Ama bu tarafta biz kendi işimize bakabiliriz.

- Bu nasıl olacak?

G.P. - Enerji, kültür, ekonomide işbirliği alanları araştırabiliriz. Öyle bir zincirler ağı oluşturabiliriz ki bir yanda ortak bir temel ortaya çıkar. Bu ortak temelde kimi kara delikler de bulunabilir. Ama olsun. Öte yandan da öyle bir ortam oluşabilir ki bizi durduran, bloke eden sorunların daha kolaylıkla çözülebileceği bir ortam oluşur. Fransa ve Almanya’ya bakın. Daha düne kadar birbirlerinin boğazını sıkan bu iki devlet bugün AB çatısı altında ortaklıklarını sürdürüyorlar.

- Yani siz Balkan Birliği ya da bir Balkan Uzlaşısı için gelecek görüyorsunuz?

G.P. - Evet, gelecek görüyorum. Bana göre bugünkü tartışma ortamlarından biraz kendimizi uzak tutup biraz daha ileriye bakarsak bunu başarabiliriz. Bu görev de aydınlara, üniversite görevlilerine, akademisyenlere düşüyor. Tarihe baktığımız zaman akıl almaz değişikliklerin olduğunu görebiliriz.

Soğuk Savaş’ı örnek alalım. Kim Soğuk Savaş’ın sona ereceğini tahmin edebilirdi? 11 Eylül olaylarından sonra kim uluslararası iklimin böylesine değişebileceğini tahmin edebilirdi?

Bizler tarihin, bugünkü olayların sonsuza kadar böyle devam edeceği gibi düşüncelere kapılıyoruz. Ama gerçekler öyle değil. Her zaman hiç beklenmedik olaylarla karşı karşıya kalıyoruz. Belki yarın hiç beklemediğimiz bir olay meydana gelir. Kim bilir? Türk-Yunan ilişkileri örneğini ele alalım. İki ülkedeki depremler bütün ortamı değiştirdi ve Türk-Yunan ilişkilerinde akıl almaz gelişmeler sağladı. Şunu bilmemiz lazım. Tarihi, yaşanmış büyük ve derin olayları değiştiremeyiz. Ama şunu yapabiliriz: Olası değişimlerde fırsatı kaçırmayacağımız bir zemin oluşturmalıyız. Fırsatlar önümüze çıktığında bunları yakalamaya hazırlıklı olmalıyız.

 

 
Nutuk (Sesli ve Görsel)
 
Etkinlik Takvimi
Mayıs , 2024
PzrPztSalÇrşPrşCumCts
1 2 3 4
5 6 7 8 9 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30 31
 
 
 
 
 
Copyright Aralık 2002 © balkanpazar.org
tasarım ve uygulama Artgrafi.net