Anasayfa   İletişim  
Reklam  
-->
   
 
 
   
Google
   
   
    
 
 
 

 
 
 
 
 

9 0cak 2007 TBMM Oturumu: Bati Trakya Türk Azinligi (2)


Saygilarimi sunuyorum Cumhuriyet Halk Partisi adina ve sahsim adina.
(Alkislar)

BASKAN - Tesekkür ederim.

Anavatan Partisi Grubu adina Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydali.

Sayin Gaydali, buyurun efendim. (Anavatan Partisi ve AK Parti siralarindan
alkislar)


ANAVATAN PARTISI GRUBU ADINA EDIP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayin Baskan,
çok degerli milletvekilleri; sözlerime baslamadan önce, hepinizi en derin
saygilarimla selamliyorum.


33

--------------------------------------------------------------------------------

Bugün, Bagdat'ta düsen, Türk isçilerimizin sehit olmasina vesile olan elim
uçak kazasini ögrendik. Burada, hayatlarini kaybeden Türk isçilerine
Allah'tan rahmet diliyoruz. Ayrica, geçtigimiz Kurban Bayrami'nda trafik
kazasinda yitirdigimiz tüm vatandaslarimiza Allah'tan rahmet diliyoruz.
Kabine arkadasim Sayin Tasar'a ve Sayin Nezir Büyükcengiz'e de Allah'tan
rahmet dileyerek sözlerime basliyorum.

Degerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti döneminin en büyük
emperyal devletlerine karsi verdigi bir bagimsizlik savasi neticesinde
kurulmustur, bölgemizde bulunan bazi devletler gibi, dönemin emperyal
devletlerinin çikar hesaplari ve lütuflariyla kurulan devletlerden
degildir.

Genç Türkiye Cumhuriyetinin büyük Osmanli Imparatorlugu'nun varisi olarak
tarihsel sorumluluk alani Misakimillî sinirlarina hapsedilemez.

Bugünkü genel görüsme konumuz itibariyla konusmami Bati Trakya Türklerinin
yasamakta oldugu sorunlar ve bu sorunlar karsisinda Türkiye Cumhuriyeti
Devleti olarak bizlerin yapmasi gerekenler çerçevesinde sinirlandiracagim.

Bugün Yunanistan sinirlari içinde büyük bir çogunlugu Bati Trakya'da
bulunan yaklasik 150 bin Müslüman Türk azinligi yasamaktadir. Oysa,
Müslüman Türk azinliginin nüfusu, Lozan belgelerine göre, 1923 yilinda
129.120 idi. 1923 yilindan sonra geçen seksen üç yilda artan nüfus sadece
20 bin civarindadir. Eger disaridan müdahale olmasaydi bugün Bati Trakya
Türkleri nüfusunun 500 bin dolayinda olmasi beklenirdi.

1923 yilinda Bati Trakya Türk nüfusu bölge nüfusunun yüzde 68'ini teskil
ederken, bugün bölge nüfusunun ancak yüzde 35'ini teskil etmektedir.
Paralel bir durum Türklerin sahip oldugu arazilerin orani bakimindan da
mevcuttur. 1923'te bölge toprak mülkiyetinin yüzde 84'üne sahip olan Türk
azinlik, bugün bölge topraginin sadece ve sadece yüzde 20 gibi bir oranina
sahiptir.

Yunan idaresi Lozan Anlasmasi'nin 45'inci maddesine dayanarak sadece
"Müslüman azinlik" kavramini kullanmakta, bölgede yasayan Türklerin etnik
kimligini reddetmektedir. Içinde "Türk" kelimesi geçen dernekler
kapatilmaktadir. Millî kimligin inkâri ve millî kimligin dinî kimlik
içinde etkisizlestirilme çabalarina karsi dikkatli olmak zorundayiz.
Çünkü, millî devletler millî kimliklerini yasattigi sürece var
olabilirler. Bu dikkati ülkemiz içinde göstermemizin yani sira, ülkemiz
sinirlari disinda da yasamakta olan Türklerin kimliklerini kaybetmemeleri
konusunda da gayret ve çalisma içinde olmaliyiz.

Bugün Yunanistan'da okuryazarlik oraninin en düsük oldugu bölge Bati
Trakya Bölgesidir. Bu bölgenin cahil birakilmasi bilinçli bir tercih
olarak karsimiza çikmaktadir.

Lozan Anlasmasina göre kendi egitim kurumlarini kurma ve ögretmenini tayin
etme hakki bulunan Bati Trakya Türk toplumu, bugün bu hakkini
kullanamamaktadir.

Yunanistan, azinliklarin egitim kurumlarini Din Isleri ve Egitim
Bakanligina baglayarak Türk azinligin kendi egitim kurumlarindaki
kontrolünü hükümetin yetkisine almistir. Türk toplumunun çagdas egitimden
yararlanmasini saglamak amaciyla imzalanan 1953 ve 1968 Türk-Yunan Egitim
Anlasmalari da uygulanmamaktadir.

Iskeçe'de Gümülcine'de ve daha birçok Türk azinligin yasadigi bölgede
belki de en büyük sorun egitimdir. Yunanistan'la Türkiye arasinda 1953
yilinda varilan bir mutabakat çerçevesinde her yil karsilikli olarak Bati
Trakya ve Istanbul'a 25 ögretmen gönderilmesi öngörülmüs, daha sonra 1955
yilinda ögretmen sayisi 35'e çikartilmistir.

Ancak, aradan geçen süre zarfinda Yunanistan, Bati Trakya azinlik
okullarina Türkiye'den gönderilecek ögretmen sayisini resen giderek
azaltmis ve sadece 16 ögretmen için vize vermeye baslamistir.

Bati Trakya Türk azinligin din, vicdan özgürlükleri ve haklari Lozan
Anlasmasiyla genel olarak düzenlenmistir. Fakat, Yunan idaresi, bu
haklarin kullanimi hususunda devamli engelleyici tavirlar içinde olmustur.
Yunan idaresiyle Türk azinlik arasindaki en belirgin ve somut çalisma
konusu, müftülerin seçimidir.

Türk azinliga, Lozan Anlasmasiyla Yunan idaresinden bagimsiz olarak kendi
din islerini organize etme ve yönetme hakki açikça taninmistir; fakat,
1985 yilindan bu yana Yunan Hükümeti Lozan Anlasmasi'ni göz ardi ederek
müftüleri dogrudan kendisi atamaya baslamistir. 1913 tarihli Atina
Anlasmasi'yla, Yunanistan'daki azinliklarin haklari garanti altina
alinmisti ve bu haklar, 1920 tarih ve 2345 sayili Yasayla Yunan hukuk
sisteminin bir parçasi haline getirilmistir. Yasaya göre, Bati Trakya Türk
azinligi dinsel kurumlarini kendi özgür iradesiyle olusturmakta ve
müftüleri seçim yoluyla görevlendirmekteydi. 1984 yilindan itibaren Yunan
hükûmeti, Türk azinliga danisma geregi duymadan tek tarafli olarak müftü
atamasi yapmaya baslamis ve Türk azinliga, kendi müftülerini seçme hakki
veren 2345 sayili yasayi yürürlükten kaldirarak müftülerin atama yoluyla
isbasina getirilmesini öngören 1920 sayili yasayi yürürlüge koymustur. Bu
sekilde Atina Anlasmasi'ni da ihlal eden Yunanistan, 590/1977 sayili
yasayla, Yunan kilisesine tanidigi metropolitleri, 2456/1920 sayili
yasayla Yahudi cemaatlerine tanidigi yöneticilerini ve hahamlarini seçme
hakkini Türk azinligindan esirgeyerek, azinliklara, diger vatandaslara
taninan haklarin tamaminin taninacagina dair Lozan Anlasmasinin amir
40'nci maddesini de ihlal etmektedir. Yunan hükûmetinin Müslüman
toplulugun

34

--------------------------------------------------------------------------------

müftülerinin atanmasi konusundaki tutumu, Türk azinligin insan haklarinin
ihlalini gösteren en utanç verici örneklerden birisidir.

Halihazirda Iskeçe ve Gümülcine'de ikiser müftü bulunmaktadir. Bunlardan
biri, Yunan hükûmetince, tüm anlasmalar hilafina yasa disi olarak atanmis,
digeri de Türk azinlik mensuplarina anlasmalara uygun olarak, yasal olarak
seçilmis müftüdür. Seçilmis müftüler, müteaddit defalar müftü unvanini
yazili olarak kullandiklarindan dolayi "makam sahtekârligiyla" itham
edilmisler ve mahkeme önüne çikarilarak hüküm giydirilmislerdir. Gümülcine
Müftüsü Ibrahim Serif'e karsi yapilan idari islemlerin, Avrupa Insan
Haklari Sözlesmesi'nin düsünce, din ve kanaat özgürlügüne dair 9'uncu
maddesinin ihlali oldugu Avrupa Insan Haklari Mahkemesi tarafindan tespit
edilmis ve Yunan hükûmeti mahkûm ettirilmistir.

Türk azinligin yasadigi önemli bir sikinti kaynagi da, kendi vakiflarinin
yönetiminde Lozan Anlasmasi'na aykiri olarak etkin olamamalaridir. Lozan
Anlasmasi'nin 40'inci maddesi uyarinca, Bati Trakya Türk azinligin,
giderlerini kendileri karsilamak üzere, her türlü hayir kurumlari, dinsel
ve sosyal kurumlari ve her türlü okullar ve buna benzer ögretim ve egitim
kurumlari kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini
serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapmak konularinda esit
hakka sahip olmalari öngörülmüstür. Türk azinligin bu haklari,
uluslararasi anlasmalara aykiri olarak yapilan çesitli kanun
degisiklikleriyle ve uygulamada çikarilan zorluklarla Türk azinlik
tarafindan kullanilamaz hâle getirilmis ve Türk azinliklarin vakiflardaki
kontrolü Yunan idaresinin tasarrufuna birakilmistir.

Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; 1955 tarihinde çikarilan ve 1998
yilina kadar yürürlükte kalan Yunan Vatandaslik Kanunu'nun 19'uncu
maddesi, Yunan hükûmetlerinin bölgenin etnik kompozisyonunu degistirmek
hususunda kullandiklari en önemli araç olmustur. Bahse konu bu maddeye
göre "Yunan olmayan kökenden bir kisi, geri dönme niyeti olmaksizin
Yunanistan'dan ayrilirsa bu kisinin Yunan vatandasligini yitirdigine
hükmedilebilinir. Bu hüküm, yurt disinda dogmus ve oturmakta olan Yunan
olmayan etnik kökenli kisilere de uygulanir. Ana, babasindan ikisi birden
veya hayatta olani vatandasligini yitirmis olan resit olmayan çocuklardan
yurt disinda yasayanlar da vatandasligini yitirmis olarak ilan edilebilir.
Vatandaslik Konseyinin ayni yönde alacagi karara dayanarak, bu konuda,
Içisleri Bakani hüküm verir." denilmektedir.

Bati Trakya Türk azinligin mensuplarini vatandasliktan çikarmak için
kullanilan bu madde, Yunan vatandaslari arasinda etnik kökenlerini kistas
alarak "Yunan asilli olanlar ve olmayanlar" seklinde ayirim yapmaktaydi.
Bu maddeyle vatandasliktan iskat edilenler, kendilerine bir tebligat dahi
yapilmadan, keyfî biçimde vatandasliktan çikarilmislardir. Soydaslarimiz,
vatandasliktan çikarildiklarini sinir kapilarinda ögrenmis, haklarinda
alinan karara itiraz edebilmeleri için Yunanistan'a giris yapmalarina dahi
izin verilmemistir.

Bu sekilde Yunan vatandasligini kaybettirilen soydaslarimizin sayisinin 60
bin civarinda bulundugu tahmin edilmektedir. 11 Haziran 1998 tarihinde,
Yunanistan parlamentosu, vatandaslik yasasinin 19'uncu maddesini iptal
etmistir. Bununla birlikte, Yunan hükûmeti, binlerce vatansiz soydasimizin
beklentilerinin aksine, yasa iptalinin geriye dönük etkisi olmadigini,
yani, vatansiz soydaslarimizin gasp edilen vatandasliklarinin iade
edilmeyecegini açiklamistir. Irkçi bir zihniyetin ürünü olan böyle bir
yasa maddesi, Avrupa'nin göbeginde elli üç yil yürürlükte kalmistir. Bu
kanun yüzünden, bugün, yaklasik 6 bin Bati Trakyali Türk vatansiz duruma
düsmüstür.

Lozan anlasmasinin resmî verilerine göre, Bati Trakya Türk azinligi,
1920'lerde topragin yüzde 84'üne sahipti; ancak, bu oran, günümüzde yüzde
20'li oranlara düsmüstür. Bunun nedeni, Yunan hükûmetinin, Yunan
vatandaslarinin bölgeden toprak almasi için gösterdigi kolayliklar ve
ayrilan kotalar, Türk topraklarinin kamulastirilmasi, arazilerinin
birlestirilmesi uygulamasi, Osmanli toprak dagiliminin ve mülkiyetlerinin
taninmamasi ve Sovyetler Birliginden getirilen Yunan göçmenlerin yöreye
yerlestirilmesidir.

Kamulastirilmanin nasil adil olmayan bir sekilde yapildigi oranlara
bakilarak anlasilabilir. Kamulastirilan arazilerin yüzde 80-90'i Türklere,
sadece yüzde 10 ila 20'si Yunanlilara aittir.

Osmanli'dan gelen topraklar meselesinde de Yunan otoritelerinin ayrimci
politikalari göze çarpmaktadir. Devlet Osmanli tapusunu eger söz konusu
arazi bir Yunanli çiftçiye aitse tanimakta iken, ayni haktan Türk
çiftçileri yararlandirilmamaktadir. Bu sekilde 1974 yilinda Iskeçe'nin
Inhanli nahiyesindeki 1.800 hektar arazi Yunan Devlet Mallari Konseyi
tarafindan kamulastirilmistir. Gerekçe ise, üzerindeki sahipligin 1872
tarihli Osmanli tapusu disinda baska bir belgeye dayanmamis olmasidir.

1990 yilina kadar Türklerin bölgedeki topraklari üzerindeki haklari önemli
ölçüde kisitlanmistir. 1938 yilina ait 1366 sayili Kanun, Bati Trakya'yi
sinir bölgesi olarak nitelendirmis ve bu bölgedeki topraklarin Yunan
asilli olmayanlara satilmasini yasaklamistir. Bu konudaki haksiz
uygulamalar Avrupa Konseyinin ilgisi buraya çekilene kadar sürmüstür.
Konsey, bu uygulamalarin Avrupa Birliginin insanlarinin, hizmetlerin ve
sermayenin hareket özgürlügü ve ayni zamanda mülkiyet hakkiyla ilgili
normlarina aykiri oldugu yönünde karar almis ve Lüksemburg mahkemesinde
dava açmistir. Mahkeme de bu uygulamayi Roma Antlasmasinin 52'nci
maddesine aykiri bulmustur. Bunun üzerine, Yunanistan, 31 Agustos 1990'da
1892 sayili yeni bir kanunu yürürlüge koymustur. Ancak hâlâ eski kanunda
oldugu gibi bölgede toprak alimi için devlet izni gerekmektedir.


35

--------------------------------------------------------------------------------

Bati Trakya Türklerinin siyasete katilimi ve siyasi örgütlenmesi hususunda
da büyük kisitlamalar mevcuttur. Bati Trakya bölgesinde nüfus olarak büyük
öneme sahip olan Türk azinlik, siyasi alanda çok aktif bir çizgi
izleyememektedir. Azinligin yönetime katilmasini engellemek isteyen
Yunanistan, bagimsiz azinlik adaylarin seçimini çesitli düzenlemelerle
engellemektedir. Bu kapsamda, 1993 yilinda getirilen düzenlemeyle,
milletvekili seçilebilmek için, bagimsiz adaylar dahil olmak üzere, tüm
adaylarin ülke genelinde geçerli oylarin yüzde 3'ünü almasi öngörülmüstür.
Yaklasik 200 bin rakamina tekabül eden bu yüzde 3'lük baraj uygulamasi,
nüfusu 120 bin civarinda ve oy kullanacak kisi sayisi 50 bin civarinda
olan Türk azinligin siyasi iradesini engellemeye yönelik bir uygulamadir.

1993'teki genel seçimlerde ilk kez uygulanan baraj sistemi, beklendigi
gibi, bagimsiz azinlik adaylarinin milletvekili seçilmelerini
engellemistir. Bu gelisme, azinlik mensuplarinin parlamentoya ancak bir
siyasi partinin adayi olarak girmelerini zorunlu kilmistir.

Diger taraftan, Bati Trakya Türk azinliginin siyasi hayata katilimi
yolunda önemli bir adim olan Dostluk Esitlik ve Baris Partisi girisimi,
parti önderi Doktor Sadik Ahmet kisiliginde kisa dönemde ses getirmis idi.
Sadik Ahmet, bagimsiz listeden milletvekili seçildigi 18 Haziran 1989
seçimleri ardindan azinlik içindeki etkinligini artirmistir. 13 Eylül 1991
tarihinde kurmus oldugu Dostluk Esitlik ve Baris Partisi araciligiyla
azinlik sorunlarini gündeme getiren Sadik Ahmet, 24 Temmuz 1995 tarihinde,
geçirdigi süpheli bir trafik kazasi sonucu, maalesef, hayatini
kaybetmistir.

Azinligin siyasi etkinliginin azaltilmasi amaciyla uygulamaya konulan bir
diger yöntem ise, il, belediye ve nahiyelerin birlestirilmesi
uygulamalaridir. Mart 1997'de Belediye ve Nahiyelerin Birlestirilmesi Yasa
Tasarisi'yla köy ve nahiyeler birlestirilerek yeni nahiyeler olusturulmus,
özellikle azinligin yasadigi bazi köy ve nahiyelerin idari açidan Yunan
nüfusunun agirlikli oldugu köy ve nahiyelerle birlestirilmesi saglanarak,
azinligin seçilme sansi bir kez daha kisitlanmistir.

Bati Trakya Türklerinin yasamakta oldugu sikintilarin sadece bu kadarla
sinirli olmadigi herkesin malumlaridir. Bati Trakya…

Daha sinirli zamanimiz içinde bu kadarlik bir kismi ifade etme imkâni
bulabildim. Yunanistan'in uyguladigi politikalari ve amaçlarini özet
olarak bir kez daha belirtmek isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)

BASKAN - Buyurun Sayin Gaydali.

EDIP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Yunanistan, Türk azinligini farkli etnik
kökenlere bölerek "homojen olmayan bir topluluk" olarak tanimlayarak
azinlik mensuplari arasindaki birligi parçalamaya çabalamaktadir. Dinî
kimligi taniyip Türklük kimligini tanimayarak soydaslarimizin Türkiye'yle
baglarinin zayiflatilmasi hedeflenmektedir. Bati Trakya Türklerinin
ekonomik gelismesini engelleyerek, sosyal güvenlik ve dayanismalarini
sarsarak, göçü özendirerek bölgenin tamamen Yunanlastirilmasina gayret
edilmektedir.

Yine, Bati Trakya'da tasinmaz mal edinimlerini denetleyerek ve
kamulastirmalar yoluyla Türklerin toprak sahibi olmalarini engelleyerek
esas ugras alanlari çiftlik olan Türkleri göçe zorlamaktadirlar.

Yunanistan'in Avrupa Birligine girmesinden sonra Bati Trakya Türkleri bazi
haklarini geri kazanarak belli bir rahatlama sürecine girmistir. Avrupa
Birligi kendi standartlarini Bati Trakya'ya yerlestirmek için Yunanistan'a
baski yapmaktadir. Fakat, görülen o ki, Yunanistan, bazi hukuki
düzenlemelerini Avrupa Birligi baskisiyla degistirmek zorunda kalsa da,
uygulamalariyla, Türk azinligi asimile faaliyetlerinden vazgeçmedigini
göstermektedir.

Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Bati Trakya meselesi ayni zamanda
Türkiye'nin ve Türk milletinin bir davasidir. Tarihsel misyonumuz ve
soydaslik bagimiz, bizlere, Türkiye Cumhuriyeti'ne, Bati Trakya
Türklerinin yasadiklari sorunlarin çözümü ve varliklarinin devam
ettirilebilmesi için agir sorumluluklar yüklemektedir.

Bati Trakya, bölgenin istikrari ve Türkiye'nin güvenligi açisindan, Kibris
gibi önemli bir konumdadir. Bu bakimdan, Türkiye, bu davayi her zaman
gündemde tutmali, gerçekleri dünya kamuoyu önünde sik sik getirmelidir.
Surasi hiçbir zaman unutulmamalidir ki, Türkiye'nin bu ve benzeri
konularda tavizler vererek sonuç almasi mümkün degildir. Zaten, bu
sorunlarin verilen tavizlerin sonucunda ortaya çiktigi da bir gerçektir.

Bati Trakyali soydaslarimizin yasadiklari ekonomik sikintilarin
azaltilabilmesi için, Türkiye, Bati Trakya'da mutlaka bir banka subesi
açilmalidir. Bati Trakya'da üretilen tütün ve pamugun alimi yapilmali,
seracilik tesvik edilmelidir. Bölgenin ekonomik olarak güçlenmesi ve bu
sayede ekonomik yetersizlik sebebiyle olusan göçlerin önüne geçilebilmesi
için, Türkiye'nin, bölgenin üretim ve ticaretinin canlanmasi için mümkün
oldugunca dogrudan veya sartlara göre, Türk firmalari araciligiyla,
dolayli olarak bölge ekonomisini desteklemesi gerekmektedir.

Bati Trakya'da azinligin sirketlesmesi tesvik edilmeli, is adamlarimizin
Yunanistan'la yapacaklari ithalat ve ihracat öncelikle bu sirketler
vasitasiyla yapilmali ve böylece, azinligin ekonomik hayat standartlari
mutlaka yükseltilmelidir.

Bati Trakyali soydaslarimizin egitimi, hiç süphesiz, yasanan sikintilarin
asilmasinda, uzun vadede belirleyici bir çözüm olacaktir. Egitimin iki
noktada önemli sonuçlari olacaktir: Birincisi Türk kimliginin yasatilmasi
suurunun gelecek nesillere aktarilabilmesi, ikincisi de Türk kimligini
kaybetmeden Bati Trakyali Türklerin etkili makamlara gelebilmelerinin
saglanmasidir. Ayrica, Bati

36

--------------------------------------------------------------------------------

Trakya Türklerinin davasi ancak bu toplum içinden çikan aydinlarca en iyi
sekilde savunulabilir. Bu baglamda, Bati Trakyali Türk gençlere saglanan
çesitli burslarla, bu gençlerin Avrupa üniversitelerinde lisans sonrasi
egitim alabilmelerinin imkânlarinin saglanmasi son derece faydali
olacaktir. Türk üniversitelerinin ve Bati Trakya Türklerinin kültürel
varliklarinin gelecege iletilmesi için, Bati Trakya tarihi, cografyasi ve
kültürel hayatiyla ilgili akademik çalismalar mutlaka yapilmalidir.

Bati Trakya Türkleri davasinin bilimsel bir zeminde de savunulabilmesi,
gerekli lobi çalismalarina bilimsel destegin saglanabilmesi için Türk
üniversitelerinde Yunanca diline, tarihine vakif uzmanlar yetistirilmesi
de son derece faydali olacaktir.

Türkiye Cumhuriyetinin dis Türkler politikasinin kapsamli ve koordineli
olmasi kaçinilmaz bir gerekliliktir. Bu koordinasyonun bugünkü devlet
kurumlariyla saglanmasi imkânsizdir. Dis Türkler bakanliginin kurulmasi,
Türkiye Cumhuriyetinin büyük hedeflerini takip edebilmesi için de
elzemdir. Elçiliklerimizdeki müsavirliklerimiz birbirleriyle kopuk ve
ortak hedef için kendi alanlarinda hazirlanmis bir programdan yoksundur.
Dis Türklerle ilgili yapilmasi gerekenler, sadece de diplomasi ve iktisadi
faaliyetler, sadece kültürel faaliyetler, sadece egitim faaliyetleri de
degildir. Lazim olan, bütün bunlarin genel bir politika çerçevesinde
koordine edilmesi ve yönetilmesidir. Umarim dis Türkler bakanliginin
kuruldugunu görme bahtiyarligini hep birlikte yasariz.

Bu duygu ve düsüncelerle yüce heyetinize en derin saygilarimi arz
ediyorum. (Alkislar)

BASKAN - Tesekkür ederim Sayin Gaydali.

Saygideger milletvekili arkadaslarim, Disisleri Bakani ve Basbakan
Yardimcisi Sayin Abdullah Gül, bir hususun tutanaklarda düzeltilmesi için
yazili bir talepte bulunmustur. Okuyup, arkadaslarimin not almasini
istirham ediyorum.

"Sayin Baskan, konusmamda, soydas ögrencilere Yunan üniversitelerinde
saglanan yüzde 5'lik kontenjan, dil sürçmesi olarak yanlis söylenmistir.
Dogrusu binde 5'tir. Tutanaklarda düzeltilmesini arz ederim." diyor.
arkadaslarin bu hususu dikkate almalarini ben de istirham ediyorum. Sayin
bakanlara tesekkür ediyorum.

Gruplar adina son konusmaci, AK Parti Grubu adina Bursa Milletvekili
Mustafa Dündar.

Sayin Dündar, buyurun efendim. (AK Parti siralarindan alkislar)

AK PARTI GRUBU ADINA MUSTAFA DÜNDAR (Bursa) - Sayin Baskan, degerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde Bati Trakya Türk azinligi
hakkinda iktidar ve ana muhalefet partilerinin ortaklasa vermis olduklari
genel görüsme önergesi üzerine AK Parti Grubu adina söz almis bulunuyorum.
Hepinizi saygiyla selamlarim.

Konusmama baslamadan önce, Kurban Bayraminda trafik kazasinda hayatlarini
kaybeden Cumhuriyet Halk Partisi Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'e,
eski bakanlarimizdan Mustafa Tasar'a, bu sirada, bugünkü uçak kazasinda
hayatlarini kaybeden ve gerek trafik kazasi ve gerekse baska nedenlerle
ölen vatandaslarimiza Allah'tan rahmet, geride kalanlarina bassagligi ve
sabirlar diliyorum.

Yine, bugün Bati Trakya hakkinda genel görüsme yapiyoruz. Bu vesileyle,
Bati Trakya'ya hizmeti geçen ve ebediyete irtihal edenlere, Sadik Ahmet'e,
Mehmet Emin Aga'ya Allah'tan rahmet diliyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde Bati Trakya Türkleri hakkinda genel
görüsme yapilacagini duyan Bati Trakya Türkleri ve Bati Trakya disina göç
etmis, edenlerin kurmus olduklari derneklerinin temsilcileri beni
arayarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu girisiminden dolayi
duyduklari memnuniyeti ifade etmislerdir. Ben de onlarin bu duygularini
sizlerle paylasmak istiyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugünkü Bati Trakya hakkindaki genel
görüsme oturumu tarihî bir olaydir. Su anda Türkiye Büyük Millet Meclisini
sadece Türkiye degil, Bati Trakya izlemektedir, Yunanistan'dan dünyanin
dört bir yanina göç edenler izlemektedir. Ben de onlar adina, iki partinin
vermis olduklari önergelerin sahiplerini ve bu önergenin gündeme
alinmasina vesile olan AK Parti ve CHP gruplarina tesekkürlerimi
sunuyorum.

Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Bati Trakya Türk azinligi gündemli genel görüsme önergesiyle ilgili
yapacagim konusmama "azinlik" kavrami üzerinde durarak baslamak istiyorum.

Türkiye'nin Avrupa ile müzakerelerin en sikintili konularindan biri hatta
basinda gelen azinliklar konusu, ilginçtir ki, Avrupa Birliginin kendisi
de bu soruna bir çözüm bulabilmis degildir. Buna ragmen yine de Avrupa
Birliginden gelen bazi yetkililerin, Türkiye'deki azinliklarin statüsünün
uluslararasi anlasmalarla belirlenmis olmasina ragmen kendi kafalarina
göre azinlik üretmek istemeleri de Türk insaninin hakli tepkisine neden
olmaktadir.

Azinlik haklariyla ilgili birçok uluslararasi belge olmasina ragmen
azinlik tanimi yapilmamis ve yapilmamis olmasindan dolayi da anlasmazligin
asil nedeni de burada olusmaktadir. Bu konuyla ilgili olarak Avrupa
Birligi kendine Avrupa Konseyinin olusturdugu ilkeleri, Birlesmis
Milletler, Avrupa Güvenlik ve Isbirligi Teskilati belgelerini referans
almaktadir. Avrupa Birliginin, azinlik konusunda, gerek yazili metinler ve
gerekse uygulamalar ile net bir azinlik politikasinin olmadigini
görmekteyiz. Fakat, buna ragmen Avrupa'dan gelen parlamenterlerin, azinlik
konusunda, hiçbir yasal ve hakli dayanagi olmayan talepleri karsisinda
bizler hep savunma pozisyonunda kalmaktayiz. Bizler,

37

--------------------------------------------------------------------------------

bu konuda, Avrupa Birligi içerisindeki azinliklar ile ilgili
olumsuzluklari gündeme getirerek azinliklar konusunda Türkiye'ye karsi
önyargili davranilmasinin önüne geçmeliyiz.

Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Birlesmis Milletler Insan Haklari
Komitesine göre o devlette farkli gruplar varsa ve bunlara azinlik statüsü
taniyip tanimamak tamamen ulus devletin yetki alanindadir. Türkiye, Lozan
Anlasmasina göre, gayrimüslim vatandaslarinin azinlik oldugunu kabul etmis
bunun disinda Türkiye'de baska bir azinlik kabul etmemistir.

Azinliklarin haklarini düzenleyen çesitli uluslararasi belgeler olmasina
ragmen üzerinde anlasma saglanmis bir azinlik tanimi olmadigini yukarida
belirttim. Herhalde devletler, egemenlik haklarinin tehlikeye girecegi
endisesi içinde kendilerini yükümlülük altina sokacak evrensel tanimlardan
kaçinmislardir. Bunun sonucu, bazi devletler, azinlik haklariyla ilgili
uluslararasi sözlesme imzalarken "azinlik" kavramini nasil
tanimladiklarini ve hangi gruplari azinlik olarak kabul ettiklerini
belirten beyanlarda bulunmaktadirlar. Avrupa Birligi, Avrupa Birligine
katilim için 1993 Kopenhag Kriterlerinde azinlik haklariyla ilgili olarak
çerçeve sözlesmesinin nasil uygulandiginin önemli bir etken olacagini
açiklamistir. Fakat, Belçika, Fransa, Yunanistan, Lüksemburg ve Hollanda
gibi üye ülkeler sözlesmeyi onaylamamis, Danimarka ve daha düsük bir
düzeyde Almanya, çerçeve sözlesmesini bazi sinirlamalar içeren bildirgeler
eklemek kosuluyla onaylamayi kabul etmislerdir. Bu durum, eski Avrupa
Birligi üyeleri için böyleyken, yeni aday ülkelerden çerçeve sözlesmesinin
imzalanmasinin istenmesi, Avrupa Birligi içerisinde eski ve yeni üyeler
arasinda çifte standart uygulandiginin açik bir göstergesidir. Bütün aday
ülkelerin imzalamasi sart kosulan çerçeve sözlesmesine, Belçika, Fransa,
Yunanistan ve Hollanda'nin dahil olmamasi kabul edilebilir bir durum
degildir. Nitekim, Yunanistan'da Bati Trakya Müslüman Türk azinliginin
yasamis oldugu sorunlarin temelinde bu çifte uygulamanin oldugunu söylemek
yanlis olmaz. Dünya çapinda insan haklari ve özgürlükler konusunda
gösterilen hassasiyete önemin arttigi günümüzde, Avrupa Güvenlik Isbirligi
Teskilati üyesi olan Yunanistan'in, Avrupa Konseyi sözlesmelerine taraf
olan Yunanistan'in, 1981 yilindan beri Avrupa Birligi üyesi sifatini
tasiyan Yunanistan'in, demokrasinin besigi oldugu söylenen Yunanistan'in,
bu degerlere, özellikle Bati Trakya Türk azinligina karsi gösterdigi tavir
düsündürücüdür. Yunanistan'in devlet politikasi haline gelen azinliklara
yönelik etnik arindirma uygulamalari, Yunanistan'in azinliga bakis
açisinin bir göstergesidir. Bunun en açik örnegi "Türk" kelimesinin
kullanilmasinda kendini göstermektedir. "Türk" ibaresi olan "Bati Trakya
Türk Ögretmenler Birligi, Gümülcine Türk Gençler Birligi, Iskeçe Türk
Birligi" gibi birlikler, dernekler, isminde "Türk" kelimesi oldugu
gerekçesiyle kapatilmistir. Yine, adinda "Türk" ibaresi yer aldigi için
Rodop Ili Türk Kadinlar Kültür Derneginin kurulusuna da izin
verilmemistir. Yine, Evros Azinlik Gençleri Derneginin de, isminde
"azinlik" kelimesi geçtigi gerekçesiyle tescil edilmedigi son gelen
haberler arasindadir.

Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Bati Trakya Türklerinin, azinlik
olduklari için vatandasliktan çikarildiklarini görüyoruz. 1998 yilinda
yürürlükten kaldirilmis olan Yunan Vatandaslik Yasasi'nin 19'uncu
maddesine iliskin Avrupa Konseyi Irkçiligi ve Ayrimciligi Önleme
Komitesinin 27.6.2000 tarihli Raporu vardir. Bu Rapor, Yunanistan'a, bu
maddeden dolayi magdur olanlara vatandaslik haklarini geri almada kolaylik
saglamasini önermektedir. Yine ayni komisyonun 8 Haziran 2004 tarihli
Raporu'nda ise, söz konusu maddeye dayanarak, Yunan vatandasligindan
çikarilanlarin 60.004 kisi oldugu tespit edilmistir. Bunlarla ilgili
olarak da geriye dönük magduriyetleri giderecek Yunanistan, bugüne kadar
herhangi bir düzenleme yapmamistir. Bununla birlikte, Yunanistan'da
yasayan az sayida vatansiz kisilerin vatandasliga tekrar kabul
edilmeleriyle ilgili yeni gelisme olarak 59 kisinin vatandasliklarinin
iade edilecegi haberlerini almaktayiz, fakat, bunun, sorunun çözümü için
yeterli bir gelisme olmadigi da ortadadir. Vatandasliktan iskat
edilenlerin sorunlari, sadece bir ülke vatandasligini kaybetmekle sinirli
kalmamaktadir. Iskat neticesi, bu kisilerin sosyal ve ekonomik çikarlari
da ortadan kaldirilmistir. Vatandasliktan silinmeyle ilgili olarak,
Yunanistan'da yasamasina veya baska ülke vatandasliginin alinmasina
bakilmaksizin bu kisilerin vatandaslik haklarinin verilmesi konusu,
üzerinde ciddiyetle durulmasi gereken bir konudur. Bu kisilerin
vatandasliklari iade edilmelidir.

Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; anlasmalarda, kanunlarda çerçevesi
belirlenmis olan Bati Trakya'daki "müftülük" makami, kurallarin
uygulanmamasindan dolayi Müslüman Türk toplumunun kanayan yarasidir. Bati
Trakya'da, müftülük, temel bir müessesedir. Müftülerin dinî görevleri
yaninda yargisal görevleri de vardir, verilen kararlar Yunan makamlari
tarafindan da taninmaktadir. Lozan Anlasmasi'na göre, Bati Trakya
Türklerine, müftülerini özgür iradeleriyle seçme hakki taninmistir. 1990
yili sonuna kadar, müftüler, cemaat tarafindan seçilmistir. Ancak, bu
uygulama keyfî bir kararla iptal edilmis, Gümülcine ve Iskeçe
müftülüklerinin basina Yunanli yöneticilerin tayin ettigi ve azinlik
tarafindan onaylanmayan müftüler getirilmistir. Yunan hükûmeti tarafindan
haklarinda davalar açilan seçilmis Gümülcine ve Iskeçe müftülerimiz
Ibrahim Serif ve rahmetli Mehmet Emin Aga, vermis olduklari hukuk
mücadelesini Avrupa Insan Haklari Mahkemesine tasimislar ve görülmekte
olan dört dava da seçilmis müftülerimizin lehlerine sonuçlanmistir.
Verilen bu kararlar da göstermektedir ki, Avrupa Birligi vatandasi olan
Bati Trakya Türk azinliginin, baska alanlarda oldugu gibi, dinî
özgürlükler alaninda da, temel insan ve azinlik haklarindan mahrum
birakildiklarini açikça ortaya koymaktadir.


38

--------------------------------------------------------------------------------

Güncel bir konu olarak, Hakk'in rahmetine kavusan Iskeçe Müftüsü Mehmet
Emin Aga'nin yerine Kurban Bayrami'nin birinci günü seçim yapilmistir ve
bu seçim ile yeni müftü Ahmet Mete olmustur. Ahmet Mete'yi yeni görevinde
tebrik ediyorum ve kendisine, faziletli görevinde üstün basarilar
diliyorum. Müftülük sorunun çözümünde de bu yeni seçimin bir firsat
oldugunu düsünüyorum. Bati Trakya'daki müftülük konusundaki çift basliliga
son vermek için, Bati Trakya Müslüman Türk Cemaati tarafindan seçilen
müftünün taninmasi, sorunlarin çözümü için bir baslangiç olacagini ümit
etmekteyim.

Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yeni Vakiflar Kanunu Tasarisi görüsülürken, Avrupa Birliginin, tüm
dikkatlerini Türkiye'deki cemaat vakiflariyla ilgili yapilacak
düzenlemelere çevirdigi o günün basinindaki haberlerde yer almisti. Resmî
kayitlara göre, Lozan Anlasmasi imzalandiginda, 1920 yilinda, Bati
Trakya'daki Türk nüfusunun orani yüzde 65 iken, bu oran, bugün, yüzde 35'e
düsmüstür; topraklarin da yüzde 84'ü Türklere ait iken, simdi, bu oran,
yüzde 25'e gerilemistir. Lozan Anlasmasi'na göre, Bati Trakya'daki
Müslüman Türk Cemaati kendi vakiflarini idare etme ve yöneticilerini seçme
hakkina sahiptir. Buna ragmen, bugün, vakiflar kendi yönetimini
seçememekte ve ehliyetsiz atamalarla idare edilmektedir. Geçmiste, çesitli
bahanelerle ve satin almalar yoluyla, pek çok vakif emlaki azinligin
elinden çikarilmistir. Bugün, vergi borcu, faiz ve gecikme tazminati gibi
çesitli nedenlerle vakif mallarina ipotek konulmaktadir. Buna mukabil
Istanbul'daki Rum azinlik ise vakif yöneticilerini kendileri
seçebilmektedir, azinlik vakiflari tasinmaz mal edinebilmektedirler ve
tasinmaz mallari üzerinde tasarrufta bulunabilmektedirler.

Bugün, Bati Trakya'yi konusuyoruz. "Vakif mülkleri" derken, sadece Bati
Trakya'daki vakif mülklerini anliyoruz; fakat, tüm Balkanlar'da,
azimsanamayacak oranda Türk vakiflari vardir. Bati Trakya disinda,
Yunanistan genelinde Türk vakiflari bulunmaktadir, fakat, bu vakiflar
emlakinin bugünkü durumu meçhuldür.

Bati Trakya'da müftülük ve vakiflar birbiriyle yakin ilgisi olan
kurumlardir. Müftülük ile vakiflari birbirinden bagimsiz degerlendirmek
mümkün degildir, iki kurum birbirinin tamamlayicisidir. Yönetim, bu iki
kurum için, anlasmalara aykiri yasalar çikarmis, kararlar almistir. 1980
yilinda vakiflar ile ilgili olarak çikarilan 1091 sayili Yasa, yine 1990
yilinda müftülükler ile ilgili olarak alinan kararlar hem Lozan
Anlasmasi'na hem de Atina Anlasmasi'na aykiridir.

Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Bati Trakya'da tarihî eserlerle
ilgili olarak da sikintilar vardir, birçok tarihî eser harap vaziyettedir,
bakimlari yapilmamaktadir. Camilerin onarilmasina izin verilmemektedir.
Türklere ait mezarliklara da saygisizca davranilmakta, mezar taslari faili
meçhul kisilerce kirilmaktadir. Su son iki-üç yil içerisinde Avrupa
Birligi Uyum Komisyonu ve karma parlamento komisyonlari da, Bati Trakya'ya
yapmis olduklari gezilerde bu durumlari tespit etmislerdir.

Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Bati Trakya Türklerinin en önemli
sorunlarinin bir digeri de egitim konusudur. Lozan Anlasmasi'nin 40'inci
maddesi, Müslüman Türk azinliga, masraflari kendilerine ait olmak üzere,
ana dilinde egitim yapacak ögretim kurumlari kurmak hakkini tanimaktadir.
41'inci maddesi ise, Yunan hükümetine, Müslümanlarin çogunlukta
bulunduklari bölgelerde ilkokul egitimi yapacak Türk çocuklari için
okullar açilmasini öngörmektedir. Oysa Yunanistan, 1976 ve 1977'de
çikardigi iki kanunla Türk okullarini kendi gözetimine almis, okullara
kendi politikasi dogrultusunda yetistirdigi Selanik Pedagoji Akademisi
mezunu ögretmenleri atamis, azinlik mensubu formasyonlu ögretmenlere görev
vermemistir. Egitim gibi önemli bir konuda çözüm olarak bugün Türkçe
dersinin seçmeli ders olarak okutulmasi karari, Bati Trakya'daki egitim
yarasinin kapanmasina merhem olamaz.

Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Bati Trakya Türklerinin bu
sorunlarinin Avrupa Birligi gündemine getirilmesi gerekmektedir, bu
sorunlarin uluslararasi komisyonlarda gündeme getirilmesi gerekmektedir.
Türkiye'ye disaridan birçok yabanci parlamenter gelmektedir. Ayni sekilde,
bu yabanci parlamenterlerin Bati Trakya'ya gitmeleri de saglanmalidir. En
son, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubu Baskani Eskisehir
Milletvekilimiz Sayin Murat Mercan'in misafiri olarak Avrupali bir
parlamenter Türkiye'ye gelmis, buradaki azinliklari incelemis, fakat, buna
mukabil, Bati Trakya'ya diger ziyaret gerçeklesmemistir. Bunu da Bati
Trakya insani, bir an önce karsilik olarak beklemektedir.

Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; iki ülke arasinda var olan bu
sorunlara ragmen son dört yilda ikili ve Avrupa Birligi çatisi altinda
iliskilerde çok olumlu gelismeler gözlemlenmektedir. Basbakanimiz Sayin
Recep Tayyip Erdogan'in Yunanistan ziyaretleri, Disisleri Bakanimizin
yaptigi ziyaretler, hükûmetler arasi iyi iliskiler, iki ülke
Basbakanlarinin diyalogu, bölgeye Türkiye'den sik sik yapilan ziyaretler,
ekonomik göstergelerin her yil iyiye gitmesi ve ticaret hacminin artmasi
olumlu gelismelerin göstergesidir.

Degerli milletvekilleri, Bati Trakyali kardeslerimiz öncelikle ilk defa
Türkiye Cumhuriyet Basbakanin Bati Trakya'yi ziyaretlerinden ziyadesiyle
memnun kalmislardir. Yine, ilk defa resmî bir Türk heyeti, 22.'nci Dönem
Türkiye Büyük Millet Meclisi heyeti olarak Karma Parlamento Komisyonunun
ziyareti, daha sonra Avrupa Birligi Uyum Komisyonunun ziyareti onlari
memnun etmis ve onlara heyecan katarak, moral ve destek vermistir. Hiçbir
dönemde Bati Trakya'ya bu kadar yogun ziyaret gerçeklesmemis ve hiçbir
dönemde Bati Trakya konusu bu kadar gündeme gelmemistir.

Ikili iliskilerin gelismesi nasil ki birçok yöne yansiyorsa, pek tabii ki,
Bati Trakya Türklerinin sorunlarinin çözümüne de gelisen ikili iliskiler
katki saglayacaktir. Nitekim, dün Yunanistan basininda yer alan haberlere
göre, Yeni Demokrasi Hükûmetinin Bati Trakya azinligi hakkinda yeni
adimlar, yeni

39

--------------------------------------------------------------------------------

açilimlar yapmayi amaçladigini yazmaktadir. Bu açilimlari, iyi iliskilerin
azinlik sorunlarinin çözümüne de yansiyacagi seklinde yorumlamaktayiz ve
bu açilimlari olumlu gelismeler olarak görmekteyiz. Ayni zamanda, bu
gelismeleri son dört yilda sürdürülen iyi iliskilerin bir yansimasi olarak
görmekteyiz.

Bu süreçle, gelinen bu noktayla, soydaslarimizin sorunlarinin Avrupa
Birligi normlarina uygun bir sekilde çözüme kavusturulacagi kanaati
tasiyoruz.

Ben, bu duygu ve düsüncelerle genel görüsmenin ülkemize, Bati Trakya
Türklerine hayirlar getirmesini temenni ediyorum.

Hepinizi saygiyla selamliyor, tesekkür ediyorum. (Alkislar)

BASKAN - Sayin Dündar tesekkür ediyorum.

Saygideger milletvekili arkadaslarim, gruplar adina görüsmeler
tamamlanmistir. Simdi önerge sahipleri adina, birinci imza sahipleri
olarak veya yetkili olarak konusacak iki konusmaci vardir.

Önerge sahipleri adina konusacak arkadaslara da, konusma süreleriyle
ilgili olarak üç dakika ek süre verecegimi simdiden ilan ediyorum
kendilerine.

Ilk konusmaci, Istanbul Milletvekili Onur Öymen.

Sayin Öymen, buyurun. (CHP siralarindan alkislar)

ONUR ÖYMEN (Istanbul) - Sayin Baskan, çok degerli milletvekilleri; Bati
Trakya Türklerinin durumu konusunda bir genel görüsme yapma önerisini biz
defalarca gündeme getirmistik, bugün, nihayet bu önerimizin Adalet ve
Kalkinma Partisi tarafindan da benimsenmis olmasini memnuniyetle
karsiliyoruz, çünkü, biz, Bati Trakya Türklerinin sorununu bir millî dava
olarak görüyoruz, iktidarla muhalefetin bu konuda görüs birligi içinde,
dayanisma içinde olmasinin ülkemizin çikarlari açisindan özel bir önem
tasidigina inaniyoruz.

Bu vesileyle, Bati Trakya Türklerinin haklarinin yilmaz savunucusu,
rahmetli Gümülcine Milletvekili Sadik Ahmet'in degerli esi Isik Ahmet'in
de bu toplantiyi izledigini biliyoruz, kendisine saygilar sunuyoruz, ayni
zamanda Bati Trakya derneklerinin yöneticilerini de selamliyoruz.

Degerli arkadaslarim, benden önceki çok degerli konusmacilar ve Sayin
Disisleri Bakanimiz, Bati Trakya sorunlarinin pek çok yönünü anlattilar,
onlari tekrarlamak istemiyorum, onlarin anlattigini tekrarlamak
istemiyorum. Yalniz bir hususa dikkat çekmek istiyorum, Bati Trakya
meselesi Yunanistan'in sadece Bati Trakya'ya özgü bir yaklasimindan
kaynaklanmiyor. Bati Trakya meselesi, Yunanistan'in genel olarak
azinliklar konusundaki olumsuz politikasinin bir ürünüdür.

Bizim sorunumuz, yalniz Bati Trakya'da degil -baska vesilelerle de
söyledik- Oniki Adalar'da yasayan soydaslarimiz da ayni sikintiyi çekiyor.
Rodos'ta 3.000 soydasimiz var, bunlarin 7 tane Türk okulu vardi, bugün bir
tane yok. Acaba, niçin yok?.. Acaba, niçin yok? Çünkü, bunlarin varligini,
bir azinligin varligini Yunanistan içine sindiremiyor.

Degerli arkadaslar, acaba, sadece Türk azinligiyla mi ilgilidir bu
sorunlar? Hayir, degildir. Bu sorunlar, ayni zamanda, baska kökenden gelen
Yunan vatandaslari için de vardir. Mesela, Makedon kökenli vatandaslarina
da Yunanistan ayni kisitlayici politikalari uygulamaktadir.

Makedonlar, Florina Kentinde 8 Ekim 1995 yilinda bir siyasi parti kurdular
Gökkusagi Partisi diye. Sonra ne oldu? Sonra su oldu: Size Helsinki
Federasyonu raporundan bir cümle okuyayim: "14 Eylül 1995 tarihinde
Gökkusagi Partisinin Florina'daki merkezi tamamen yakilmistir. Ondan bir
gün önce, belediye baskanliginin öncülügünde polis ve bir grup Yunanli
partinin tabelasini sökmüslerdir. Bu siddet eylemine basvuranlar hakkinda
hiçbir sorusturma açilmamis, parti kuranlar hakkinda Yunanistan'da
bölücülük yaptiklari için sorusturma açilmistir. Bunlar Avrupa Insan
Haklari Mahkemesine gitmislerdir, Yunanistan'i mahkûm ettirmislerdir, ama
Yunanistan, politikasini degistirmemistir."

Iste, bizim Bati Trakya'daki sikintilarimiz sadece oradaki Türklere
yönelik davranislardan kaynaklanmiyor. Yunanistan'in genel olarak
azinliklara tahammül etmeyen politikasindan kaynaklaniyor. Çünkü,
Yunanistan'da bir Mevlânâ yetismemistir, bir Yunus Emre yoktur,
Yunanistan'da hosgörü kültürü yoktur; bundan kaynaklaniyor. Düsünebiliyor
musunuz, oradaki bir din adamini, bir müftüyü sirf halkin seçtigi müftü
olarak görevini yapmaya çalistigi için yargiliyorsunuz, hapse atiyorsunuz.
Bu müftü gidiyor Avrupa Insan Haklari Mahkemesine, dört kere Yunanistan'i
mahkûm ettiriyor, politikanizi degistirmiyorsunuz.

Biz gittik Bati Trakya'ya degerli arkadaslarim, AKP'li milletvekilleriyle
birlikte. Gittik, baktik bazi köylerde Osmanlilardan kalma camiler
yikilmis ve tamirine izin verilmiyor. Belediye baskanina gittik, sosyal
demokrat belediye baskani. Dedik ki "niye izin vermiyorsunuz?" "Bizim
yetkimiz yok, Atina'ya gidin" dediler. Atina'ya gittik, bizzat Yunan
Disisleri Bakaniyla konustuk AKP'li milletvekilleriyle birlikte. Anlattik,
camilerin durumu böyle dedik, vakiflarin durumu söyle, bunlarin
iyilestirilmesini istiyoruz. Bize, resmen "yapamayiz" dedi, "yapamayiz"
dedi. Sayin Disisleri Bakanimiza, Sayin Basbakanimiza bakarsaniz, onlar
oldukça iyimser ifadelerde bulunuyorlar: "Türk-Yunan dostlugu gelisiyor,
bundan yararlanarak, Bati Trakya Türklerinin durumunu iyilestirecegiz."
Sizin gözünüzün içine baka baka, Yunanistan Disisleri Bakani bunu
yapmayacaklarini söylüyor, daha ne cevap istiyorsunuz?

Müftünüzü çalistirmazlar, caminizi tamir ettirmezler, çocuklarinizin
egitimine izin vermezler. 15 tane Türk ögretmen, Türkiye'de egitilmis 15
ögretmen, 220 okulda egitim verecek, bu mümkün

40

--------------------------------------------------------------------------------

müdür? Lozan'daki kontenjanin bile ancak yarisini veriyor size. Siz ne
yapiyorsunuz? Hiçbir sey yapamiyorsunuz, hiçbir sey yapamiyorsunuz. Peki,
orada ögretmen mi yok? Var. Türkiye'de egitilmis 75 tane ögretmen, bugün,
Bati Trakya'da issiz olarak oturuyor; çalistirmiyorlar, izin vermiyorlar.

Degerli arkadaslarim anlatti, daha ne söyleyeyim? Yani, o kadar çok örnek
var ki, degerli arkadaslarim, bunlari size anlatmak bu süreye sigmayacak,
ama, sunu size söyleyeyim: Biz hep Lozan'dan bahsediyoruz. Lozan'in bir 16
Sayili Eki var. Lozan'in 16 Sayili Eki'nde, 10 Agustos 1920 yilinda
Yunanistan'la yapilan bir anlasmadan bahsediyor. O anlasma, Ingiltere,
Fransa, Italya ve Japonya'yla Yunanistan tarafindan imzalanmistir ve bu
anlasma, oradaki Müslümanlardan sadece Müslüman olarak degil, Türk ve
Bulgarlar olarak bahsediyor. Yunanistan diyor ki: "Uluslararasi
anlasmalarda Türk'ten bahis yok, ben onlari Müslüman olarak…" Hayir
arkadas! O anlasmada "Türk" olarak bahsediyor bunlardan, biliyor musunuz?
Bunu da uygulamiyor, bunu da uygulamiyor. Sayin Bakana rica ediyorum, bu
konuyla yakindan ilgilenirse, mutlaka bu anlasmanin izini de bulacaktir ve
o anlasmayla Yunanistan'in neleri üstlendigini de görecektir.

Simdi, uluslararasi anlasmalari dinlemiyor, hiçbir elestiriye de olumlu
cevap vermiyor ve biz, hâlâ, iyimser bir sekilde diyoruz ki: "Biz bu
isleri, iste, Yunanistan'la iliskileri gelistirerek hallederiz." Edemeyiz.
Ne yapacagiz? O zaman hakkinizi arayacaksiniz. Türkiye'den en küçük bir
sikâyeti olsa Yunanistan ne yapiyor? Dünyayi ayaga kaldiriyor, ne Avrupa
Konseyi'ni birakiyor ne Avrupa Birligi'ni birakiyor ne Birlesmis
Milletleri ne Avrupa Güvenlik ve Is Birligi Teskilati, her yerde
Türkiye'yi en agir sekilde suçluyor. Siz ne yapiyorsunuz? Bir toplantida
gidip de sunlari açikça elestirdiginizi duymadik. Bir kere söyleyin sunu:
Gidin Sayin Disisleri Bakani, sizden rica ediyoruz, bir kere gidin, burada
söylediklerinizi -fazlasini istemiyoruz- surada söylediklerinizi gidin
Avrupa Konseyi'nin kürsüsünden söyleyin bakalim, bir kere gidin söyleyin.
(CHP siralarindan alkislar) Sayin Basbakan gitti Avrupa Konseyi'ne, büyük
bir firsatti, bunlarin konusulacagi yer Avrupa Konseyi. Biz de oradaydik,
merakla bekledik, bakalim, Bati Trakya Türkleri için ne diyecek, bir
kelime söylemedi.

Medeniyetleri bulusturacakmisiz! Insallah bulustururuz, ama daha acil
sorunumuz var. Orada 150 bin insan sizden medet umuyor, sizden destek
bekliyor, bunu yapamiyoruz, maalesef. Yani, dini konularda, insani
konularda hiç kimseye söz birakmiyoruz, camimiz yikilmis, camimizi tamir
ettiremiyoruz. Dört buçuk senedir iktidardasiniz, niçin Iskeçe'nin Yenice
bucagindaki camiyi tamir ettiremediniz? Niçin yaptiramadiniz? Niçin bunu
bir mesele haline getiremediniz? Niçin yabanci basini çagirip bir basin
toplantisi yapamadiniz? Niçin gidip Türk gazetecilerini o caminin yaninda
oturtup gösteremediniz oradaki gerçekleri, niçin?

Bütün politikamiz, hep yumusak davranmak, hep alttan almak, hep uzlasir
görünmek. Bu yolla, degerli arkadaslarim, dünyada basari kazanmis tek bir
ülke yoktur. Siz, Istanbul'daki Rumlara her türlü imkâni taniyacaksiniz,
yetinmeyecekler, her gün basiniza kakacaklar, onu da istiyoruz, bunu da
istiyoruz, sonunda ne olacak? Sayin Bakan söyledi: "Biz, onlarin kendi
patriklerini seçmesine izin veriyoruz." Buna karsilik patrik ne yapiyor?
Size söyleyeyim, ne yapiyor: 22 Ocak tarihinde davet edilmistir Avrupa
Konseyi'ne, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde ekümenik patrik
sifatiyla konusacak, haberiniz var mi bundan, bunu duydunuz mu hiç? Peki,
bizim Hükûmetimiz ne yapti bunu engellemek için? Bunu Hükûmet duymamis
olabilir mi? Ne yaptiniz? Lozan'dan beri izledigimiz bütün politikalari
yerle bir edecek bir yaklasimla, ekümenik sifatiyla çikacak Avrupa
Konseyinin kürsüsünde konusacak ve biz de bunu içimize sindirecegiz, öyle
mi? Niçin tepki gösteremiyorsunuz? Nedir? Sizi tepki göstermekten alikoyan
nedir? Nedir? Kibris'taki duruma bakin, ayni sey. Efendim, Sayin Basbakan,
Grup toplantisinda söylüyor, biz de çok memnun olduk, "hiçbir sekilde
karsiliksiz adim atmayacagiz" diyor. Çok güzel. Ne oldu simdi? Lokmaci
barikatinda, ne aldik karsiliginda da yikiyoruz köprüyü? Hiçbir sey
alamadik. Karsi taraf barikatini yikti mi? Yikmadi. Siz niye yapiyorsunuz
bunu? Efendim, dünya bize sempatik dermis, dünya bizi çok begenirmis, çok
severmis…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Bitirecegim Sayin Baskan.

BASKAN - Sayin Öymen, üç dakikalik ek süre veriyorum, konusmanizi
tamamlayiniz.

Buyurun.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Tesekkür ediyorum.

Yani, sadece dünyadan begeni kazanmak için tek tarafli taviz veriyorsunuz,
sonra da çikiyorsunuz diyorsunuz ki: "Biz karsiliksiz hiçbir sey
yapmiyoruz." Hangisi dogru?

Daha vahimi var, daha vahimi var: Kibris'taki Baspiskopos Hiristomos'u
oradaki din isleri baskani Türk kesimine davet ediyor. Kimdir bu davet
ettigi adam? Davet ettigi adam, basina, resmen "biz, Kibrisli Türklerle
birlikte ortak düsmanimiza karsi savasacagiz" diyor. Ortak düsman Türkiye.
Düsünebiliyor musunuz "Türkiye düsman" diyen, açikça "düsman" diyen bir
adami siz davet ediyorsunuz Kibris Türk kesimine. Türkiye'nin tepkisi ne
oldu buna duydunuz mu? Hükûmetin tepkisi ne oldu buna duyaniniz var mi?
Yok. Bereket, adam dedi ki: "Ben siniri geçerken pasaport göstermem, yok,
kuzeydeki bütün kiliseleri kendi denetimimiz altina alacagiz" filan da,
son dakikada iptal edildi. Yoksa, bizimki gidecek karsiya, karsidaki de
Türk kesimine gelecek. Su ise bakin! Lokmaci barikati isinde Hükûmetin
tutumu nedir? "Kibrisli Türklerin bilecegi istir." Böyle sey olur mu?
Böyle bir sey olabilir mi? "Kibrisli Türklerin bilecegi istir" diyebilir
misiniz? Yani, böyle bir seyi nasil diyebilirsiniz? Sizin hiç mi
politikaniz yok. Askerle görüstürecegiz KKTC Cumhurbaskanini,

41

--------------------------------------------------------------------------------

anlassinlar, uzlassinlar. Peki, siyaseten siz ne diyeceksiniz? Niçin
Meclise getirmiyorsunuz? Niçin bunun siyasi boyutunu görüsmüyoruz?

Degerli arkadaslarim, daha bir ay geçmedi, Kibrisli Rumlarin baskilari ve
entrikalariyla, Avrupa Birligi, Türkiye'ye, tarihte hiçbir ülkeye
yapmadigi kadar agir bir muamele yapti, agir bir ceza verdi. Biz de
bekliyoruz, bakalim, simdi Türk Hükûmetinin buna tepkisi ne olacak diye.
Bir de baktik ki, megersem, tepkimiz, Rumlara daha yakinlasmak olacakmis.
Rumlari içimize nasil sokariz. Bir sokak daha açsak. Efendim, iste, bizim
çarsimizdan alisveris yapsalar, acaba, dünya bize daha sicak bakar mi,
bizi daha sempatik görür mü.

Degerli arkadaslar, gerçekten, bunu çok büyük bir aciyla söylüyorum, çok
büyük bir istirap çekerek söylüyorum. Bunun bir tek izahi vardir, bir tek
kelimesi vardir, o da, asagilik kompleksidir. Size kötülük yapan, baski
yapan, eziyet yapan, bütün dünyayi aleyhinize ayaklandiran bir ülkeye
karsi yakinlasacaksiniz. Türkiye'ye mesafe koyacaksiniz, Türkiye'yle
ihtilaflarinizi basina da anlatacaksiniz, açiklayacaksiniz; ama, Rumlara
yakinlasmak isteyeceksiniz. Böyle bir sey olabilir mi? Böyle bir politika
olabilir mi? Gerekçesi nedir?

CAVIT TORUN (Diyarbakir) - Böyle bir kelime de olmaz ama…

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Ben bunu yapanlara söylüyorum, size söylemiyorum;
sizin bu konudaki duyarliliginizi biliyorum degerli arkadaslarim. Adalet
ve Kalkinma Partisi Grubunun Kibris konusunda ne kadar duyarli oldugunu
biliyorum; ama, eger, siz, böyle bir ortamda, Kibrisli Rumlar bu kadar
kötülük yapmisken Türkiye'ye, siz onlara yakinlasmak için politika
üretirseniz, bunun kelimesini siz bana söyleyebilir misiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)

BASKAN - Sayin Öymen, son cümlelerinizi alayim. Son defa açiyorum mikrofonu.

Buyurun.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Dünyada pozisyonumuz iyi olacakmis, herkes bizi
begenecekmis… Böyle dis politika olur mu?

Sayin Basbakan ne diyor: "Karsiliksiz adim atmayiz." Nedir karsiligi
Lokmaci barikatinda attiginiz adimin? Ne aldiniz karsiliginda? Adam size
diyor ki: "Bayraginizi da indireceksiniz, askerinizi de çekeceksiniz." Siz
verdikçe daha fazlasini istiyor.

Degerli arkadaslarim, sunun için bütün bunlari söylüyorum: Bati Trakya
millî davadir, Kibris da millî davadir. Biz, bu konuda, Hükûmetin,
Türkiye'nin çikarlarini, haysiyetini, soydaslarimizin haklarini savunmak
için atacagi her kararli adimin arkasinda olacagiz. Bu millî davadir,
sizinle beraber olacagiz; yeter ki bu adimi atin, yeter ki "Asagidan
alarak, uzlasici tavir izleyerek bu isleri çözeriz." anlayisindan
kurtulun.

Sayin Basbakan ne diyor? Basinda çikti. Bati Trakya Türklerine tavsiye
ediyorum, Yunan vatandasi oldugunuzu söylemekten çekinmeyin.

Degerli arkadaslarim, bu mudur bizim mesajimiz? Bunu mu söyleyecegiz biz?
Bir Yunan Basbakani söylüyor mu Istanbul'daki Rumlara Türk vatandasi
oldugunuzu söylemekten çekinmeyin diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)

BASKAN - Sayin Öymen, tesekkür ederim.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Yüce Meclise saygilar sunuyorum.

BASKAN - Önerge sahipleri adina son konusmaci Istanbul Milletvekili Inci
Özdemir.

Sayin Özdemir, buyurun efendim. (AK Parti siralarindan alkislar)

Sayin Özdemir, sürenizi pesin ilave edeyim, konusmanizi ortasinda kesmeyeyim.

Buyurun efendim.






INCI ÖZDEMIR (Istanbul) - Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Bati
Trakya'daki Müslüman Türk azinligin sorunlarini içeren görüsmelere
basladik. Önerge sahibi olarak söz almis bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygiyla selamliyorum.

Sözlerime baslamadan önce, Konya Milletvekilimiz Sayin Nezir Büyükcengiz'e
ve eski bakanimiz Sayin Mustafa Tasar'a Allah'tan rahmet, geride
kalanlarina bassagligi ve sabir diliyorum.

Degerli milletvekilleri, konusmalarima, sözlerime sizlerle Yunanistan
ziyaretimiz sirasinda yasadigimiz trajikomik bir olayi paylasarak baslamak
istiyorum.

Atina'da Sayin Bakoyanni'yle baslayan ziyaretlerimizin ardindan heyet
olarak Atina'dan ayrildik. Uçagimiz havalandi. Kisa bir süre sonra uçakta
bir anons duyduk. "Havadan fotograf çekilmesi yasaktir." diyordu. Bizler,
Sayin Yakis yanimda oturuyordu, sasirdik ne demek istiyorlar. Fakat uçakta
bir gülüsme oldu. Bir süre sonra olay unutuldu. Dedeagaç üzerine geldik.
Uçagimiz iniste. Bir anons daha. "Havadan havaalaninin fotografinin
çekilmesi yasaktir."

Simdi, bunu anlamak gerçekten benim açimdan çok zor. Saniyorum
arkadaslarimiz açisindan da çok zor oldu. Iletisim çagi diye bir çag
yasiyoruz. Google'dan girdiginiz zaman, havaalaninda yürüyen

42

--------------------------------------------------------------------------------

yolcunun ayakkabisinin rengini kahverengi mi siyah mi diye görürsünüz.
Simdi, bunun bize yapildigi çok açik ve netti; çünkü, uçaga bizim
bindigimiz biliniyordu. VIP olarak uçaga alinmistik. Uçakta kimler
oldugunu, bir önceki dönemin Disisleri Bakaninin ve iki Komisyon Baskani
ile heyetin bulundugunu biliyorlardi. Yolcularin da bize söyledigi su
oldu: "Bunlar size bir baski unsuru olusturmak istiyor, degilse, yillardan
beri bu anons uçaklarda yapilmiyor."

Simdi, ben buradan hareketle önce bunu anlattim ki… Benim orada
soydaslarim… Türkiye Cumhuriyeti'nin bir milletvekili olarak söylüyorum,
bana bu baski uçakta yapilmaya baslaniyorsa, yillardan beri, benim
soydaslarim, acaba, Bati Trakya'da ne yasiyordu, bunun anlasilmasi
açisindan bunu öncelikle ifade etmek istedim.

Bati Trakya'da Türkiye ile Yunanistan arasinda imzalanan 30 Ocak 1923
tarihli Mübadele anlasmasi uyarinca, Istanbul'daki Rumlar ile birlikte
mübadele disi birakilan ve bugün sayilari 150 bin civarinda olan bir Türk
azinlik bulunmaktadir. Bu Türk azinligin sorunlarinin genis bir sekilde
ele alinmasi ve degerlendirilmesi amaciyla bugün burada gerçeklestirmekte
oldugumuz görüsmeyi, her yönüyle tarihî bir oturum ve Bati Trakyali
soydaslarimiza her zaman verdigimiz büyük önemin bir baska göstergesi
olarak gördügümü belirtmek istiyorum.

Bati Trakya'nin Lozan antlasmasiyla resmen Yunanistan'a birakildigi günden
beri, Bati Trakya Türk azinligini Türkiye'nin Yunan topraklarindaki
uzantisi olarak gören Yunan yönetimleri, azinligi, potansiyel bir tehdit
olarak degerlendirmisler, bu çerçevede sekillendirdikleri azinlik
politikalariyla da, Bati Trakya'daki Türk nüfusu göçe zorlamak, bu mümkün
olmadigi takdirde de Türk toplumunu asimile etmek hedeflerini
gütmüslerdir.

Bati Trakya Türk azinligi 1920'li yillarda Bati Trakya nüfusunun yüzde
65'ini olustururken, azinligin, anlasmalardan kaynaklanan azinlik
haklarini, Yunanistan anayasasi ve Yunan iç mevzuatindan dogan vatandaslik
haklarini ve taraf oldugu uluslararasi antlasmalari ihlal ederek
uygulayageldigi, göçe zorlama, baski, sindirme ve eritme politikalari
sonucunda, günümüzde bu oran yüzde 30-35'lere gerilemistir. Durum
baslangiçtaki gibi olsaydi, bugün, Bati Trakya'da nüfus 700-800 bin
civarinda olacakti.

Avrupa Birligi Uyum Komisyonu olarak 2006 yili 13-17 Haziran tarihleri
arasinda Atina ve Bati Trakya'ya bes günlük bir ziyaret gerçeklestirdik.
Atina'da Disisleri Bakani Sayin Bakoyannis dahil Yunan makamlariyla
baslayan görüsmelerimiz, Bati Trakya'da yine Yunan makamlari ile
ögretmeni, din adami, kadini, erkegi, köylüsü, kentlisi her kesimden çok
sayida soydasimizla devam etti. En ücra dag köylerine kadar çiktik,
soydaslarimizla görüstük. Gösterdikleri misafirperverlik için tüm
soydaslarimiza buradan tesekkür ediyorum.

Azinligin bugünkü en temel mücadele alanlarinin basinda kimlik sorununun
geldigi malumdur. Komsumuz Yunanistan bölgedeki azinligin Türk kimligini
inkâri temel bir politika olarak benimsemistir. Bati Trakya'da bütün
sorunlarin temelinde esasen bu inkârci politikalar bulunmaktadir.
Azinligin kendi kendini tanimlama hakkindan mahrum birakilma olgusu,
önemli bir azinlik sorunu olarak varligini korumaktadir.

Bati Trakya'da hâlen isminde "Türk" kelimesi bulunan derneklerin resmî
faaliyetlerine izin verilmemekte ve azinligin Türk azinligi oldugu israrla
reddedilmektedir. Ayrica, azinligin etnik kimligini inkâr politikasinin
uzun vadede uygulanamayacaginin anlasilmasi üzerine baslatilan ve Bati
Trakya'daki çogunluk mensuplari tarafindan da destek gören Türk azinligi
Türk, Pomak ve Çingene olarak üçe bölme egilimini destekleyici faaliyetler
de hâlen devam etmektedir.

Bunlarin ne denli bos gayretler oldugunu, bizzat bölgede görmekten
duydugum memnuniyetimi burada ifade etmek istiyorum. Kendileriyle gurur
duydugum soydaslarim Türk olmanin ne anlama geldigini sadece Yunanistan'a
degil tüm dünyaya da anlatiyor ve esasen de bir efsane yaziyorlar.

Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Yunan yönetimi Lozan Antlasmasi'nda
"Türk azinlik" ifadesinin bulunmadigini ileri sürerek Bati Trakya Türk
azinligini Müslüman azinlik olarak tanimlamaktadir. Antlasma'nin dogrudan
ilgili maddelerinde "Müslüman" tabiri kullanilmissa da, yine Antlasma'da
yer alan diger hükümlerde geçen "Türk" sifatindan ve ayrica Konferans
tutanaklarinda yer alan beyanlardan, mübadele disi birakilan Bati Trakya
azinligi mensuplarinin Türk olduklari açikça anlasilmaktadir. Kaldi ki,
Türklük tanimlamasi etnik, Müslümanlik tanimlamasi ise dinî bir
gruplandirmadir ve birbirlerine aykiri olmalari da mümkün degildir. Bir
baska ifadeyle, azinlik kendisini hem Müslüman hem de Türk olarak, pek
tabii ki, tanimlayabilir.

1960'li yillara kadar azinligi Türk kabul eden, azinlik okullarina "Türk
okullari" diyen Maresal Papagos kanunlari Yunanistan'a degil baska bir
ülkeye mi aittir? Savasi müteakiben nüfus degisimi için Türk-Yunan karma
komisyonlarinca verilen ve "etabli" olarak adlandirilan belgelerde azinlik
fertleri "Türk" olarak nitelendirilmisken, bugünkü tablo ve mevcut
uygulamalar nasil açiklanabilecektir?

Degerli milletvekilleri, 1974 sonrasinda Türk dernek ve birliklerinin
tabelalarinin sökülmeleriyle yogunluk kazanan Türk kimligini inkâr bugün
hâlâ sürmektedir. Okullarin tabelalarindan Türk kelimesinin nasil
kazandigini yerinde gördük, geldik. Azinligin en güçlü ve sanli
örgütlenmelerinden biri olan ve isimlerindeki Türk sözcügünden dolayi
kapatilmis olan Iskeçe Türk Birligi ile Rodop Ili Türk Kadinlari Kültür
Dernegi dosyalari, bugün iç hukuk yollari tamamlandigindan dolayi, Avrupa
Insan Haklari Mahkemesine tasinmistir.


43

--------------------------------------------------------------------------------

Bununla birlikte, söz konusu davalarin sonucu ne olursa olsun, Bati
Trakya'nin disinda, daginda, ovasinda, köyünde, kentinde, tabelalari Yunan
yetkililerce indirilmis olsa da, Iskeçe Türk Birligi, Bati Trakya Türk
Ögretmenler Birligi, Gümülcine Türk Gençler Birligi gibi, canli, dinamik
ve serefli derneklerinde Türk kimligine sahip çikan ve bunun mücadelesini
bütün imkânlariyla yapan azinligin Türklügünü hiçbir kararin
degistiremeyecegi ve kimligini elinden alamayacagi da süphesizdir.

Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; dinî yasam, azinligimizin maruz
kaldigi baskilarin içinde en dikkat çekicilerinden birisidir. Yunan
yönetimleri azinligin arzusu hilafina müftüler atamaktadir. Azinligimiz
ise, seçtigi müftülerin bu makama gelmesini istemekte, devletin atadigi
kukla müftüleri tanimamaktadir. Yunan yönetimi seçilmis müftülere her
türlü baskiyi uygulamakta zerrece sakinca görmemektedir. Yunan devleti bir
kiliseye papaz atayamadigi halde, azinliga müftü atama hakkini kendinde
görebilmektedir. Hristiyan bir valinin Müslüman bir azinliga müftü
atamasi, soruyorum, dünyanin hangi ülkesinde mevcuttur? Geçtigimiz
yillarda insasina izin verilmedigi için Koyunköylü soydaslarimizin uzun
müddet bir depoda ibadetlerini yapmak zorunda kaldiklarini unutmus
degiliz. Türk çocuklara temel dinî bilgiler ögreten kurslar ise, ne yazik
ki, ticari merkezlermis gibi, agir vergi cezalarina çarptirilmaktadir.

Ziyaret programimiz sirasinda, vefatindan kisa süre önce görme imkâni
bulmaktan mutlu oldugum ve rahmetle andigim Iskeçe Müftüsü Mehmet Emin
Aga'nin yüz ayi askin hapse mahkûm edildigini, bunun önemli bir bölümünü,
insanlik disi baskilar altinda, bizzat hapiste geçirdigini biliyoruz. Ayni
sekilde, Gümülcine Müftüsü Sayin Ibrahim Serif ve diger din adamlarimiz da
agir baskilara maruz kalmislardir. Hepsine buradan saygilarimi iletiyor,
yeni seçilen Iskeçe Müftüsü Sayin Ahmet Mete'yi gönülden kutluyor, hayirli
hizmetler vermesini diliyorum.

Ayni sekilde, ata yadigâri Türk vakiflarinin yönetiminin, bizzat azinlik
mensuplarinin deyimiyle, kukla yöneticilerin elinde ve isgal altinda
tutuldugunu görmekteyiz. Bu vakiflarin ne durumda olduklari, hangilerinin
ne sekilde dagitildigi, israf edildigi ise bilinmemektedir.

1913 Atina Antlasmasi'yla ilgili bölüm ve protokolleriyle baslayan süreç
içinde, 1920 tarih 2345 sayili Kanunname ile azinligin dinî ve vakiflar
alanindaki temel haklarinin Yunan iç hukukuna yansitildigini biliyoruz.
Ancak, 1980 tarih 1091 sayili Kanun, özetle, azinlik vakiflarini yok
etmeyi hedeflemektedir. 1990 tarih 1920 sayili Yasa ise azinligin dinî
özerkligine indirilen büyük bir darbedir.

Azinlik bütün bu düzenlemelere kesin tepki vermis, karsi çikmistir. Türk
azinligin bu konudaki istegi açiktir. Müftülükler, vakiflar gibi azinlik
için büyük önem arz eden alanlarda taleplerinin dikkate alinmasini,
gerekli hukuki düzenlemelerin, çagin gerektirdigi ihtiyaçlar da dikkate
alinarak yapilmasini istemektedir. Ne yazik ki, bu taleplere yapici bir
cevap gelmemistir. Bu nedenle, sorunlar, gerginlikler ve azinligin hak
ihlalleri bütün ciddiyetiyle hâlâ sürmektedir.

Bir baska büyük sorun kültür ve tarih mirasimiz alanindadir. Osmanli-Türk
eserleri, yanginlar, kundaklamalar, yikilmalar veya restorasyon
yapilmamasi gibi nedenlerle tarihten silinmek istenmektedir. Yanginlarin,
kundaklamalarin sorumlulari, nedense, hiç yakalanamamaktadir. Yolu Iskeçe
ve Yenice'ye düsenlere bölgedeki camilerin içler acisi durumlarini
görmelerini tavsiye ediyorum.

Çok önemli sorunlardan birisi de egitim alaninda yasanmaktadir. Son
yillarda saglanan bir takim iyilesmelere karsin, Bati Trakya Türk azinligi
mensubu ögrencilerinin Türkçe'yi ve Yunanca'yi iyi bilmediklerini ve
egitimlerinin yetersiz olmasi nedeniyle, Avrupa Birligi ve Yunanistan'in
ikinci sinif vatandaslari olarak yetismeye devam ettikleri yadsinamaz bir
gerçektir.

Yunanistan'da mecburi temel egitim süresinin dokuz yil olmasina karsin,
her yil alti yillik azinlik ilk okullarindan mezun olan yaklasik bin
azinlik çocugunun egitimini sürdürebilecegi sadece iki azinlik orta
okulunun bulunmasi ki, bunlar Gümülcine ve Iskeçe'dedir ve bu okullarin
dershane ve ögretmen kapasitesinin yetersizligi nedeniyle, bu okullara
kayitlarini yaptiramayan ögrenciler Yunan devlet orta okullarinda okumaya
veya tahsil için Türkiye'ye gitmeye zorlanmaktadirlar. Ayrica, okullarin
durumunu görmenizi isterim, içler acisi.

Azinlik liselerinden mezun olan soydas ögrenciler için üniversiteye
giriste taninan binde 5 özel kontenjan ise, gerek azinlik ilkokullarinda
gerek azinlik ortaokul ve liselerinde son derece düsük nitelikli Yunanli
ögretmenlerin görev yapmaya devam etmeleri nedeniyle Türk azinlik
mensuplarinin Yunanistan'da yüksekögrenim yapabilme konusunda
karsilastiklari sorunlari çözememistir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)

BASKAN - Sayin Özdemir, ek bir dakika süre daha veriyorum size, lütfen
konusmanizi tamamlayiniz.

Buyurun.

INCI ÖZDEMIR (Devamla) - Diger konulara giremeyecegim, vaktimin
olmamasindan, ama, Sayin Bakanim yeterince anlatti diye düsünüyorum, onun
için, o kisimlari geçecegim.

Yalniz 19'uncu madde magdurlarini konusmak istiyorum. Yunan Vatandaslik
Yasasinin irkçi 19'uncu maddesi yürürlükten kaldirilmadan önce, söz konusu
madde uyarinca, Yunan vatandasligindan iskat edilen, yani çikarilan
vatandaslar, soydaslar magduriyetlerini hâlâ yasamaya devam ediyorlar.

1998 yilinda geriye yürümeksizin yasa iptal oluyor, ancak, tabii bu yasada
garip olan bir sey var. Yurtdisinda diyorlar, ancak bizim gittigimizde
ögrendigimiz sey su: Yunanistan'da Yunan

44

--------------------------------------------------------------------------------

vatandasi olarak askerligini yapan bir Türk genci vatandasliktan
çikariliyor ve soruyor, diyor ki: Eger ben vatandas degil idiysem nasil
askerlik yaptim? Eger askerlik yapiyorduysam nasil vatandasliktan….

(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)

INCI ÖZDEMIR (Devamla) - Sayin Baskan, bitiriyorum, son cümlem.

BASKAN - Sayin Özdemir, son cümleniz, tesekkür cümlenizi alayim lütfen
efendim.

Son sayfayi buldunuz mu efendim? Buyurun. Lütfen, son cümlenizi, tesekkür
cümlenizi aliyorum.

INCI ÖZDEMIR (Devamla) - Tamam.

Sayin Baskanim, ben aslinda çok daha…

BASKAN - Efendim, herkese ayni muameleyi yapiyorum. Bakiniz, bana daha
önce on bes dakika demistiniz, su anda on besinci dakikayi
kullaniyorsunuz, lütfen.

Buyurun.

INCI ÖZDEMIR (Devamla) - Artik, bundan sonrasinda söyleyecegim fazla bir
sey kalmadi zannediyorum ama, sunun bilinmesini istiyorum: Bati
Trakya'daki soydaslarimiz sahipsiz degildir, onlarin Türkiye gibi bir
sahibi vardir. (AK Parti siralarindan alkislar) Gümülcine'de, Iskeçe'de
parmagi kanayan bir soydasimin acisini ben buradan hissederim, biz buradan
hissederiz diyorum, yüce heyetinizi saygiyla selamliyorum. (AK Parti
siralarindan alkislar)

BASKAN - Tesekkür ederim.

MUHARREM INCE (Yalova) - Inci Hanim, sizin hissedeceginizden hiç kuskumuz
yok, Hükûmet hissetsin.

INCI ÖZDEMIR (Istanbul) - Hepimiz hissederiz.

BASKAN - Saygideger milletvekili arkadaslarim, genel görüsme önergeleri
üzerindeki ön görüsme tamamlanmistir.

Simdi, genel görüsme açilip açilmamasi hususunu oylariniza sunacagim:
Genel görüsme açilmasini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tesekkür ederim.

K. KEMAL ANADOL (Izmir) - Ne oldu ya?

BASKAN - Saygideger milletvekilleri, Genel Kurulca görüsmeleri yeterli
görülmüs ve genel görüsme açilmasi kabul edilmemistir. (CHP ve Anavatan
Partisi siralarindan gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (Izmir) - Ne oldu arkadaslar?

ÖMER ABUSOGLU (Gaziantep) - Ne oldu?

BASKAN - Alinan karar geregince, kanun tasari ve tekliflerini sirasiyla
görüsmek için…

K. KEMAL ANADOL (Izmir) - Ne oldu arkadaslar?

BASKAN - …10 Ocak 2007 Çarsamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere
birlesimi kapatiyorum, hepinize hayirli aksamlar diliyorum, tesekkür
ediyorum.

Kapanma Saati: 19.47




 

 
Nutuk (Sesli ve Görsel)
 
Etkinlik Takvimi
Mayıs , 2024
PzrPztSalÇrşPrşCumCts
1 2 3 4
5 6 7 8 9 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30 31
 
 
 
 
 
Copyright Aralık 2002 © balkanpazar.org
tasarım ve uygulama Artgrafi.net