PAZARLAR

• BİLDİRİLER Evliya Çelebi'ye Göre Anadolu'daki Pazar Yerleri Zeki Arıkan - Ege Üniversitesi
• Balkanlardaki Pazarlar
• YABANLU PAZARI
• Uluslararası İlk Fuar: Yabanlu Pazarı –Nurer Uğurlu
• 13. yüzyılda Kayseri'de kurulan uluslararası fuar: "Yabanlu Pazarı" Dünya Gazetesi July 30, 2004 Veli ALTINKAYA / Araştırmacı-Yazar
• Osmanlı Panayırları (18. - 19. Yüzyıl)
• OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA PARANIN TARİHİ-ŞEVKET PAMUK
• OSMANLI-TÜRKİYE İKTİSADİ TARİHİ 1500-1914 ŞEVKET PAMUK
• Balkanlarda PAZAR kelimesi geçen yeradları

BİLDİRİLER Evliya Çelebi'ye Göre Anadolu'daki Pazar Yerleri
Zeki Arıkan - Ege Üniversitesi

XVIII. yüzyılın büyük seyyahı Evliya Çelebi, gezip gördüğü yerlerin sosyal ve ekonomik durumunu, ilgi çekici özelliklerini keskin bir gözlem gücüyle dile getirmiştir. Kent yaşamı, bedestenler, çarşı ve pazarlar onun seyahatnamesinde oldukça canlı olarak belirlenmiş ve ülke ekonomisine olan katkıları ayrıntılı biçimde dile getirilmiştir. Onun, haftanın belirli günlerinde kurulan pazarlar üzerine verdiği bilgilerin büyük bir değer taşıdığına şüphe yoktur. Onun verdiği bilgiler, dönemin bir başka kaynağı olan Cihannüma ile de karşılaştırılacaktır.

Evliya Çelebi'nin Anadolu Kentlerine İlişkin Verdiği Bilgilerin Sicil Kayıtları ile Değerlendirilmesi
Yusuf Oğuzoğlu - Uludağ Üniversitesi

Evliya Çelebi Seyahatnamesi 17. yüzyıl Osmanlı kentleri için değerli bilgiler içerir. Ünlü gezginci çoğu kez kentlerdeki ev sayısına, müslüman ve gayri-müslim nüfusa, halkın yaşadığı mahallelere, yabancı tüccarlara ilişkin veriler bırakmıştır. Bu bilgiler dönemin arşiv kayıtlarında sınırlı olarak yer alan demografik bilgileri zenginleştirmektedir. 17. yüzyıl, Osmanlı kentlerindeki klasik fiziksel dokunun değişime uğradığı sürecin başlangıcı olarak kabul edilir. Celâli olayları gibi kimi iç sorunlar kırsal kesimde yaşayan halkın bir bölümünün kentlere göç etmesine neden olmuştur. Bu yüzden Evliya Çelebi'nin kentlerdeki kalelere, surlara, sosyal ve dinsel yapılara ve yeni kurulan mahallelere ilişkin bıraktığı kayıtlar çok önemlidir. Evliya Çelebi'nin Osmanlı kentlerine ilişkin verdiği bilgiler bunlarla da sınırlı kalmaz. Çarşı ve pazarlara, bedestenlere, hanlara, ahi düzenine dayalı esnaf örgütüne ilişkin kayıtları dönemin iktisadi yapısına ve özellikle kentlerin iktisadi potansiyeline ışık tutmaktadır.

Evliya Çelebi Osmanlı kentlerindeki beratlı devlet görevlilerine de değinir. Vakıf görevlilerinden, “paşa”dan, “kadı”dan, kale görevlilerinden, mukataa eminlerinden, muhtesibden söz eder. Biz bildirimizde Evliya Çelebi'nin özellikle Bursa, Konya, Trabzon, Erzurum, Diyarbakır gibi Osmanlı kentlerine ilişkin verdiği bilgileri, dönemin zengin sicil malzemesi ile karşılaştırarak değerlendirmeye çalışacağız. Sicil kayıtlarındaki vergilere ilişkin “hane” sayılarından nüfus konusundaki verileri test edeceğiz. Alım-satım kayıtlarından sivil mimariye ilişkin bilgiler, vakıf kayıtlarından iktisadi yapıya ve fiziksel dokuya ilişkin bilgiler, berat örneklerinden yönetim görevinde bulunan kişilere ilişkin bilgiler elde ederek ünlü gezgincimizin ne denli sağlıklı veriler bıraktığını ortaya koymaya çalışacağız. Hem toplumsal hem de ekonomik açıdan büyük önem taşıyan çarşı, pazar, bedesten üzerinde, “Evliya Çelebi'ye Göre Anadolu'daki Pazar Yerleri” adlı bildirisiyle Prof. Dr. Zeki Arıkan durmuştur.

Balkanlardaki Pazarlar
Türkçe, Balkan ülkelerinin ortak dilidir. Balkan kelimesi Türkçe kökenli olduğu gibi pazar, çarşı kelimeleri de Arnavutça, Bulgarca, Sırpça, Macarca, Romence, Rumca gibi tüm Balkan dillerinde ortak olarak kullanılan Türkçe kökenli kelimelerdir. Ayrıca pazar kelimesi Balkanlar'daki yer adlarına da yansımıştır; Arnavutluk'da Ndrouqi Pazari, Bosna-Hersek'de Pazaric, Bulgaristan'da Pazarcık, Tatarpazarcık, Novi Pazar, Osman Pazarı; Makedonya'da Skopski Pazar, Romanya'da Pazarlia, Yugoslavya'da Novi Pazar, Virpazar, Hırvatistan'da Pazariste ve Yunanistan'da Megalo Pazaraki bu yer adlarından bazılarıdır.Bu ülkelerde içinde pazar kelimesinin geçtiği 40'dan fazla yeradı, Türklerin yönetiminde Balkanlar'da birleşik bir gücün, pazarın yaratıldığını göstermektedir.

Balkanlar'a gerek Kırım üzerinden ve gerekse Anadolu üzerinden giden Balkan yerleşme politikasının temelini oluşturan ''muhacir dervişler''in bir kısmı gazilerle birlikte fetih yaparken bir kısmı ise civardaki tamamen boş ve tenha yerlere yerleşmişlerdir. Ziraatle ve hayvancılıkla uğraşmışlardır. En güvenli bölgeler olması hasebiyle de zamanla etraflarında pazarlar oluşmuş ve şehir adları da bununla uyumlu olmuştur. Yeni Pazar, Osman Pazarı, Pazarcık bunlardan birkaçıdır. Balkanlar'ın ticarileşmesi-belli türdeki malların taşınmasında yoğunluğun artması- bir gerçekti. Bu ticarileşmenin boyutlarından biri, Tuna ile Sava'nın güneyinde kalan bölgedeki panayır sayısının, 1300'de yaklaşık 50'yken, 1400'de 60-100'e kadar çıkmış olmasıydı. 1600'e kadar 100 dolaylarında sabitlenen panayır sayısı, 18.yüzyıl sonunda artık 200-400 arasında, 1875'de de 1000 dolaylarındaydı. Panayırlar , uluslar ve bölgeler arası ticaretin gelişmesine katkıda bulunuyordu.Yolların çevresindeki panayırların çoğalması, özellikle yolun her iki tarafındaki bölgelerin içeriye doğru genişlemesiyle doruğuna ulaştı; Avrupa ve Atlantik ekonomisinden buraya gelen ithal mallar –şeker, kahve, boya maddeleri, kumaşlar ve kap-kacak gibi ev gereçleri-, limanlardan iyice içerideki bölgelere kadar uzanıyordu böylece.

YABANLU PAZARI
Tarih boyunca pekçok ticari ilk, mesela ilk ticari yazılı anlaşmalar, ilk şehirlerarası fuar (yabanlu pazarı) ve pek çok ticari ilk Kayseri'de gerçekleşmiştir.

ÇAKIR: Batıda ortaya çıkıp geliştiğini söylediğimiz fuarın bizim tarihimizde de ilk numunelerini görmek mümkün. Mesela Hunlar ve Göktürkler zamanında, özellikle Çin sınırında pazarlar kurulur ve komşu devletlerin vatandaşları birbirinden alışveriş ederlermiş. Bu gelenek Selçuklu ve Osmanlılarda da devam etmiştir. Bizde bunlar daha çok pazar ve panayır olarak adlandırılır. Rahmetli Faruk Sümer'in ‘Milletlerarası Bir Fuar' olarak adlandırdığı ‘Yabanlu Pazarı' buna bir örnektir. Pazarın yeri kesin olmamakla beraber Kayseri-Pınarbaşı yolu üzerinde bulunan Pazarören kasabasının kurulduğu yer olarak biliniyor. Pazar, Mayıs ayı başlarında kurulup Haziran ortalarına kadar devam edermiş. Yani yaklaşık kırk, kırbeş gün süren bir Pazar bu. Yabanlu Pazarı çok meşhurdur. Bunun dışında Mardin'in güneyinde Kızıltepe, Kırşehir-Kayseri yolu üzerinde Ziyaret, Amasya-Tokat yolu üzerinde Azine pazarları da hatırı sayılır pazarlardandır. Bir de güneydoğuda Türkmenlerin yoğun olduğu yerlerde kurulan Türkmen pazarları vardı ki, bunlar arasında Halep, Musul ve Kırşehir'i saymak mümkündür.
http://www.musiad.org.tr/yayinlar/cerceve_fuar_ozel/tarihimizde_pazarlar_kutsaldir.html

Uluslararasi ticarette mühim bir yeri olan Yabanlu Pazari'nin en önemlisi Kayseri'nin Pinarbasi ilçesinin Pazarören köyünün bulundugu yerde kurulurdu. 40 gün boyunca açik kalan bu fuarda köleler dahil her çesit kumas, kürk ve hayvanlar alici bulurdu. Yabanlu Pazari 1277'den sonra giderek önemini yitirdi ve Mogol valilerinin yaylagi haline geldi. Yine uluslararasi nitelik arz eden bir baska önemli pazar da Mardin'in Düneysir (Koçhisar) pazari idi. Ticarî maksatla kurulan hanlar ve pazar yerleri zamanla buranin bir sehir haline gelmesine sebep oldu. Bunun disinda Kirsehir-Kayseri yolu üzerindeki Ziyaret Pazar, Ilgin'daki Yilgin, Amasya-Tokat arasinda pazar günleri kurulan Azîne pazari ve Germiyan'da kurulan Alemüddin Pazari önemli pazar yerleri idi
http://www.enfal.de/starih28.htm

Uluslararası İlk Fuar: Yabanlu Pazarı
Nurer Uğurlu
''Yabanlu Pazarı'' , Türkiye Selçukluları döneminde her yıl Anadolu 'da kurulan, sözcüğün şimdiki geniş anlamıyla, uluslararası büyük bir fuarın adıdır. Bu konuda Prof. Dr. Faruk Sümer şunları söylemiştir: ''Yabanlu Pazarı'nın mahiyeti dolayısı ile, XIII. yüzyılda sadece İslam âleminin değil, 'dünyanın en büyük milletlerarası fuarı' olduğu ilmî bakımdan tereddütsüzce ifade edilebilir.''

Prof. Dr. Osman Turan da ''Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti'' adlı kapsamlı bilimsel çalışmasında ''Yabanlu Pazarı'' ile ilgili olarak şunları yazmıştır: ''Milletlerarası ticaret ve mücadelenin genişlemesi Anadolu'da birtakım milletlerarası pazarların (panayır-foire) teşekkülüne sebep oldu. Bu pazarlar umumiyetle şehirlerin uzağında, yabanda kurulduğu için yabanlu(ğ) adını alıyorlardı. Kayseri- Elbistan arasında, Anadolu ile Suriye ve Irak kervanlarının işlediği milletlerarası büyük bir kervan yolu üzerinde bu havalide, Karahisar ovasında kurulan Yabanlu bazarı çok meşhur idi. Buraya 'Doğu-Batı, Kuzey-Güney diyarlardan ecnebi tüccarlar büyük bir cehidle gelir; Doğu'dan gelenler Batı'nın, Avrupa'dan gelenler de Doğu'nun, keza Kuzey ve Güney'den gelenler de mallarını birbirlerine satıyorlardı. Bu pazarda başlıca Türk, Rum köle ve cariyeler, güzel at ve katırlar, atlas ve saklatun kumaşlar, kunduz ve samur kürkler satılırdı.' "

Mevlana Celaleddin Rumî 'nin Mesnevî 'sinde de bu konuda şöyle bir beyit vardır:

''Çûn Yabanlu der miyân-i şehr hâ

Ez nevâhî âyed âncâ behr- hâ''

(Yabanlu şehirler arasında bulunduğu için oraya bölgelerden (ülkelerden) emtia gelir.)

Veled İzbudak ve Abdülbâkî Gölpınarlı , Mesnevî'nin bu beytini şöyle çevirmişlerdir: ''Şehirlerdeki köylü pazarına benzer âdeta, etraftan alış-veriş için hep oraya gelirler.'' Mevlana'nın bu beytinin böyle çevrilmesine Prof. Dr. Faruk Sümer şu eleştiriyi yapmıştır: ''Anlaşılacağı üzere nâşirler 'Yabanlu' kelimesini şehirlerdeki 'köylü pazarı' şeklinde tercüme etmişlerdir. Burada asıl hayret verici olan husus şudur ki, ne yüzyılımızda ne de eski zamanlarda şehirlerde 'köylü pazarı' nın olduğudur. Hatta Anadolu'da ve öteki hiçbir İslam ülkesinde şehirlerin dışında ve bizzat köylerde bile 'köylülere mahsus' pazarlar yoktu. Mesnevî'nin İngilizce mütercimi Reynold A. Nicholson , bu beyti şöyle çevirmiştir: 'This like a great mart (situated) between towns; thither come goods form all directions.' Bu tercüme, şüphesiz, daha doğrudur. Ancak Nicholson da Yabanlu 'nun pazar manasına geldiğini sanmıştır.''

Mesnevî'nin bu beyitten sonra gelen iki beytinde de Yabanlu adı iki kere daha geçmektedir: ''Şehirlerdeki köylü pazarına benzer adeta; etraftan alışveriş için hep oraya gelirler. Kusurlu kumaşla adamın kesesini berbat eden kalp akça; ve inci gibi değerli ve pahalı kumaş hep oradadır. Bu köylü pazarında kim daha ziyade ticaretten anlar; geçer akçayla, kalıp akçayı görür, tanırsa kâr eder. Köylü pazarı bu çeşit adama kâr yeri olur; başkasına da, körlüğü yüzünden suç ve zarar getirir.'' Mesnevî'nin Tercemesi ve Şerhi, Abdülbâkî Gölpınarlı, VI. s. 342-343).

Prof. Dr. Faruk Sümer, bu beyitlerin böyle çevirisine şu eleştiriyi yapar: ''Nâşir, mütercimler ve Farsça lügat yazanların hemen hepsi Yabanlu 'yu cins isim sanmışlar ve onu 'pazar, kervan ve emtia yani ticaret malı' şeklinde manalandırmışlardır. Mesnevî'yi neşr, tercüme ve şerh edenlerden hiçbirinin 'Yabanlu 'nun bir has (özel) isim olabileceğini akıllarına getirmemiş olmaları, bize göre hayret vericidir. Çünkü beyitlerin manaları, bu beyitlerde, bir yerin söz konusu edilebileceği ihtimalini düşündürebilirdi.''

Yabanlu, Bâzâr-i Banlû (ya da: Yablû biçiminde) bozuk bir yazımla Selçuklu tarihçisi İbn-i Bibi'nin ''El-Evâmiru'l-Alâiyye'' adlı eserinde de geçmektedir: ''Fermân-ı kazâ mezâ sâdır şud ki umerâ-i etrâf bâ-cumlegi-i asâkir be'alefzâri Bâzâr-i Yabanlu (metin: Banlu) revend ve umerâ-i kibâr be-hidmet-i dergâh peyvended her mûceb-i fermân kâffe-i serlerkerân ve 'amme-i dilâverân ba-'uddet-i kâmil be- bâzârgâh-i Yabanlu (Bânlu) müctemi' şudend: Sultan'ın ( İzzeddin Keykâvus ), yerine getirilmesi gereken şu fermanı ilan edildi (H. 612, M. 1216): Taşra beyleri bütün çerileri ile Yabanlu Pazarı otlağına gitsinler, büyük beyler de sultanın katına gelsinler. Ferman gereğince bütün subaşılar ve bütün alpler, mükemmel yad ve silahları ile bazar yeri Yabanlu'da toplandılar.'' (İbn-i Bibi, El- Evâmiru'l-Alâiyye, I, s. 227, yayımlayanlar N. Lugat- A. S. Erzi, İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1957)

Yabanlu 'nun doğru olarak yazılışı, bir başka önemli Selçuklu vekâyinâmesi olan Aksariyî'nin ''Müsâmeretü'l-ahbâr'' adlı eserinde de birkaç kere geçer. Ama ''Yabanlu Pazarı'' üzerine en ayrıntılı bilgi veren tek yazar, Zekeriyâ b. Muhammed el Kazvinî 'dir (ölümü: Irak, 1283).

Zekeriyâ b. Muhammed el- Kazvinî ''Âsâru'l-bilâd ve ahbâru'l-'ibâd'' adlı tanınmış eserinde ''Yabanlu Pazarı'' ile ilgili olarak şunları yazmıştır: ''Anadolu'da (bi-r Rûm) her yıl baharın başında kırk gün süren bir pazar kurulur. Bu pazara Yabanlu (metin: Beyelu) denilir. Bu pazara uzak yerlerden, Doğu, Batı, Güney ve Kuzey'den insanlar gelir. Tacirler bu pazara katılmak için pek büyük bir gayret sarfederler... Yabanlu'da kusurlu malların kusurları hayret verici bir şekilde gizlenerek satışa arz edilir. Bu pazarın geleneklerinden biri de şudur: Satın alınan bir mal asla geri verilmez. Anlatıldığına göre tacirlerden biri yüksek bir fiatla yakışıklı bir memlûk (delikanlı ve çocuk yaşta köle) satın almış. Tacir, satıcı uzaklaştıktan sonra kölenin güzel bir kız olduğunu görmüş.''

Araştırmamız göstermiştir ki, bu ilginç konuda (tartışmada) Prof. Dr. Faruk Sümer haklıdır. ''Yabanlu Pazarı'' , her yıl Anadolu'da kurulan, uluslararası büyük bir fuarın adıdır.
Cumhuriyet 20 Ağustos 2001

13. yüzyılda Kayseri'de kurulan uluslararası fuar: "Yabanlu Pazarı" Dünya Gazetesi
July 30, 2004 Veli ALTINKAYA / Araştırmacı-Yazar

Antik çağdaş Kaniş-Karum'la ticari hüviyet kazanan Kayseri, Türkler'in eline geçtikten sonra da bu özelliğini korumuştur. Son yıllarda yapılan araştırmalar, Anadolu'nun Türkleşmesinden sonra, devam edegelen bu alışveriş geleneğinin bu defa ticaret kervanlarının birleştiği bir başka yere; Pazarören çevresine taşındığını ortaya koymaktadır. Konuyla ilgili bir kitap neşreden Prof. Dr. Faruk Sümer, "Yabanlu Pazarı"nın Pazarören köyünde olduğunu ortaya koydu. Bu pazarın doğuş sebepleri, işleyişi ve etkinliği konusunda ana hatlarıyla şunlar zikredilmektedir. Doğu ve Batı arasındaki ticari işlem, her dönemde sürekliliğini korumuştur. Batılı tacirler, Çin'e kadar varan "İpek Yolu" ile kendi ürettiklerini satarken, onun karşılığında da Doğu'dan ipek, yün, halı, at, gümüş, bakır gibi çeşitli eşyalar alıyorlardı. Gerek Doğu-Batı yolu olsun, gerekse Güney-Kuzey yolu olsun; her ikisinin de geçiş yeri Kayseri üzerindeydi. Karadeniz limanlarından Arap ülkelerine geçen tüccarlar kadar, İstanbul hattından gelip İran tarafına gidenler de bu ana kavşakta bir araya gelme durumundaydılar.

Bazen öyle oluyordu ki, Çin'e giden bir kervan, Çin'den gelen bir kervanı bu kavşak yerinde buluyor, böylece her ikisi de buluştukları yerde alışverişlerini bitirip tekrar memleketlerine dönebiliyorlardı. Yol sıkıntısını ortadan kaldıran bu karşılaşma, zamanla düzenli bir panayırı doğurdu. İşte, Yabanlu Pazarı, bu ihtiyaçtan doğdu. "Yabancıların pazarı" anlamına gelen bu pazar, mayıs ve haziran ayları arasında kurularak tam 40 gün devam ediyordu. Mevlana'nın "Mesnevi"de sözünü ettiği, Baybars'ın Kayseri'den Maraş'a geçerken uğradığı Meşhur Arap Alimi El Kazvini'nin işleyiş tarzını etraflıca anlattığı Yabanlu Pazarı, 12 ve 13. yüzyılda düzenli bir şekilde çalışan bir fuardı. Onun, milletlerarası hüviyete kavuşturan tarafı ise, dünyanın dörtbucağından buraya alışveriş için tüccarların gelmesiydi. Mevlana, Yabanlu Pazarı'ndan söz ederken şöyle der: "Orada kusurlu, sahte ve kalp emtia bulunduğu gibi, incilere benzer çok kıymetli ve kazanç getiren emtia da görülür. Akıllı ve tecrübeli tacirler Yabanlu'da gerçek ve kusurlu emtiayı birbirinden ayırt ederler.
Bu tacirler için Yabanlu bir kazanç yeridir. "Zekeriya El Kazvini ise; Asatü'l-bilad ve Ahbaru'l-ibad adlı eserinde bu pazarı şöyle anlatır: "Anadolu'da her yıl baharın başında kırk gün süren bir pazar kurulur. Bu pazara Yabanlu denir. Bu pazara uzak yerlerden, Doğu, Batı, Güney ve Kuzey'den insanlar gelir. Tacirler bu pazara katılmak için pek büyük bir gayret sarfederler. Doğu tacirlerinin emtiasını Batılı tacirler alır. Batılılar'ınkini de Doğulu tacirler alırlar. Kuzey'den gelenlerin mallarını Güneyli tüccarlar, Güneyliler'in mallarını da Kuzeyliler satın alırlar. Bu pazarda Türk ve Rum köleleri ve cariyeleri bulunur. Güzel atlar da satılır. Yine orada atlas sakallat kumaşlarından yapılmış elbiseler, kunduz, deniz köpeği kürkleri ve burtas kürkleri satılıp alınırdı. Yabanlu'da kusurlu malların kusurları hayret verici bir şekilde gizlenerek satışa arz edilir. Bu pazarın geleneklerinden biri de şudur; Satılan mal bir daha asla geri alınmaz. Anlatıldığına göre tacirlerden biri yüksek fiyatla yakışıklı bir memluk satın almış. Tacir, satıcı uzaklaştıktan sonra, kölenin güzel bir kız olduğunu görmüş. Bu konuda müstakil bir kitap yazarak "Yabanlu Pazarı"nın uluslararası hüviyetini ve önemini ortaya koyan Prof. Dr. Faruk Sümer ise, şunları zikreder.

"Selçuklular devrinde Anadolu'nun öteki yörelerinde bu mahiyette bir fuar olmadıktan başka, bildiğim kadarı ile İslam aleminin başka bir bölgesinde de Yabanlu fuarında olduğu gibi, bütün dünya tüccarlarının katıldığı ikinci bir fuar yoktur. O devrin dünyasında bir eşi daha olmayan bir pazar, gerçekten kelimenin bugünkü geniş manası ile milletlerarası büyük ve mühim bir fuardır."

Selçuklular'ın ticari sistemlerini böyle bir panayırla canlı tutmaları için Kayseri çevresinin seçilmiş olması, tesadüfi değildir. Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, Kayseri'nin merkezi yer oluşu, buluşma imkanını sağlaması, çevre halkının ticari usulleri çok iyi bilmesi böyle bir fırsatı değerlendirmelerine zemin hazırlamıştır. Fuar yeri olarak bugünkü Pazarören'in seçilişi ise; burasının Zamantı Irmağı'nın yakınında oluşuyla su problemini ortadan kaldırmasına; Uzunyayla otlaklarının içinde olmasıyla, gelen tüccarların hayvanlarını besleme sıkıntısını ortadan kaldırmasına; rakamının 1535 metre oluşuyla mayıs ve haziran gibi yılın en sıcak aylarına rastlayan bir ticaret organizesini aşırı sıcakların baskısından koruyuşuna; Zamantı Kalesi'nin varlığı ile de devletin tam himayesinin sağlanmış olmasına bağlıdır.

Çevre, bu özellikleriyle isabetli bir seçimin neticesi olarak yıllarca Selçuklu İmparatorluğu'nun ticari varlığını temsil etmiştir. Bu fuarın hangi tarihte kurulduğu ve hangi tarihte ortadan kalktığı bilinmemektedir. Bilinen odur ki, Selçuklular'ın varlıklarını devam ettirdikleri süre boyunca bu fuar kendi geleneğini korumuştur. Bu da 12. ve 13 asırlara rastgelmektedir. Bu uluslararası fuarın 1277 Moğol istilasıyla varlığına son verildiği ya da bu tarihten sonra etkinliğini kaybettiği görüşü yaygındır.

Osmanlı Panayırları (18. - 19. Yüzyıl)
Ömer Şen, Eren Yayıncılık
Bu çalışma, Osmanlı panayırlarını yapısal ve karakteristik yönden incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın ağırlık noktasını, ticari hedeflere yönelik olarak kurulan panayırları oluşturmaktadır. Bunun yanında sosyal amaçlı olarak yılda bir defa kurulan cemaatlere ait panayırlara da rastlanmaktadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yapılan çalışmalarda ağırlık olarak 18. ve 19. yüzyıl belgeleri üzerinde durulmuştur. Bu arşivdeki orijinal belgeler kullanılarak bazı tespitler sıralanmıştır. Panayırlarla ilgili belgeler, fazlasıyla kullanılarak mali yapı, güvenlik, organizasyon tarzı, imarı, katılan bölgeler ve pazarlanan mal cinsleri ayrıntılı bir şekilde sunulmaya çalışılmıştır...(Arka Kapak)Türkçe 143 s. -- 1. Hamur -- 16 x 23.5 cm İstanbul, 1996 ISBN: 975-7622-30-3, 143 s.

OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA PARANIN TARİHİ-ŞEVKET PAMUK

Erken Dönemin Para Düzeni
Sultani üretimi Kanuni Süleyman'ın saltanatı sırasında (1520 – 1566) önemli artışlar gösterdi. Bu dönemde Balkanlar'daki Sidrekapsi ve Kratova'daki altın madenleri çevresinde kurulan darphanelerle İstanbul ve Kahire, imparatorluğun önde gelen altın sikke üretim merkezleri oldular. Uzun bir süredir tarihçiler Osmanlı döneminde Balkanlar ve Anadolu'da para kullanımının uzun mesafeli ticaret ve kent ekonomisinin bir kesimiyle sınırlı olduğunu varsayıyorlardı. Oysa son yıllarda yapılan araştırmalar, 15. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, kent nüfusunun hemen tümünün ve kırlardaki nüfüsun bir bölümünün para ekonomisinin bir parçası olduğunu göstermektedir. 16.yüzyılda ise, hem değerli madenlerin bollaşması hem de kırsal ekonominin giderek pazara yönelmesi nedeniyle, para kullanımında büyük bir artış gerçekleşmiştir. Bu önemli gelişmenin kanıtların birkaç kaynaktan izlemek mümkündür. Birincisi, son dönemdeki araştırmalar 16.yüzyıldaki nüfus artışı ve kentleşmeyle birlikte, kırlarla kentler arasındaki bağların güçlendiğine işaret etmektedir. Bu süreç içinde Balkanlar ve Anadolu'da köylülerin ve büyükçe toprak sahiplerinin ürünlerini getirip kent ve kasaba sakinlerine sattıkları, düzenli olarak kurulan pazarlar ve panayırlar ortaya çıkmıştı. Pazarlar aynı zamanda, göçerlerin köylüler ve kentli nüfusla biraraya gelmesini sağlamaktaydı. Pazarlara katılan kırsal nüfus, küçük ölçekli işlemlerinde gümüş akçe ile bakır mangırı yaygın olarak kullanmaktaydı.(ss.81)

Fiyat Devrimine yeniden Bakış
16.yüzyıl Osmanlı İmparatorluğunda da nüfus artışlarının ve kentleşmenin hızlandığı, kırlarla kentler arasındaki iktisadi bağların, pazarlar için üretimin, para kullanımının yaygınlaştığı bir dönemdi. Bu dönemde Balkanlar ve Anadolu'da yerel ve bölgesel pazarların yaygınlaşması, para ekonomisinin güç kazanmasının en önemli kanıtını oluşturmaktadır. (ss.138)

OSMANLI-TÜRKİYE İKTİSADİ TARİHİ 1500-1914
ŞEVKET PAMUK
Osmanlı toplumunu bugünün toplumlarıyla değil de o dönemin toplumlarıyla, örneğin Avrupa toplumlarıyla karşılaştıracak olursak, bir başka deyişle kapitalizm öncesi toplumların ölçütlerini kullanacak olursak, 16.yüzyıl Osmanlı köylerinin kapalı, kendi kendilerine yeterli birimler oluşturduğunu söylemek mümkün değildir. 16.yüzyılda Osmanlı kırlarıyla kentleri arasında önemli bağlar kurulmuştu. Köylüler üretimlerinin bir bölümünü pazara getirerek satıyorlardı. Devlete ödedikleri vergilerin bir bölümü para olarak toplandığı için, satın alma gücü yüksek olmasa da, pazardan herhangi bir mal almak eğiliminde olmasa da, köylü haneleri ürünün belli bir bölümünü pazara indirip satmak zorundaydı. Ayrıca kentlerin çevresindeki köyler kent ekonomisiyle oldukça bütünleşmiş bir konumdaydılar.

Yalnızca yerleşik tarımla uğraşan kırsal nüfus değil, göçebe olarak yaşayan nüfus da Anadolu'nun pek çok köşesinde düzenli olarak yerel pazarları kullanmaktaydı. Nitekim yerel pazarların sık sık kurulduğu yerlerden biri de göçerlerin yazlık yaylalarıydı. Bu pazarlara gelen tüccarlar bir yandan reayanın ve sipahinin getirdiği hububat ve diğer tarımsal malları kentlerde satmak üzere toplarken, öte yandan da kentlerdeki zanaatların ürettiği mamul malları satışa sürmekteydiler. Osmanlı ülkesinden tarımsal ürünler ithal etmek isteyen Avrupalı tüccarlar da bu pazarların içinde daha büyük olanlara gelerek mal topluyorlardı. Son yıllarda Osmanlı toplumsal ve iktisadi, tarihi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Suraiya Faroqhi'nin araştırmaları, yerel pazar ve panayırların hem Anadolu'da hem de Balkanlar'da çok yaygın olduğunu, hem kırsal alanlarla kentler arasındaki yerel ticaretin hem de uzun mesafeli ticaretinönemli bir bölümünün büyüklü küçüklü bu pazarlar aracılığıyla gerçekleştiğini ortaya koymaktadır.(ss.38-39) İç ve dış ticaretin Osmanlı ekonomisinde çok önemli bir yeri vardı. İç ticaret sayesinde kırsal alanlarla kentler arasındaki mal değişimi genişliyor, işbölümü derinleşiyordu. Böylece kentlerdeki esnaf locaları için hammadde sağlanıyor, kentlerdeki tüketicilerin, devlet yöneticilerinin, ordunun ve donanmanın gereksinimleri karşılanıyordu. İlk kuruluş yıllarından itibaren devlet, iç ticaretin geliştirilmesini çok önemli bir amaç olarak görmüş, bu doğrultuda politikalar izlemişti. (ss.64)

Batı Akdeniz havzasında olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu'nda da 16.yüzyılın büyük bir bölümünde, belki de 1580'lere kadar, nüfus sürekli artış göstermiştir. Kırsal nüfus artmaya başlayınca, boş bekleyen ekilebilir toprakların devreye girmesi kolay oldu. Böylece uzun bir süre, belki de 16.yüzyılın üçüncü çeyreğine kadar, tarımsal üretimdeki artışlar nüfus artışının gerisinde kalmadı, hatta önünde seyretti. Kırsal alanlar kendilerini kolayca doyurabildikleri gibi kentlerden gelen gıda maddeleri ve hammaddeler talebini de karşılayabiliyorlardı. Pazar için üretimin genişlemesiyle birlikte, ürünlerin çeşitlendiği, yeni ürünlerin ekilmeye başladığı tahmin edilebilir. 16.yüzyılın başlarında Anadolu kentlerinin çevresindeki bağcılık, bahçecilik türünden tarımsal üretim faaliyetleri önemli boyutlara ulaşmaktaydı. Ancak, 16.yüzyıl boyunca kırsal alanlarda oluşan tarımsal üretim fazlası yerel pazarlar aracılığıyla kentlere akmaya devam edince, kentli nüfus tarımsal faaliyetlerini sınırlamaya ve loncalar çevresinde örgütlenen zanaatlere ağırlık vermeye başladı. Böylece 16.yüzyıl boyunca, daha doğrusu yüzyılın son çeyreğine kadar, Anadolu ve Balkanlar'da kırsal alanlarla kentler arasındaki isbölümü giderek derinleşmeye, hem kırlarda hem de kentlerde pazar için üretim ve para kullanımı yaygınlaşmaya başladı. Hem yerel ticaret hem de bölgeler arası ticaret genişledikçe, irili ufaklı kentler daha da canlanmaya, birer ticaret merkezi haline gelmeye başladılar.

16.yüzyılın son çeyreğinde ise, zaman içinde kırsal alanlardan yerel pazarlar ve tüccarlar aracılığıyla kentlere gönderilen üretim fazlası daralmaya başlayınca, İstanbul'un ve taşra kentlerinin iaşesi sorunlar yaratmaya başladı. Bu durumda İstanbul'daki ve taşradaki devlet yöneticileri kentlere mal akışını sürdürmek amacıyla tarımsal üreticiler üzerindeki baskılarını arttırdılar. Reayanın ürettiği malları önceden saptanan fiyatlarla kentlere aktarmaya çalıştılar. Kırsal alanlarda üretilen gıda maddelerine ve hammaddelere talep yalnızca Osmanlı kentlerinden gelmiyordu. 16.yüzyılın ikinci yarısında Avrupa'da nüfus tarımsal üretimden hızlı artmış, tarımsal ürünlerin fiyatları diğer fiyatların önünde seyretmişti. Venedikliler'in önderliğinde Avrupa tüccarları Doğu Akdeniz havzasına geliyor ve tarımsal ürünleri daha yüksek fiyatlar vererek Batı'ya aktarmak istiyorlardı.

Böylece Balkanlar ve Anadolu'nun tarımsal üretimi için reaya, kentler ve Avrupa tüccarları arasında üçlü bir rekabet başladı. Reaya merkezi devletin baskılarına karşı direniyor, nüfus artışları nedeniyle tarımsal üretimin daha büyük bir bölümü kırsal alanlarda tüketiliyordu. Reaya ile sipahinin pazara getirerek tüccara sattığı ve miktarları giderek daralan tarımsal fazla ise Osmanlı kentleriyle Avrupa tüccarları arasında yoğun bir mücadeleye konu oluyordu. Böylece yüzyılın son çeyreğinden itibaren Osmanlı ekonomisi bir bunalım konjonktürüne girmiş oluyordu. 16.yüzyılın ikinci ve üçüncü çeyreğinde gelişen ve kırlarla kentler arasındaki işbölümünün derinleşmesini, meta üretiminin yaygınlaşmasını ve iç ticaretin genişlemesini sağlayan iktisadi canlılık dalgası 1570'ler veya 1580'lerden itibaren tersyüz olmuştur. Bu tarihten sonra iç ticaret daralmış, kentlerdeki üretim gerilemiş, kırlarla kentler arasındaki işbölümü ve iktisadi bağlar zayıflamaya, gevşemeye başlamıştır. (ss.92-95)

16.yüzyıl boyunca tarımsal ürünlerin fiyatları diğer fiyatlardan daha hızlı artmıştır. Tüccarlar yerel pazarlardan topladıkları tarımsal malların bir bölümünü kentlere gönderirken, bir bölümünü de Doğu Akdeniz havzasında mal arayan Avrupalı tüccarlara devrediyorlardı. Böylece artan fiyatların da etkisiyle tarımsal kesimde pazar için üretim ya da meta üretimi yaygınlaşmaya başlamıştır.Ayrıca, tımarlar çerçevesindeki üretimin ya da pazarlanabilir ürünün önemli bir bölümü sipahi ve askerleri tarafından tüketilmekte, pazara yönelen bölümü sınırlı kalmaktaydı. Oysa mültezimler hem devlete olan parasal yükümlülüklerini yerine getirebilmek, hem de yükselen tarımsal ürün fiyatlarından yararlanabilmek için ürünün mümkün olduğu kadar büyük bir bölümünü tefecilik ve diğer yöntemlerle reayadan çekip almakta ve pazara getirmekteydiler. Ancak, çiftliklerden yerel pazarlara aktarılan tarımsal ürünlere, Osmanlı kentleri için mal satın almak isteyen tüccarların yanı sıra, Avrupalı tüccarlardan da talep gelmekteydi. Merkezi devletin sık sık uyguladığı ihracat yasaklarına karşın, yerel pazarlardaki ürünlerin bir bölümünü devlet narhlarının çok üzerinde fiyatlarla Avrupalı tüccarlar satın alıyor ve deniz yoluyla Osmanlı ülkesi dışına gönderiyorlardı.(ss.106-107)18.yüzyıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa ile olan ticaretinin bir genişleme içine girdiği görülmektedir. Bu eğilim özellikle Balkanlarda ulaştırma olanakları olan bölgelerde dış pazarlar için tarımsal mallar üretimini harekete geçirmiştir. (ss.138)

İmparatorluğun Rumeli vilayetlerindeki çiftlikler incelendiğinde, bunların büyük limanlara yakın yörelerde, Karadeniz ve Ege kıyılarıyla Tuna ve taşımacılığa elverişli diğer ırmakların çevresinde yoğunlaştıkları görülmektedir. 17.yüzyılda Balkanlar'daki çiftlikler üretimlerini imparatorluk içindeki pazarlara gönderirlerken, 18.yüzyılda dış pazarlar önem kazanmaya başlamıştır. Buna karşılık 17. ve 18.yüzyıllarda Anadolu'da uzun mesafe pazarları için tarımsal meta üretimi sınırlı kalmıştır. 16.yüzyıl boyunca pazar için üretimin yaygınlaşmasıyla birlikte kırlarla kentler arasındaki işbölümü gelişmiş, Anadolu köylüleri ürettikleri tarımsal malların daha büyük bir bölümünü yerel pazarlara indirirlerken, tüketim gereksinmelerinin bir bölümünü bu pazarlarda karşılamaya başlamışlardı. 16.yüzyılın sonlarına doğru başlayan iktisadi bunalım, Celali hareketleri ve Büyük Kaçgun, kırlarla kentler arasında gelişmeye başlayan işbölümüne ve yerel ticarete ciddi darbeler vurdu. 17.yüzyılda derinleşen iktisadi bunalımla birlikte kırsal alanların pazarla olan bağlarını gevşeterek köy ekonomisi çerçevesindeki daha sınırlı işbölümüne döndüğü söylenebilir. Buna karşılık, 18.yüzyılda, 1760'ların sonuna kadar süren canlılık ve genişleme döneminde ise köylülüğün yerel pazarlarla olan bağlarının bir ölçüde güçlendiği tahmin edilebilir. ( ss.141-142)

Küçük köylü işletmeleri 19.yüzyıl boyunca da önemlerini korudular. 19.yüzyıl boyunca iç ve dış pazarlara yönelen tarımsal meta üretiminin önemli bir bölümü küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından gerçekleştirilmiştir. 19.yüzyıl Anadolu tarımında görülen en önemli değişiklik, tarımsal meta üretiminin yaygınlaşması, Anadolu köylülerinin önceki dönemlerden çok daha güçlü bir biçimde pazar ilişkilerinin içine çekilmeleridir.

Pazar için üretimin yaygınlaşmasının iki temel nedeni vardır. Birincisi, 19.yüzyıl boyunca Anadolu'dan Avrupa pazarlarına yapılan ihracat büyük artışlar göstermiştir. İkinci olarak, yüzyıl boyunca Anadolu'nun ve bu arada kentlerin nüfusu artmış ve demiryolları yapımını da etkisiyle iç pazarlar için tarımsal üretim genişlemiştir. Ancak, tarımın pazara yöneliş süreci Anadolu'nun her bölgesini aynı ölçüde etkilememiştir. İhracata yönelik meta üretimi esas olarak Batı Anadolu, Marmara ve Doğu Karadeniz bölgeleriyle Adana yöresinde yoğunlaşmıştır. Demiryollarının yapımından sonra Orta Anadolu bölgesi de uzun mesafeli pazarlara yönelmiştir. Buna karşılık, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri 19.yüzyıl boyunca iç ve dış pazarlardan kaynaklanan gelişmelerin büyük ölçüde dışında kalmıştır. Balkanlar'dan ve Karadeniz'in kuzeyinden Anadolu'ya yönelen göçlerden de fazla etkilenmeyen bu bölgelerde tarımsal meta üretiminin artışı sınırlı kalmıştır.(ss.171-177)

İç Anadolu bölgesinde ise deve kervanlarıyla yapılan taşımacılığın yüksek maliyeti nedeniyle, uzun mesafeli pazarlar için yapılan üretim tiftik ve afyon gibi mallarla sınırlı kalmaktaydı. Ancak, 1890'ların başlarında Eskişehir, Konya ve Ankara'yı İstanbul'a bağlayan Anadolu demiryolunun inşa edilmesinden sonra, bu bölgeden İstanbul ve dış pazarlar için buğday ve arpa üretimi hızla arttı. Anadolu'nun Batı ve Orta bölgelerinde tarımsal meta üretiminin yaygınlaşması eğilimine karşılık, Doğu ve Güneydoğu bölgeleri 19.yüzyıl boyunca dünya ekonomisine açılış sürecinin büyük ölçüde dışında kaldılar. Özellikle hububat gibi taşınması güç mallarda, bölgedeki meta üretimi yerel kent pazarlarıyla sınırlı kalmıştır. Doğu Anadolu'da uzak pazarlar için üretim sınırlı kalmakla birlikte, yerel kent pazarları için meyve ve sebzecilik, bağcılık, diğer ticari ürünler yaygınlaşmıştı.

19.yüzyılın başlarında Anadolu'da kentlerle kırsal alanlar arasındaki iktisadi bağlar oldukça zayıftı. Kırsal alanlarda yaşayan nüfus, giyim eşyaları, tarımsal aletler gibi gereksinmelerinin büyük bir bölümünü köy ekonomisi çerçevesinde üretmekte ve tüketmekteydi. Köylüler, tarımsal mallar üretiminin sınırlı bir bölümünü yerel pazarlarda satmakta, buna karşılık temel gereksinmelerinin de ancak sınırlı bir bölümünü pazarlardan karşılamaktaydılar. 19.yüzyılda bir yandan tarımsal meta üretimi yaygınlaşırken, öte yandan da Avrupa'da üretilen mamul mallar ve bu arada özellikle pamuklu iplik ve kumaş gibi tekstil ürünleri Anadolu'daki yerel pazarlara girmeye başlayınca, kırsal alanlardaki tarım dışı üretim faaliyetleri hızlı bir dönüşüm içine girdiler. Kırsal alanların pazarlarla olan bağları güçlendikçe, köylüler zamanlarının daha büyük bir bölümünü pazara yönelik tarımsal faaliyetlere ayırmaya, buna karşılık giyim ve diğer temel gereksinimlerinin artan bir bölümünü pazardan satın almaya başladılar.(ss.179-181)

Balkanlarda PAZAR kelimesi geçen yeradları

 

 

Yer Adı

Ülke

1

Ada pazar ı

Türkiye

2

Ak pazar

Türkiye

3

Anay pazar ı

Türkiye

4

Aşağı Pazar

Türkiye

5

Bey pazar ı

Türkiye

6

Boyalı pazar ı

Türkiye

7

Dağ pazar ı

Türkiye

8

Deli pazar

Türkiye

9

Dere pazar

Türkiye

10

Dere pazar ı

Türkiye

11

Dernek pazar ı

Türkiye

12

Doğan pazar

Türkiye

13

Elvan pazar cık

Türkiye

14

Eski pazar

Türkiye

15

Ezine pazar

Türkiye

16

Ezine pazar ı

Türkiye

17

Ezine pazar özü

Türkiye

18

Germeç pazar ı

Türkiye

19

Göl pazar ı

Türkiye

20

Hacı pazar

Türkiye

21

Haç pazar

Türkiye

22

Han pazar ı

Türkiye

23

İmam pazar ı

Türkiye

24

Kara pazar

Türkiye

25

Karga pazar

Türkiye

26

Karga pazar ı

Türkiye

27

Küçük pazar

Türkiye

28

Pazar

Türkiye

29

Pazar ağaç

Türkiye

30

Pazar avdan

Türkiye

31

Pazar belanı

Türkiye

32

Pazar beleni

Türkiye

33

Pazar çayır

Türkiye

34

Pazar

Türkiye

35

Pazar cık

Türkiye

36

Pazar çokyaka

Türkiye

37

Pazar dere

Türkiye

38

Pazar kaya

Türkiye

39

Pazar köy

Türkiye

40

Pazar

Türkiye

41

Pazar ören

Türkiye

42

Pazar özü

Türkiye

43

Pazar su

Türkiye

44

Pazar taşı

Türkiye

45

Pazar viran

Türkiye

46

Pazar yeri

Türkiye

47

Pazar yolu

Türkiye

48

Pınar pazar

Türkiye

49

Sağ pazar

Türkiye

50

Salı pazar ı

Türkiye

51

Şal pazar ı

Türkiye

52

Saman pazar ı

Türkiye

53

Sapça pazar cığı

Türkiye

54

Şehir pazar

Türkiye

55

Şen pazar

Türkiye

56

Yayla pazar

Türkiye

57

Uzun pazar

Türkiye

58

Yeni pazar

Türkiye

59

Yukarıak pazar

Türkiye

60

Ndrouqi Pazar i

Arnavutluk

61

Pazar ic

Bosna Hersek

62

Eni Pazar

Bulgaristan

63

Khadzioglu Pazar dzhik

Bulgaristan

64

Novi Pazar

Bulgaristan

65

Osman- Pazar

Bulgaristan

66

Pazar dzhik

Bulgaristan

67

Pazar dzhiski Okrug

Bulgaristan

68

Pazar ezhik

Bulgaristan

69

Pazarlar

Bulgaristan

70

Tatar Pazar zhik

Bulgaristan

71

Donje Pazar iste

Hırvatistan

72

Gornje Pazar iste

Hırvatistan

73

Klanac- Pazar iste

Hırvatistan

74

Pazar isnica

Hırvatistan

75

Pazar iste

Hırvatistan

76

Kara pazar i

Yunanistan

77

Kara pazarlar

Yunanistan

78

Megalo Pazar aki

Yunanistan

79

Megalo Pazar ikon

Yunanistan

80

Mikro Pazar aki

Yunanistan

81

Pazar aki

Yunanistan

82

Pazar akia

Yunanistan

83

Pazar ikon

Yunanistan

84

Pazar ladhes

Yunanistan

85

Pazarlar

Yunanistan

86

Pazar li

Yunanistan

87

Pazar oudha

Yunanistan

88

Porta Pazar

Yunanistan

89

Porta Pazar i

Yunanistan

90

Sari Pazar

Yunanistan

91

Pazar li

Romanya

92

Pazar lia

Romanya

93

Pazar lid

Romanya

94

Novi Pazar

Yugoslavya

95

Pazar

Yugoslavya

96

Pazar i Ri

Yugoslavya

97

Pazar iste

Yugoslavya

98

Pazar ska Brdo

Yugoslavya

99

Vir pazar

Yugoslavya

100

Yeni Pazar

Yugoslavya

101

Skopski Pazar

Makedonya

102

Bit Pazar

Makedonya

103

Zelen Pazar

Makedonya


BİBLİYOGRAFYA

AKDAĞ, Mustafa, Türkiye'nin İktisadi ve İçtimai Tarihi

Doç. Dr. Coşkun ÇAKIR:Tarihimizde Pazarlar Kutsaldır-(Röportaj)
http://www.musiad.org.tr/yayinlar/cerceve_fuar_ozel/tarihimizde_pazarlar_kutsaldir.html

ARIKAN, Zeki-BİLDİRİLER Evliya Çelebi'ye Göre Anadolu'daki Pazar Yerleri Zeki Arıkan - Ege Üniversitesi-Doğu Akdeniz Üniversitesi-Uluslararası Evliya Çelebi Sempozyumu 8-9 Kasım 2001
http://www.emu.edu.tr/turkce/haberlerduyurular/evliyacelebi/icindekiler.htm#2

ÖNSOY, Rıfat Prof.Dr. Viyana Arşivindeki Konsolos Raporlarının Işığında 1850-1877 Balkan Panayırları, Osmanlı ve Osmanlı Öncesi Araştırmaları, Konferans, Hamburg 5-10 Eylül 1976

SÜMER, Faruk, Yabanlu Pazarı, İst. 1985

ŞEN, Ömer-Osmanlı Panayırları (18. - 19. Yüzyıl) Eren Yayıncılık

Uğurlu, Nurer-Uluslararası İlk Fuar: Yabanlu Pazarı, Cumhuriyet 20 Ağustos 2001

STOIANOVICH, Troin Osmanlı Hakimiyetinde Via Egnatia,Sol Kol,1999, ss.225-240

MURPHEY, Rhoads, 17.yyda Via Egnatia boyunca görülen ticaret örüntüleri , Sol Kol, 1999, ss.191-214

KIEL, Machiel, Via Egnatia üzerinde Osmanlı Bayındırlık Faaliyetleri: Pazargah, Kavala ve Ferecik Örnekleri, Sol Kol, ss.161-176

 

.....
sayfa başına dön