BALKANLAR'DAN BAKIŞ
“Balkan miletlerinin birliğine çalışan kıymetli murahhasların huzurunda bulunmaktan duyduğum bahtiyarlık büyüktür. Balkan miletleri bugün müstakil siyasi mevcudiyetler halinde bulunuyorlar. Bu devletlerin sahibi olan milletler asırlarca beraber yaşamışlardır. Bu itibarla Balkan milletlerinin asırlara şamil müşterek bir tarihi vardır. İşte siz muhterem Balkan milletleri mümessilleri, mazinin karışık his ve hesaplarının üstüne çıkarak derin kardeşlik esasları kuracak ve geniş birlik ufukları açacaksınız.” (Mustafa Kemal Atatürk, 1931)


2002, Balkanları bize yeniden düşündürtecek anlamlı bir yıldır. Rumeli'ne çıkışımızın 650. yılı, Rumeli'nden çekilişimizin 90. yılı 2002'ye denk gelmiştir. Balkanlar bölgesi, Türkiye'nin Batı Avrupa'ya açılan kapısı olmasının yanında tarihi, kültürel ve insani bağlar dolayısıyla Türkiye için büyük bir önem taşımaktadır.

Balkanlar, tanımı üzerinde kimi zaman dar kimi zaman da geniş yorumların esas alınabildiği bir bölgedir. Bölgesel işbirliğinin temel hedef olarak tespitinden hareketle Balkan ülkeleri şu şekilde tespit edilmiştir; Arnavutluk, Bosna–Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Macaristan, Makedonya, Moldova, Romanya, Slovenya, Türkiye, Yugoslavya (Sırbistan ve Karadağ), Yunanistan. Ayrıca, geleneksel Balkanlar tanımına burada KKTC, GKRY (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) ve Macaristan da dahil edilmiştir; KKTC ve GKRY, Türkiye ve Yunanistan ile yakından ilişkili ülkelerdir, Macaristan'ın ise Balkanlar ile çok yakın tarihi bağları mevcuttur ve Romanya, Yugoslavya, Hırvatistan gibi Balkan ülkelerinde önemli ölçüde Macar azınlıklar yaşamaktadır.

Türkiye'nin tartışılan kimlik sorunu mensup olduğu coğrafya bakımından da geçerlidir. Kimilerine göre Asyalı, kimilerine göre Avrupalı, kimilerine göre ise Ortadoğulu olduğu söylenen Türkiye'nin, tartışılmayacak ve reddedilmeyecek esas coğrafyası Balkanlar'dır. Boğaziçi''ni süsleyen iki kalenin adlarına da yansımıştır iki yarımada eksenli tarihimiz; Rumelihisarı''na ve Anadoluhisarı''na. BALKAN VE ANADOLU YARIMADALARI birlikte bir bölge; bölgesel bir BALKANLAR bütünlüğü meydana getirmişlerdir. Avrasya kıtasının Avrupa ayağında BALKAN Yarımadası, Asya ayağında ise ANADOLU yarımadası bulunmaktadır. Bilhassa Türklerin Balkan Yarımadası''na ayak basışlarından itibaren 650 yıl içerisinde Balkan ve Anadolu Yarımadaları''ndaki nüfus birbirleriyle büyük ölçüde kaynaşmış ve ortak bir kültür yaratılmıştır; Anadolu ve Balkanlar, 1600 senedir aynı eksende beraber yaşamaktadır. Önceden bu bölgede hakim olan Bizans İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra bölgede egemenlik kuran Osmanlılar, Balkanların kültür miraslarına sahip çıkmalarının yanında, bunlara birçok yeni eserler ilave etmişlerdir. Bizans ve arkasından gelen Osmanlı beraber yaşamıştır. 395 yılından itibaren Bizans (Doğu Roma) ile birlikte Anadolu ve Balkanlar bir bütünlük arz etmiş, bu bütünlük Osmanlı ile devam ettirilmiş; bu topraklarda 1000 yıl Bizans, 600 yıl da Osmanlı hüküm sürmüş, Osmanlı aşağı yukarı tüm Bizans topraklarına hakim olmuştur. Bu bütünlük 19.yüzyılın son çeyreğinden itibaren parçalanmaya başlamış ve birçok sorunları beraberinde getirmiştir.

Balkan ve Anadolu yarımadasındaki kültürlerin karışımı, farklı kültürlerin etkileşimi Türkler üzerinde çok farklı etkiler yapmıştır. Balkanların Osmanlı hakimiyetine geçmesiyle beraber, Türkler ve Balkan halkları uzun seneler huzur içinde birlikte yaşamışlardır. Asırlar süren bu birliktelik toplumların birbirleriyle kaynaşmasına dolayısıyla komşuluk ilişkisinin dışında bir akrabalık ilişkisi doğmasına neden olmuştur. Bu da bölgenin Türk egemenliğinden kopartılmasından sonra bile bölge halklarının ilişkilerini etkilememiştir. Şu anda bölgedeki değişik ülkelerin tebasında olan milyonlarca soydaşlarımızın da katkısıyla, Türkiye ile bölge ülkelerinin ilişkileri memnuniyet verici düzeydedir.

Kuzey-Güney ekseninde Avrasya steplerini güney denizlerine bağlayan dört önemli geçiş kuşağının biri olan Balkanlar (diğerleri Kafkaslar, Afganistan ve Tibet/Hind-i Çin) ekonomik, siyasi ve askeri açıdan ise Türkiye'nin kalkanı konumundadır. Türkiye, Balkanlar'da ne kadar güçlü ise tehlikeyi sınırlarından o kadar öteye taşımış olmaktadır.


Son Yıllardaki Gelişmeler

Balkanlar 1990'lı yıllardan itibaren inişli çıkışlı bir ekonomik atılım içerisine girdi. Balkan ülkelerinin toplam GSMH tutarı 500 milyar dolardır. Balkan ülkeleri kişi başına gelir açısından üç ayrı manzara sergilemektedir:

A/$10.000 ve üstü GKRY $12.370, Yunanistan $11.960, Slovenya $10.050, KKTC $5.200
B/$5.000 - $3.000 Macaristan $4.710, Hırvatistan $4.620, Türkiye $3.100 C/$3.000 den az Makedonya $1.820, Romanya $1.670, Bulgaristan $1.520, Bosna-Hersek $1.230, Arnavutluk $1.120, Yugoslavya $940, Moldova $400


Türkiye'nin nüfusu ve yüzölçümü Balkanlar toplamının %45'ini; GSMH‘si ise %41'ini meydana getirmektedir. Söz konusu oranların büyüklüğü, Balkanlar'daki ilişkilerini geliştiren bir Türkiye'nin önüne büyük fırsat ve imkanlar getirmektedir. Diğer yandan, Türkiye ve Yunanistan birlikte Balkanlar'daki GSMH'nin %66'sını teşkil ederken, İhracat/GSYİH oranının en yüksek olduğu, en dışa açık ve küresel ekonomiler ise sırasıyla Macaristan, Slovenya ve Bulgaristan'dır; en düşük oranlar ise Arnavutluk ve Türkiye değerleridir.

Nüfus açısından ise bölge ülkeleri şöyle sınıflandırılabilir; A/ Büyük Nüfuslu Ülkeler: Türkiye , Romanya, B/ Orta Nüfuslu (5-10 Milyon nüfuslu) ülkeler; Bulgaristan, Macaristan, Yugoslavya, Yunanistan, C/ Küçük Nüfuslu Ülkeler (5 milyondan az); Arnavutluk, Bosna, Hırvatistan, KKTC, GKRY, Makedonya, Moldova, Slovenya.

2000 yılında 151 milyon olan Balkan ülkelerinin nüfusu, 2015 yılında 159 milyona çıkarken Türkiye'nin bu nüfus içerisindeki oranı %49'a yükselecektir. Balkanlar'daki nüfus artışı Türkiye'den kaynaklanırken, diğer ülkelerin –Arnavutluk, Bosna, Makedonya, Yugoslavya hariç- nüfusları düşüş göstermektedir. Balkan ülkeleri arasında en genç nüfusa sahip olan ülke Türkiye'dir; nüfusun %30'u 0-14 yaş grubundadır.

Bölgesel entegrasyon konusunda Balkan ülkelerinin 10'dan fazla örgüte katılımı sözkonusudur; Türkiye, Bulgaristan ve Romanya en katılımcı ülkeler iken, en çok katılım da CEI, SECI ve SEESP için yapılmıştır. Bosna-Hersek, Hırvatistan, Makedonya, Yugoslavya ve Moldavya ise bölgesel entegrasyon girişimlerinde henüz daha başlangıç aşamasındadırlar.

Balkan ülkelerinin 2001 yılında toplam dış ticaret hacmi 270 milyar dolardır; bunun 158 milyar doları ithalat, 112 milyar doları ise ihracattır. Bölge ülkelerinin herbirinin ithalatı ihracatından daha fazladır. Dış ticaret hacmi ve ihracat sıralamasında, ilk beş ülke sırasıyla; Türkiye, Macaristan, Yunanistan, Romanya ve Slovenya'dır; ithalat sıralamasında ise aynı ülkeler yeralırken Macaristan ve Yunanistan yer değiştirmişlerdir. Türkiye bölgedeki en büyük ihracatçı ve ithalatçı ülkedir. Balkan ülkelerinin toplam dış ticaret hacminin % 86''sı bu beş ülke tarafından yapılmaktadır; en düşük ticaret hacmine sahip ülkeler ise sırasıyla (en düşükten başlayarak) KKTC, Arnavutluk, Makedonya, Bosna Hersek, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yugoslavya'dır.


Türkiye ile Balkan ülkeleri arasındaki ticari ilişkiler bu ülkelerin pazar ekonomisine geçmesiyle ivme kazanmıştır. Balkan ülkeleri ile 2001 yılında dış ticaret hacmimiz ise 3.4 milyar dolardır; bunun 2 milyar doları ihracat, 1.4 milyar doları ithalattır. Türkiye, toplam dışticaretinin yaklaşık%5'ini Balkan ülkeleri ile yapmıştır. Türkiye'nin dış ticareti genelde açık veren bir manzara sergilerken, Balkan ülkeleri ile olan ticareti –Bulgaristan, Macaristan ve Romanya hariç-fazla vermektedir. Hacim sıralamasında ilk dört ülke Romanya, Yunanistan, Bulgaristan ve Macaristan'dır; ithalat sıralamasında aynı ülkeler yeralırken, Yunanistan ve Bulgaristan yer değiştirmişlerdir. Balkan ülkeleri ile dış ticaretin % 80''i bu dört ülke ile yapılmaktadır. En düşük ticaret hacimleri ise sırasıyla Moldova, Bosna Hersek, Hırvatistan, Arnavutluk, Yugoslavya ve Makedonya ile gerçekleştirilmiştir. İhracat sıralamasında ilk dört ülke ise Yunanistan, Romanya, Bulgaristan ve KKTC'dir. Balkan ülkelerinden yapılan ithalatın % 34''ü Romanya, % 28''i Bulgaristan, % 19''u ise Yunanistan'dan yapılırken; ihracatın % 25''i Yunanistan, % 20''si Romanya, % 15''i Bulgaristan'a yapılmaktadır. Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan, komşularımız şeklinde ifade ettiğimiz doğrudan sınır bağlantımız olan ve "Ön Hat Ülkeleri" şeklinde sınıflandırılan yaklaşık 350 milyon nüfuslu bir pazar grubu içerisinde yeralmaktadır.

2001 yılı verilerine göre en çok ihracat yapılan yirmi ülke sıralamasında Yunanistan 13., Romanya 16., Bulgaristan 20. sırada yeralırken; en çok ihracat yapılan ilk elli ülke sıralamasında Macaristan 33., Yugoslavya 36., Makedonya 46.sırada yeralmıştır. En çok ithalat yapılan ilk yirmi ülke arasında Balkan ülkeleri yeralmaz iken, en çok ithalat yapılan elli ülke sıralamasında Romanya 22., Bulgaristan 25.sırada yeralmıştır.

Avrupa Birliği ile entegrasyon çalışmalarının hız kazandığı Balkan pazarında, Türk ürünlerinin eşit şartlarda rekabet edebilmesi için bu ülkelerle Serbest Ticaret Anlaşmalarının (STA) imzalanıp, yürürlüğe girmesi önem kazanmıştır. Balkanlar''daki 7 ülke ile serbest ticaret anlaşması imzalanmıştır; bu ülkeler Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Macaristan, Makedonya, Romanya, Slovenya'dır. Bu çerçevede, Macaristan ve Romanya ile 1998, Bulgaristan ile 1999, Makedonya ve Slovenya ile 2000 yılı itibariyle STA'lar yürürlüğe girmiştir. Hırvatistan ile Mart 2002'de ve Bosna-Hersek ile Temmuz 2002'de imzalanan STA'ların 2003'te yürürlüğe girmesi öngörülmektedir. STA'ların sonucunda oluşan Balkan pazarı, 151 milyon nüfusla sınırlı kalmamakta, ayrıca bölge ülkelerinden Yugoslavya Federal Cumhuriyeti'nin Rusya ile imzalamış olduğu STA gibi örneklerle üçüncü pazarlara açılma imkanı da sunmaktadır. Ayrıca, Yunanistan ile olan ticaret de Gümrük Birliği kapsamında olmasından ötürü serbest ticarettir. Böylece Balkanlar ile dış ticaretimizin % 87'sini teşkil eden ülkelerle olan ticaretimiz serbest ticarettir. Bosna-Hersek, Makedonya ve Yugoslavya hariç Balkan ülkelerinin tamamı Dünya Ticaret Örgütü üyesidir.

Balkanlar'da Almanya, İtalya ve Yunanistan ekonomik açıdan çok aktifler. Sosyalist dönem sonrası yeniden yapılanma sürecine giren Balkan ülkelerindeki özelleştirme çerçevesinde satılan üretim tesisleri Türk işadamlarının da ilgisini çekmektedir. Türk taahhüt firmaları ise enerji santralleri, alışveriş merkezleri, havaalanları, toplu yerleşim birimleri ve alt yapı projeleri ile yakından ilgilenmektedir. Türk müteahhitlik firmaları bölgede 1 milyar dolar tutarında proje gerçekleştirmiştir. Balkan ülkeleri yabancı yatırımcı çekmeye yönelik olarak ucuz işgücü, maliyet avantajı, uygun yatırım teşviklerini uygulamaya koymuşlardır. Türkiye'nin Balkanlar'daki yatırımı 2000 yılı itibarı ile 1.1 milyar dolardır. Bulgaristan'da 6 bin, Romanya'da 8 bin Türk şirketi faaliyet göstermektedir. Yunanistan kaynaklarına göre ise Yunanistan'ın Balkanlar'daki yatırımı 2,5 milyar doları aştı ve 5500 şirket Yunan sermayesi içeriyor. Sayı olarak Türk şirketleri fazla olmakla birlikte yatırımın büyüklüğü açısından Yunanistan Türkiye'ye fark atıyor. Türkiye''nin Balkanlar''da en fazla yatırım yaptığı ülkelerin başında 300 milyon dolarla Romanya gelirken ikinci sıradaki Bulgaristan''a giden toplam sermaye miktarı 250 milyon dolar olmuştur. 1990''lı yılların başından itibaren Türk girişimciler Balkanlar ile ilgilenmeye başlamış, çoğu Anadolulu orta ve küçük ölçekli hemen her sektörde faaliyet gösteren onbini aşkın girişimci bölgede yatırım yapmıştır. Türk müteşebbisinin en büyük yatırımı Romanya ve Bulgaristan'a olmuştur. Romanya'daki yatırımlar inşaat ve finans sektörü olarak kendini gösterirken, Bulgaristan'da tekstil dikkat çekmektedir. Balkan ülkelerine önceden Türkiye'nin tek yönlü yatırımları vardı. Şimdi ise bu ülkelerden de Türkiye'ye iş adamları geliyor ve yatırım yapıyorlar. Balkanlar'a girmek isteyen Türk şirketlerinin en önemli motivasyonu, bu ülkelerin AB'ye girmesi halinde Türk şirketlerinin de AB'ye girecek olması. Balkanlar, Türkiye'nin Batı ülkelerine açılan kapısı olmasından ötürü, ihracatçılar ister istemez Balkan ülkelerini kullanmak zorundalar.

Şişecam ise hayati coğrafyada büyüme kararını alarak, küresel gelişme dönemini yakalama konusunda çok dikkate değer bir adım attı ve Türkiye'nin çevresindeki bölgede lider olma hedefi doğrultusunda Bulgaristan''daki Varna Soda fabrikasına ortak oldu. Şişecam''ın ayrıca Trakya Cam, Paşabahçe gibi bünyesindeki büyük fabrikalar, Balkan Yarımadası''nın Trakya bölümünde yer almaktadır. Şişecam''ın Balkan ülkelerine ihracatı 2001 yılında 36 milyon dolardır; toplam ihracatın % 8.8''i Balkanlar''a yapılmış olup bu oran Türkiye''nin Balkanlar''a ihracatındaki oranın (% 6.2) üzerindedir. Yunanistan, Şişecam'ın en büyük 7. ihracat pazarıdır.

Şişecam Bulgaristan'da 1997 yılında gerçekleştirilen yapay soda tesisinin özelleştirilmesine Solvay ve EBDR (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası) ile birlikte katılmıştır. Sodi Fabrikası bugün 1.1 milyon ton üretim yapmaktadır. Bu üretimin 300.000 tonu Şişecam tarafından pazarlanmaktadır. Bu önemli tesisin özelleştirilmesinde Şişecam 40 milyon dolarlık bir yatırım gerçekleştirmiştir. Bu ölçekteki yatırımı ile Şişecam Bulgaristan'daki önemli yatırımcılar arasında yeralmaktadır. Şişecam, Bulgaristan'dan Sodi üretiminin yılda yaklaşık 25 milyon dolarlık kısmını uluslararası pazara ihraç ederken, Bulgaristan'a da yılda yaklaşık 8 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirmektedir. Diğer bir ifadeyle Şişecam'ın Bulgaristan ile olan iş hacmi 33 milyon dolara ulaşmaktadır. Şişecam Bulgaristan'a yaklaşık 10.000 ton düzeyinde float camı, ayna, lamine cam ürünleri ve Tankrom markası ile deri kimyasalları ihraç etmektedir. Şişecam'ın bugün ve gelecekteki hedefleri arasında, ülkemize en yakın pazar konumunda olan Bulgaristan ile 1990'lı yıllardan başlayan ilişkilerini ve ticaretini geliştirmek, bunun yanısıra bölgedeki rekabet gücünü arttıracak bir float hattı yatırımını gerçekleştirmektir.


Sorunlar

Balkanlar bir coğrafya teşkil ederler. Bu coğrafya parçalandığı takdirde yıkım da kaçınılmazdır.
O yüzdendir ki bugün hiçbir Balkan devleti etnik problemden uzak değildir. Bugün hiçbir Balkan devleti üretim ve tüketimdeki organizasyon bozukluklarından uzak değildir. Bu ülkelerin milli tarihlerinde maalesef yanlış tarihi engelleyen bir bilinç ekonomik realitenin dışına taşmaktadır.
O yüzdendir ki tarih boyunca yürütülen politikalarla yıkımlarını hazırlamışlardır. Balkan ülkeleri 20.yüzyılda iktisadi atılımlar yapmış ve yeryüzü coğrafyasında hakettikleri yeri alabilmiş ülkeler değildir. Balkan ülkeleri ne üretimde ne de tüketimde bir varlık gösterememektedirler. Balkan devletlerinin iktisadi, siyasi kararlarında coğrafi realiteden çok hayaller ile beslendikleri açıktır. Balkanlar'ın halledemediği aslında halledilmiş olan tarihi kimlik sorunudur. Bunun da dışında bu yanlış tarih bilincinin ekonomik çizgilerin ve realitenin önünde yürümesidir.

Balkanlar'ın geçmişinde peşpeşe yaşanan bunalımlar, geçmişte bölgesel işbirliğini istediğimiz ölçüde geliştirmemizi güçleştirmiş, bölge ülkelerinin dünyayla bütünleşme çabalarını sınırlamış ve bölge halklarının ekonomik ve toplumsal gönencinin artırılmasını engellemiştir. Türkiye, kuruluşundan bu yana sıkı bir Balkan işbirliği kurulması için bilinçli bir dış politika izlemiştir. Ana dış politika amacına uygun olarak girişilen 1930'ların Balkan Antantı ve 1950'lerin Balkan Pakt ve İttifakı, bu politikanın belirgin özellikleri arasındadır. Türkiye'nin Balkan ülkeleriyle yüzyıllarca geriye giden tarihsel ve kültürel bağları ile zengin siyasal deneyimi, etkin bir politikayla bölgede çok – taraflı işbirliği çabalarında girişimi eline almasını gerektirmektedir. Ancak, bölgenin kendine özgü özelliklerini ve önceki işbirliği girişimlerinin başarısızlık nedenlerini dikkate almayan etkin bir politikanın da en iyi politika olamayacağı açıktır. Balkan işbirliği çabalarının en önemli başarısızlık nedeni, bölgeyi iki karşıt kampa bölmeleri ve kısa süreli askeri çıkarlara hizmet etmiş olmalarıdır. Askeri işbirliğinin sınırlı çerçevesi dışında ortak bir Balkan anlayışı ortaya çıkaramamışlardır. Ayrıca, hemen hemen tüm işbirliği girişimleri ve önerileri, bölgenin kendisine özgü ve bilinçli bir işbirliği için değil, büyük devlet politikasının bölgeye bir uzantısı olarak ortaya çıkmışlardı. Balkanlar'da bulunan devletlerin aralarında bir anlayış birliği kurmaları bugüne kadar mümkün olmamıştır. Balkanlar bir bölge olarak ele alındığında bölge sınırlarının tespiti genelde politik ve stratejik kıstaslara göre olmuştur. İkinci Dünya Savaşı''ndan önce bölgeyi savunmak amacıyla içinde Türkiye''nin de bulunacağı bir birlik kurma çalışmasına girilmiş ancak bu girişim sonuçsuz kalmıştır. Savaştan sonra ise coğrafi yakınlıkları ve kültürel ve sosyo-ekonomik benzerlikleri yüksek olan bölge ülkeleri iki ayrı kampa bölündüğünden aralarındaki ilişki yoğun olmamıştır. Bugün, bu engel politik olarak kalkmış olmasına karşın, bu ülkelerin halklarının ve yöneticilerinin bilinçlerinde varolan ayrımın kalkmadığı gözlenmektedir.

Balkan ülkelerinin başlıca ticaret ortakları istatistiğinin gösterdiği apaçık bir gerçek var; Balkan ülkelerinin dış ticaretinde Almanya birinci sırada (%19), İtalya ise ikinci sırada (%12) iken, her iki ülkenin toplamı % 31''dir. Türkiye'nin payı ise sadece % 1,3''tür. Balkan ülkesi olmayan Almanya ve İtalya, Balkan ülkelerinin dış ticaretinde hakim durumdadır; bölge dışı ülkelerle yapılan ticaret, bölge ülkeleri ile yapılan ticaretten daha fazladır. Türkiye'nin dünya ülkeleri ile toplam dış ticaret hacminin bir miktar üzerinde olan tutar, Balkan ülkelerinin sadece Almanya ve İtalya ile dış ticaretine eşittir. Bulgaristan'daki toplam yabancı yatırımların %38'ini Almanya kontrol etmektedir. Hırvatistan, Romanya, Slovenya ve Yunanistan'ın ihracat ve ithalatında birinci ve ikinci sıraları; Arnavutluk, Macaristan ve Türkiye'nin ihracat ve ithalatında birinci ve üçüncü sıraları, Almanya ve İtalya paylaşmaktadırlar.

- 4 balkan ülkesinin ihracatında Almanya; 6 balkan ülkesinin ihracatında ise İtalya birinci sıradadır.
- 4 balkan ülkesinin ithalatında Almanya; 3 balkan ülkesinin ithalatında İtalya birinci sıradadır.
- 3 balkan ülkesinin ihracatında Almanya; 2 balkan ülkesinin ithalatında İtalya ikinci sıradadır.
- 5 balkan ülkesinin ithalatında Almanya; 2 balkan ülkesinin ihracatında İtalya ikinci sıradadır.
- 4 balkan ülkesinin ihracatında Almanya; 2 balkan ülkesinin ihracatında İtalya üçüncü sıradadır.
- 2 balkan ülkesinin ithalatında Almanya; 4 balkan ülkesinin ithalatında İtalya üçüncü sıradadır.



BALKAN ÜLKELERİNİN ALMANYA VE İTALYA İLE TİCARETİ (SIRALAMA) YIL-2000


BALKAN ÜLKELERİNİN ALMANYA VE İTALYA İLE TİCARETİ (SIRALAMA) YIL-2000

Balkan ülkelerinin ithalatında ülkemizin sahip olduğu en yüksek oranlar, Makedonya'nın ithalatındaki % 5,8''lik ve Arnavutluk'un ithalatındaki % 5.4''lük (4.sıra) payımızdır. Balkan ülkelerinin ihracatında ülkemizin sahip olduğu en yüksek oranlar ise Bulgaristan'ın ihracatındaki % 10.2''lik (2.sıra) Romanya'nın ihracatındaki % 6.1''lik (4.sıra) payımızdır. Sözkonusu oranlar, Bulgaristan'ın ihracatındaki payımız hariç, çok düşüktür.

İşadamlarının, Balkanlar''ı ''küçük balık'' görmeleri sebebiyle bölgeyle ticareti sınırlı düzeyde kalmaktadır. Doğrusu Balkanlar mesela Rusya kadar geniş bir pazar değil ve hem nüfusu az, hem de alım gücü ciddi yükseliş eğiliminde olmayan bir bölge. Bununla birlikte, tıpkı Yunan ve İtalyan şirketlerinin yaptığı gibi Balkanlar''ın en azından belli bölgelerinde yatırım ve ticaret imkanları bizim sandığımızın üzerindedir.

Sonuç

Türkiye, Yunanistan, KKTC ve GKRY hariç tüm Balkan ülkeleri 1990'lara kadar sosyalist blok içerisinde yeralmaktaydılar. Komünizmin çöküşü ile birlikte Balkan ülkeleri inişli çıkışlı da olsa bir ekonomik atılım içerisine girdiler. Diğer yandan yine 1990'lı yıllarda bölge, Balkanlaştırılmaya devam etti ve bu olgu bölgesel bir ekonomik dinamizm yaratılmasına engel oldu.

2000'li yıllara girildiğinde ise bölgede daha çok sayıda ülke Avrupa Birliği'ne dahil olurken, bölge dışı ülkelerle yapılan ticaret, bölge ülkeleri ile yapılan ticaretten daha fazladır; Almanya ve İtalya, Balkan ülkelerinin dış ticaretinde hakim durumdadır.

Nüfus ve yüzölçümü Balkanlar toplamının %45'ini teşkil eden Türkiye'nin Balkan ülkelerinin dış ticaretinden aldığı pay ise sadece %1.3'tür. Bu pay, 1352'den beri 650 yıldır bölgede yer alan ve Balkanların en büyük ekonomisi olan Türkiye'nin bölgede aslında varolmadığını göstermektedir.

Son yıllarda, Türkiye'nin Romanya, Yunanistan ve Bulgaristan ile olan ticaretinde artışlar meydana gelmesi ve Yunanistan'ın bir Balkan ülkesi olarak bölge ülkeleri ile ticaretini geliştirmesi, bölge içi ticaretin arttırılması ve canlandırılması yönünde olumlu beklentiler yaratmaktadır.

Kırk yıldan uzun süren komünizm dönemi Balkanlarda sona ererken, bu tezatlar kıtasında yeni bir Rönesans sürmektedir. Yeryüzünün en kültür fışkıran bölgesi olan Balkanlar, 1990'lı yıllardaki geçiş döneminin çalkantılarını geride bırakırken, geçmişte bünyesinde barındırdığı imparatorluklar ve antik dönemden beri süregelen uygarlıkların birikiminden aldığı güçle, yeni bir evrensel kültürü, bölgesel ticaretin dinamizmi ile yaratma yolunda ilerlemektedir.


BALKANLARDA BÖLGESEL ENTEGRASYON

GB: Gümrük Birliği
EU-MED: Avrupa-Akdeniz Serbest Ticaret Bölgesi-2010
CEFTA: Central Europe Free Trade Association
KEIB/BSEC: Karadeniz Ekonomik Işbirligi / Black Sea Economic Cooperation -1992
D-8: Developing 8
ISEDAK: İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari Işbirligi Daimi Komitesi
ECO: Ekonomik Işbirliği Teşkilatı / Economic Cooperation Organization
STA: Türkiye ile Serbest Ticaret Antlaşmaları
CEI: Central European Initiative - Orta Avrupa Girişimi
SECI: Southeast European Cooperation Iniative- GDA İşbirliği Girişimi
SEECP: SEE Cooperation Process - GDA İşbirliği Süreci-1996
ABC: Balkan Ticaret Odaları Örgütü/Association of Balkan Chambers
SEESP: South East European Stability Pact- GDA İstikrar Paktı-1999

 

 

.....
sayfa başına dön